KOKU

195 19 5
                                    

Güneş havalanmaya başladı ama ben bütün gece sadece tavanı seyrettim. Yibo hâlâ üzerimde öylece uyuyor. Gece kalkamaya çalıştım ama buna izin vermedi çok sıkı sarılmıştı bana. Uyumaya çalışıyordum fakat aklımdaki düşünceler buna pek yardımcı olmuyordu. İyice bunalmaya başlamıştım. Dün gece gelen mesaj hâlâ beynimi kurcalıyordu.

Üzerimde uyuyan Yibo'yu rahatsız etmeden onun telefonuna ulaşmaya çalıştım.

Ekranı açtığımda kendi fotoğrafımla karşılaştım. Kendi fotoğrafımı gördüğümde  önce gülümsedim sonra da kucağımda bebek gibi uyuyan koca adama baktım.

Beni bu kadar çabuk kabullenmesi tuhafıma gidiyordu. Basit bir doktoru, kim şans eseri rastladıktan hemen sonra kalbine alabilirdi ki.  Üstelik koskoca şehirde ilk defa karşı karşıya gelmiştik. Daha önce gördüğümü hatırlamıyorum.
Bu duruma şüpheyle yaklaşıyordum ama bunu tabii ki ona söylemedim. Derin düşüncelerle birlikte biraz daha tavanı seyrettim, bütün gece yaptığım gibi.
En son dayanamadım ve onu güçlükle kenara itip kalktım. Açlıktan başım döndü daha sonra da gözlerim karardı. Bu yüzden olduğum gibi yatağa geri oturdum ve biraz bekledim.

Yavaşça tekrar kalkıp mutfağa yöneldim. Mutfağın kapısının kenarına dayadım kendimi ve umutsuzlukla bomboş mutfağı seyrettim. Ufak bir takırtı geldi ben mutfağı boş gözlerle seyrederken. Dış kapının oradan gelen sese odaklanmaya çalıştım biri kapıyı tırmalıyor gibiydi. Gidip kapıyı çok küçük bir aralık bırakarak açtım ve dışarıya baktım. Ben kimseyi göremediğim için kapıyı kapatacakken minik bir yavru kedi girdi içeriye.

Önce korktum daha sonra gözlerimi bıkkınca devirip kapıyı kapatacakken kapının önündeki siyah hediye kutusu dikkatimi çekti. Korkuyla kapıyı daha çok açtım ve kafamı dışarı uzatıp iyice etrafa baktım. Eğilip kutuyu yerden aldım ve içeri girdim tekrardan. Kapıyı kapatmamla birlikte telefonumun bildirim sesi geldi kulağıma.

Korkuyla yutkunup yatak odasına hızla ilerledim ve telefonu aldım. Yine aynı numaradan mesaj gelmişti.

--Tatlım, mutsuz son...

Telefonu kenara fırlatıp kutuyu açtım hemen. Yibo'ya göz ucuyla baktım hâlâ derin bir uykunun içerisindeydi. Kutunun kapağını açar açmaz burnuma gelen kadın parfümü kokusu ve içindeki not iyice korkmama sebep oldu.

Notu açıp okumaya başladım. 

-- Kokum muhteşem değil mi Zhan?  Büyük ihtimalle kokumdan bir kadın olduğumu anladın. Neyse konumuza dönecek olursak... hedefim sen değilsin karşında yatan o adam. Telefonuna bir adres göndericem. Bu akşam gelirsen eğer hem beni görürsün  hem de kim olduğumu öğrenirsin. Sonuçta sana 3 ceset gönderdim . Tanrım biri kuzenindi değil mi? Üstelik 2. ceset nerede? Bunları merak ettiğine eminim. Haaa bu arada Yibo hakkında duyduklarına inanamayacaksın. Nihayet karşımda göreceğim seni.

Ardından telefonuma tekrar bildirim geldi. Adresi göndermişti fakat buranın neresi olduğunu bilmiyordum. Nasıl gidecektim?

Yibo bu sefer huysuzlanıp mırıldanmaya başlayınca telefonumu ve elimdeki kutuyu alıp yatak odasından çıktım. Elimdekileri saklamam gerekiyordu eğer öğrenirse mutlaka benimle gelmek isteyecekti ya da başka şeyler olacaktı.

Kutuyu mutfaktaki çekmeceye telefonumuda cebime koyup sakin olmaya çalışarak yatak odasına geri döndüm.

Yibo
-Zhan, nerdesin?

Zhan
-Burdayım. Hâlâ yiyecek şeyler arıyorum kalk artık ve yemek söyle. Açlıktan bu sefer morga kaldırılan ben olcam.

Yibo'ya bunu söylerken hafifçe omzuna vurup gülümsemiştim. O da bana gülümsüyordu ta ki söylediğim son cümleyi duyana kadar... Hemen yatakta oturur pozisyona geldi ve bana yaklaştı. Gözleri sinirden kararmış ve gülüşü solmuş yerine düz ve sert ifadesi gelmişti. Eliyle çenemi sıkıp sertçe konuştu.

Yibo
-Sakın! Sakın bir daha ölüm kelimesini ağzına alma. Kırarım o ağzını

Canım çok yanıyordu ve onun bu halinden korkmaya başlamıştım. Zorlukla konuşmaya çalıştım.

Zhan
-Ta-tamam... Bırak artık canım yanıyor.

Yibo
-Benim yanımda ölüm dediğiniz o sikik kelime, şakadan bile olsa ağza alınmayacak.

Çenemi bıraktı ve uzaklaşmadan gözlerime baktı. Yavaşça gözleri dudaklarıma kaydı ve öpmek için yaklaşmaya başladı. Kafamı çevirip hızla kalktım yataktan ve çıktım odadan.

Gözlerim dolmuştu. Sakinleşmek için biraz balkona çıktım. Derin nefesler almaya başladım. Arkamda hissettiğim baskı ve belimden öne doğru uzanan eller ile nefesimi tuttum. Yibo bana sarılmıştı ve ensemi öpüyordu. Ellerimle bana sarılan ellerini ayırmak istedim ama çok sıkı tutuyordu ayırmak imkansızdı.

Zhan
-Bırak beni Yibo.

Yibo
-Bırakmam

Zhan
-Bırak dedim sana aptal herif!

Yibo
-Bana bak Zhan... Ben basit bir adam değilim. Zor şeyler yaşadım bu yüzden öyle söylemene kızdım. Şimdi beni daha fazla sinirlendirme. Sakin kalmaya çalışıyorum.

Zhan
-Git sinirini başka yerde yatıştır.

Yibo
-Zhan...sen yanımdayken kendimi iyi hissediyorum yani sen bana iyi geliyorsun. Bu yüzden sakinleşmem için kokuna ihtiyacım var. Sadece bir süredir senin kokun sayesinde rahat uyuyorum. Lütfen.

Tekrar derin bir nefes alıp verdi. Önce ensemi öptü. Beni kendine çevirip gözlerime baktı tuhaf bir hüzün vardı gözlerinde. Yavaşça yaklaşıp dudaklarıma ufak bir öpücük bıraktı.

Biraz uzaklaşıp yüzüme izin alırcasına baktı, yalvarır gibi... Kendimi ona bırakmak istedim çünkü onunla geçirdiğim zamanın daraldığını hissediyordum. Gözlerimi kapatıp ona teslim oldum.

Tekrar dudaklarımı öptü. Git gide sertleşen öpücükleri boynuma kaydı. İşini kolaylaştırmak için boynumu geriye yatırdım.

Beni kucaklayıp içeri aldı ve tezgahın üzerine bıraktı. Tekrar dudaklarıma yükselip sertçe öpmeye devam etti bende ona karşılık verdim. Tekrar kucaklayıp odaya götürdüğünde yatağın üzerine sertçe bırakıp üzerime eğildi. Tişörtümü çıkartıp kaldığı yerden devam etti. Onunla son seferim olması ihtimali benim canımı çok yakıyordu.

Pantolonumu da çıkartıp beni yüzüstü çevirdiğinde kafamı arkaya çevirip gözlerine bakmak istedim ama ondan önce göz temasını, kapıyı açtığımda içeri giren minik hırsızla kurdum...
~~~

İYİ OKUMALAR GEÇ KALDIĞIM İÇİN ÜZGÜNÜM...👋👋😊

KARANLIK (YİZHAN)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin