Bu geldiğimiz 4. kasabayken derin bir nefes alarak büyük girişten içeri girdim. Hiç bir ipucumuz yoktu. Günlük haricinde...
- sence burada bişey bulabilecekmiyiz? Dedi ne ara yanıma geldiğini anlamadığım rose.
-bilmiyorum. Dedim. Her gittiğimiz ve her eli boş döndüğümüz an bir az olsun umudum tükeniyodu. Her ne kadar buna izin vermek istemesemde.
-zemheriyi çok merak ediyorum. O nasıl? Dedi rose. Benim mutlu olmamaı sağlıycak yegane şeyin zemheri olduğunu bildiğinden sorduğunu biliyodum. Yinede bir gülümseme yayıldı yüzüme.
-ahh rose! O, o kadar tatlı ki... İri kocaman gözleri, burnu ağzı kaşları sanki dragenin kopyası. Dedim zemherinin o minik yüzü gözlerim önüne gelirken.Kendini gülümsemeye zorlayan rose bir otelin önüne geldiğimizde başka soru sormadı. Kimse tek kelime etmeden odaların anahtarlarını alarak ayrıldık lobiden. Normalde drageyle kalabilirdim belki. Ama tek kalmak istemiştim. Diğerleride öyle düşünmüş olmalı ki ayrı odalar istemişti.
Kendi odama girdiğim ilk an kendimi büyük yatağa atarak derin derin nefes almaya başladım.
Bana yardım edebilecek olan içimdeydi. Biliyorum. Ama ona ulaşamıyordum işte. 3 yıldır güçlerini bir kez olsun kullanmayı başaramamış biri olarak o güçlerin kaynağında da olsam açığa çıkmıyolardı.
Ayağa kalkarak odanın içinde ileri geri yürümeye başladım. Bir yolu olmalıydı? Bir yolu...
Bakışlarım pencereye kayarken bu kez bir az olsun temiz hava alabilmek için ilerledim ve açtım pencereyi. Temiz hava çiğerlerime dolarken biraz olsun rahatlamıştım.
18 yaşıma kadar güçlerimi kullanmayan ben bir kaç ayda hepsini kazanmamış mıydım? Şimdi de yapabilirdim öyle değil mi? Yapabilmeliydim yani...
Bakışlarım uzaktaki dağlara kayarken burada yaşadığım anılar birer birer doluyodu aklıma.
Mesela ilk geldiğimde,
Önümde eğilen bir grup ejderhayla neye uğradığımı şaşırmıştım. "kralicemiz!" sözleri hala kulağımdaydı.
Sonra kollarımda ölen benim için de ilk kez ölümle yüzleştiğim o küçük ejder...
Saraya sızışım ilk kez drageyle karşılaşışım, av da lunayla yaşananlar, zindanda geçirdiğim günler, kaşışım, tüm diyarları dolaşmamız, güçlerimi ilk kez kullanışım, maden, gemide su gücünü kontrol edişim, savaş, minor, ateş, ve yine savaş, annem... Babam... Zemheri...Bir kaç damla gözlerimden akıp yere damlarken sıkıca yumdum gözlerimi. Yalvarırım allahım bana bir yol göster.
Pencereyi kapatmadan arkamı dönerek yatağa yaklaştım. Önce ışığı kapattım sonra üzerimi dahil değiştirmeden yorganın altına girdim.
Dışarısı soğuktu ama ben üşümüyodum. Bilakis sanki yanıyodum. Kalabalığın içinde yanlızdım yine. Hep olduğu gibi. Sanki tüm dünya sırtımdaydı. Hoş öyleydi zaten dimi?
Yatakta, karanlıkta ne kadar düşündüm ne kadar göz yaşı döktüm bilmiyorum ama sert esen bir rüzgar perdeyi ucurarak odanın içinde esince titreyerek sarıldım yorgana.
Tuhaftı rüzgar bir türlü dinmemeş aksine odanın içindeki eşyaları uçururcasına artıyodu her an. Yavaşca üzerimde ki yorganı kaldırarak oturur pozisyona geçtiğimde gözlerim tam da pencerenin önünde bana bakan ve yüzü gözükmeyen siyah cübbeli iki adamdaydı.
Tedirkince yutkunarak,
-siz kimsine? Dedim.
-korkma. Dedi biri ama ses bir adama değil bir kadına aitti.Kafalarındaki cübbenin şapkasını yavaşca acan kadınlardan biri kıpkırmızı saçlarına taktığı bıncuklar ve tüylerle antik çağ kahinlerine benziyodu. Kızıl saçlarına tezat yemyeşil Gözleri vardı. Yanındaki ise onun tam tersi kömür karası saçları
Ve fazla esmer teniyle savaşcı gibiydi.
Tekrardan,
-siz kimsiniz? dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kayıp Ruhlar 2
Fantasy-... Sonra ejder kralicesi tacı başına takmış ve bamm. tüm insanlar ruhlarına kavuşmuş. Masalda böyle bitmiş. -peki kraliceye ne olmuş aney? -kraliceye... Kraliceye bebeğim anne olmuş. Dedim gözlerimden bir kaç damla firar ederken. Benim hikayem t...