Zemheri

163 11 5
                                    

Hayat bir masalın iki yüzüdür derler. Öyle her masal içinde bi iyi bi de kötü yan barındırır. Mesela hepimiz pamuk prensesin masalını okumuş yada izlemişizdir. İyi yanı herkes farketmiştir. Peki kaç kişi kötü yanı farkeder. Yani hadi ama onun için ağlayan 7 dünya tatlısı cüce yerine egoyis bir prensin öpücüğüyle uyanan pamuk prenses bir tek bana mı kötü geliyor. Belki de bunu büyüyüpte hayatın masallarda ki gibi toz pembe olmadığını öğrenen herkes farketmiştir. Ama yinede umutsuzca o masallardan medet umuyoruz hepimiz. Mesela ben oğluma kendi masalımı anlatacak kadar güçlü olmadığım için hala o sahte masalları anlatıyorum. Cünkü başka yolu yok. Çünkü sevdiklerimle birlikte cesaretimi de kaybettim ben...

Rüzgar saçlarımı uçururken titreyerek kuçağımda uyuyan 2 yaşındaki oğluma sıkıca sarıldım.
Sarı bir battaniyeye sarılı oğlum hiç bişeyden habersizce uyurken ben
Bir bankın önünde oturmuş düşünüyodum.

Nereye gidecektim?

Ev sahibi evden atmıştı ve tüm eşyalarımız şu an çöpün kenarında durarken yanlızca bir valiz alarak çıkmıştık dışarı. Hoş o eve girerken bir valizimiz bile yoktu ya. Kimimiz vardı ki bizim?

"unutucaksın!" demişlerdi.
Ama ben Unutmadım...

Mucizemiydi bu? belki. Ama 2 yıl önce gözlerimi o hastane odasında açtığımda bir an için herşeyin rüya olduğuna dai inanmıştım.

Ta ki doktor elinde bir tomar dosyayla gelip hamile olduğumu ve muhtemelen bunun yüzünden o ağacın dibinde bayıldığımı söyleyene kadar.

Zemheri benim umudum. Aşık olduğum adamın hatırası, minik prensim bana sevdiğim herkesi kaybettiğim an gelmişti. Umut olmuştu bana.

Kışın en soğuk gecesi ve belkide yıllardır yağan en fazla karın arasında ansızın gelmişti dünyaya.
Kara kış... Kışın en soğuk günü... İşte oğlum adını burdan almıştı. Zemheri...

Adı zemheri'ydi ama o, o soğuk geceyi bile ısıtacak gülüşe sahipti. Aynı drage gibi...

Buraya geleli yaklaşık 3 yıl olmuşken her gün her gece ve gündüz geri dönmenin yollarını arasamda bulamamıştım bir türlü. Belki de asla bulamıyacaktım.

Kuçağımda kıpırdanan zemheri yarı açık gözlerini gözlerime dikti.

-aney? Dedi o minik parmaklarıyla gözlerini ovuştururken.
-efendim annem?
-üşüş aney. Dudaklarım titrerken kendimi ağlamamak için zor tutuyodum.

Cantadan zorla aldığım hırkamı da zemherinin üzerine örterek başını iyice kapattım.

-şimdi ısınırsın annecim.
-aney evey giyeylim.
-eve gidemeyiz annem.
-bey sevmedi buray eye giyeyim.
Zorla yutkundum ve derin bir nefes aldım.
-artık evimiz yok bebeğim. Hadi sen uyu bakıyım.

Zemheri biraz mızmızlansada uykusu ağır basmış ve tekrar uyuyakalmıştı.

Gözlerim hırçın denize kayarken sanki aklım durmuştu. Ne yapmalıydım ki ben.

Özlem iliklerime kadar işlemişti. Canım yanıyodu. Yanlızdım tek başıma hep olduğum gibi. Ordaki 9 ayım benim için yanlızca bir masaldan ibaretti sanki. Sonra masal bitmişti. Ama çok kısa sürmemiş miydi?

Zorla yutkundum. Zoruma gidiyodu. Orda 6 diyarında tanıdığı ve sevdiği kraliceyken burda bir hiç olmak zoruma gidiyodu. Belkide herşeyi unutsaydım daha iyi olucaktı. Bu kadar açı cekmezdim. Lanetin işlemediğini sanıyodum ama lanet bana herşeyi hatırlatarak daha büyük bir ızdırap vermişti.

Acaba drage nasıldı? Beni unutmuşmuydu? Yoksa sözünü tutuyo ve beni mi arıyodu? Rose hayalindeki gibi bir modacı olmuşmuydu? Alex krallığı nasıl yönetiyodu. Adrein nasıldı? Luna nasıldı? Annem ve babam nasıldı? Herkes ordayken burda olmak zoruma gidiyodu?

kayıp Ruhlar 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin