Karanlığa İlk Adım

42 3 0
                                    

  

Saraydakilere açıklama yapmadan cıkmak kolay olmuştu. Kimse de önüme geçip nereye diye sormadığından ön kapıdan gizlenmeden cıkmıştım. Ama dikkat cekmemek için yanıma hiç bir eşya alamamıştım. Sadece tişörtümün altına zemherinin oyuncak tavşanını saklayabilmiştim. Fazla korkuyordum ama aynı zamanda oğluma kavuşma umudu beni heycanlandırıyordu. Saraydan ayrılmadan önce alexe yanlız onun anlıyacağı şifreli bir mektup yazmış ve herkes bağcedeyken rahatca alexin odasına koymuştum. Yani bir tek o bilecekti nereye gittiğimi.

Hoş malfoy bu fırsafı anında kullanıp benim kendi tarafına geçtiğimi hepsine bildirirdi ya. Diğerlerinin de yerimi öğrenmesi uzun sürmiyecekti dolayısıyla. Gerçe öğrenmeleri neyi değiştirirdi?

   Saraydan biraz uzaklaştıktan sonra adımlarımı hızlandırarak adeta koşarcasına malfoyun dediği yere gittim. Orada  İki siyah giyimli dev gibi adam bekliyordu beni. Tedirkince yanlarına yaklaştığımda hiç birşey söylemeden ağacların arasına doğru ilerlediler. Bende peşlerinden tabi.

   Ağaçların arkasında ki siyah atların çektiği siyah bir at arabasının önünde durarak bana döndüler. Bense arabaya şaşkınca bakıyordum. Tamam bulunduğum diyar ortaçağ zamanına benziyo olabilirdi. Ama 21.yy'daydık. Ve ben normal dünyada kızlarla adalara gittiğimizde bile turistlik amaçlı at arabalarına binmemiştim.

  Bu malfoy kesinlikle geri kafalı olmalıydı.

   Adamların çatık kaşlarla beni süzmeleri ve boğazlarını temizlemeleri daldığım düşüncelerden çıkmama neden oldu.
Yavaşca arabaya ilerleyip adamlardan birinin benim için açtığı kapıdan içeri girdim.

Sert deri koltuklar hiç rahat değildi. Ayrıca arabanın üzeri kapalı olduğundan ve camlarında siyah perdeler olduğundan dışarıyı da göremiyordum. Bu kadar siyahlık fazlasıyla içimi karartmıştı. Açıkça malfoy ve adamlarını tanımayan biri bile uzaktan tek bakışla kötü olduklarını anlardı. Adeta biz karanlığız diye bağırıyolardı çünkü.

Arabanın aniden hareket etmesiyle sırtımı sertçe koltuğun arkasına çarptım. Acıyla yüzümü buruştururken bir yandan da söyleniyordum. Çok hızlı ilerliyordu atlar. Neredeyse dört nala...

   Pencereye doğru ilerleyerek perdenin kenarını açtım ve dışarıya baktım. Hala kendi diyarımda olduğumu biliyordum ama artık diyarın hiç gelmediğim ve bilmediğim  taraflarına doğru gittiğimizi de anlıyabiliyordum. Çünkü doğrudan güneye yol alıyorduk ve saray da dail su krallığı da çok gerimizde kalmıştı.

Yerleşim yerleri git gide azalmış ve sonunda insana dail hiç bir izin olmadığı ıssız yollardan ilerlemeye başlamıştık.

Zaten malfoydan da bunu beklerdim. En ıssız en yanlız... İşin kötü tarafı mia'ya haber verememiştim çıkarken. Onunla iletişim kurmam gerektiğinde ne yapıcağımı da öğrenememiştim. Tek çare onun bana haber göndermesini beklemekti.

Pencereden uzaklaşarak tekrar koltuğa yaslandım. Zaten buraları bilmiyordum. Dışarıya bakmanın pek anlamı yoktu. Süratle gittiğimizden dışarıyı izlemek yanlızca midemi bulandırıyordu.

Yaklaşık tahmini 3 saatin sonunda araba kalkışında ki gibi aniden durduğunda bu sefer öne doğru savrularak başımı tahta tavana çarptım. Ve bu seferde başımı ovuştururken söyleniyordum.

Arabanın kapısı daha önce görmediğim bir adam tarafından açıldığında adamın bana uzattığı elini tutarak dışarı çıktım. Malfoyun sarayında centilmen biri mi? Nedense bunun sadece göz boyamak olduğunu düşünüyordum.

kayıp Ruhlar 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin