Başımı dragenin göğüsünden kaldırarak doğruldum. Drage dakikalar önce uykuya dalmış olsada ben henüz uyuyamamıştım. Hoş zemheri kaçırıldığından beri ne kadar düzgün uyku uyumuştum orasıda tartışılırdı.
Herkes çoktan uyuduğundan ses çıkarmamaya özen göstererek parmaklarım üzerinde balkona çıktım. Hafif rüzgar tenimi gıdıklayarak geçerken titrememi engelleyebilmek için kollarımı bedenime sardım.
Dünya aynıydı. Herşey bıraktığım gibiydi. Ama aradan yıllar geçmişti. Acaba burda hala beni merak eden varmıydı. Yetimaneden görevliler, arkadaşlarım, okul hocaları... Kimseme mi merak edip aramamıştı. Okulun son yılı ortadan kaybolmuştum oysa ki. Bir önceki zorunlu gelişimde cesaret edipte gidememiştim yetimhaneye. Ordan ayrılırken hiç hoş bir son yaşamamıştım çünkü. Bende oluşan tuhaflıklar diğerlerini bana karşı soğutmuştu. Yinede sormadan edemiyodum. Gerçekten bu kadar değersizmiydim 13 yıl birlikte büyüdüğüm insanların gözünde?
Derin bir nefes aldım.
Belkide gitmeliydim oraya. Son Bir kez eski sıradan hayatımı hatırlamalıydım. Belkide bu kendi benliğini bulma ve olasılıklar işi beni hayatımı sorgulamaya daha çok yaklaştırmıştı.
Ani bir dürtü yada bilmiyorum içimde çok derin bir yerde unutmaya yüz tuttuğum tanıdık bir his bana hemen şimdi gitmemi söylüyodu sanki. Ve ben o hissin içimde oluşturduğu tatlı kıvılcımı çok iyi biliyordum. Yüzümde istemsizce oluşan sırıtmayla elimi kalbimin üzerine koydum.
"minor!" diye mırıldandım eski bir dosta seslenir gibi. Bişey olmadı tabi. Olmasını da beklememiştim zaten. Yinede uzun zaman sonra aynı hissi yaşamak beni biraz olsun heycanlandırmıştı.
-acaba seni tekrar görebilecek miyim? Acaba tekrar ateş ve suyu elime alabilecek miyim? Dedim bakışlarım karanlık sokakta olsada sözlerimin hedefi içimde bir yerde olduğunu çok iyi bildiğim minoraydı.
Belkide güçlerimi tekrar kullanmak benim elimdeydi. Neden olmasın ki? Bu dünyada güç kullanmak yasak denmişti ama bana güçlerimin ilk kıvılcımı bu dünyada hatta o yetimhanede gelmemişmiydi. Belki de yine olurdu. Beni bu yüzden minor bana ulaşmaya çalışıyordu. O kadar çok şey görmüştüm ki bir kaç yıl içinde artık hiç bir şey imkansız gelmiyordu.
Sadece inanmak istedim ve arkamı dönerek sessiz adımlarla içeri girdim. Kimseyi uyandırmaya yada haber vermeye niyetim yoktu. Askıdan mianın uzun montunu alsrak üzerime geçirdim. Çeplerini kontrol ettiğimde bir kaç bozukluk ve akpil bulduğumdan yüzümde istemsiz bir sırıtış olmuştu bile. Elime aldığım sporlarım ve anahtarla sessizce çıktım evden. Ayakkabıları dışarıda giydim ve bir otobüs durağı bulma umuduyla dümdüz ilerlemeye başladım.
Çok gitmeme gerek kalmamıştı çünkü hemen hemen 100 metre ileride bir tane vardı. Durağa giderek beklemeye başladım. Gecenin bir saati yaptığım delilikti belki. Hele ki aşırı zeki ve tehlikeli bir düşmanımız varken. Ama öyle bir düşmanın karşısında sıradan olamazdım değil mi? Uzun zaman sonra aktif olan hislerim ve içimde ki o kıvılcım beni direk yetimhaneye yönlendirirken bunu denemekten başka şansım yoktu.
Durağa yanaşan bir otobüsün üzerinde ki tabelada fatih yazısını gördüğümde düşünmeden bindim ve akpili okutarak otobüsün arkasına doğru ilerledim. Pek kimse yoktu. Hoş saat belki de 12 ye geliyordu.
Sessiz ve düşünceli geçen bir sürenin sonunda fatihe ve tanıdık sokaklara adımımı atmıştım. Hızlı adımlarla yetimhaneye doğru ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kayıp Ruhlar 2
Fantasy-... Sonra ejder kralicesi tacı başına takmış ve bamm. tüm insanlar ruhlarına kavuşmuş. Masalda böyle bitmiş. -peki kraliceye ne olmuş aney? -kraliceye... Kraliceye bebeğim anne olmuş. Dedim gözlerimden bir kaç damla firar ederken. Benim hikayem t...