Soğuk

40 5 0
                                    

 

Keşke rüya olsaydı herşey. Mesela şimdi açsam gözlerimi ve yetimhanede uyansam. Ahh ne çok isterdim uhruna herşeyi feda ettiğim şu son 4 yılın yok olmasını. Oğlum, sevdiğim, ailem arkadaşlarım... Eğer hiç var olmamış gibi olacaklarsa benim için eğer o zaman ölen onca insan ve anna ölmemeiş olacaksa ne çok isterdim bu olanların bir kahbus olmasını.

   Ama bu imkansızdı öyle değil mi? İmkansız...

- kralicem?
- minor!  Pencereden içeri henüz girmiş şaşkın gözlerle saatler önce ağlayarak dağıttığım odaya bakan minor,
-burada ne oldu? Siz iyisiniz değil mi? Dedi korkuyla.
-değilim minor.
-yoksa?
-anna öldü. Oğlum zindanda esir. Ben buraya esir. Ellerim kollarım görünmez iplerle bağlı. Ben hiç iyi değilim minor. Dedim kuruyan göz pınarlaımdan bir damla yaş daha zorla akarken.
-kralicem ne olur anlatın ne olduğunu. Dedi bakışları bir bana bir dağılmış odaya gidip gelirken.

Derin bir nefes aldım önce sonra anlatmaya başladım. Her kelimemde tekrar yaşıyordum sanki o anları.  Nefes almak yutkunmak bile zor geliyordu. Sözlerim bittiğinde derin bir nefes vererek,
-işte böyle. Dedim.
-ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Dedi minor. Ama bakışlarından kanının donduğu anlaşılıyordu bu olanlara.
-seni çok yordum biliyorum. Ama bir sefer daha yapabilirmisin alexe. bide mümkünse... Dedim gözlerim tekrar yaşlanırken.
-gelirken dragenin gömleklerinden birini getirirmisin. Ona iğtiyacım var. Ona sarılamam belki ama özlediğim kokusu beni rahatlatır belki.
   Başını sallıyarak hızla havalanan minor tek söz söylemeden tekrar gözden kaybolurken bende buz gibi yatağa girerek sessizce ağlmaya devam ettim.

_______________

-uyan artık!!! Kolumun sertce dürtülmesiyle rahatsız uykumdan uyanarak karşımda yine karalara bürünmüş midemi bulandıran adama baktım.

-kalk dedim. Dedi tükürürcesine. Onu geri ittirerek ayağa kalktım. Bu sırada o farketmeden gece minorun getirdiği dragenin gömleğini ve zemherinin tavşanını şalımın içine saklamıştım.

Kolumdan sürükleyerek beni dışarı çıkardı ve gelirken bindiğim siyah at arabasına fazlasıyla kaba hareketlerle bindirdi.
-kibor ol biraz! Diye söylendim.
-senin konuşöaya hakkın varmı? Dedi eliyle cenemden tutup başımı zorla sabitlerken. Kafamı onun o kaba sert ve iğrenç ellerinden zorla kurtararak dışarı izlemeye başladım. At arabası hızla yol almaya başlmıştı. Üzerinden geçtiğimiz taşlar arabaya sıçrıyor ezilen çalıların hışırtıları sessiz şafağa ses katıyordu.
  

  Belki  bir saat süren yolculuğun sonunda araba durduğunda madene geldiğimizi çoktan anladım. Arabadan inerken  Buz gibi rüzgar yüzüme vurmaya başladığından titreyerek kollarımı ovuşturdum. Bileğimden sertçe çekiştiren malfoy beni ileri ittirerek,
-burda bekle sarayını kontrole gitmem gerek adamlarım burda. Unutma canımı sıkmaya kalkarsan canını sıkarım. Diyerek arabaya bindi ve at arabası saraya doğru hızla ilerlemeye başladı.

Bense bir kayanın üzerine oturarak henüz doğmaya başlayan güneşi izlemeye başladım.

-pişşşt! Pişştt! Çalıların hışırtısı ve rüzgara karışan sesle korkarak arkama döndüğümde madenin arkasında büyük bir kayanın ardına saklanmış bana bakan alexi buldu bakışlarım.

kayıp Ruhlar 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin