29. Bölüm

6.9K 377 127
                                    


4 Nisan Pazartesi.

İyi okumalar.

Bu arada Baba ve Kızı na yarın bölüm atarım belki. Diğer kitaplara da atacağım. Bu aralar yazmak istiyorum sadece. Ama tabi sınavlar da var. Bu dönem bir şey oldu bana. Çalışma isteğim kaçtı. Off. Sinirlerim bozuluyor bazen cidden. Neyse. Tatlış bir bölüm yazcam. Moralimi bozmayayım.

.

.

.

                 Sonunda akşam olunca eve gitmek için arabama bindim. Hızla eve giderken bir anda içime dolan sıkıntıyla nefesim kesilir gibi hissetmiştim. Nefes alış verişim hızlanırken kenara çektim ve hızla telefonumu çıkarttım. Selda ' yı aradım.

- Buyrun Ateş bey.

- Selda. Adesa iyi mi?

- Evet efendim. Uyuyor şu an. Ben de yanındayım. Herhangi bir sıkıntı olmadığına emin olabilirsiniz.

- Tamam. Sen yine de dikkat et.

                Telefonu kapattıktan sonra derin bir nefes verdim. Hala iyi hissetmiyordum. Telefonum çıkarttım. Şirket telefonundan arıyorlardı. Hızla açtım.

- Efendim. Aref bey ve Asil beyi taşıyan şirket aracı evinizin yakınlarında kaza yaptı. Hastanenizde ler şu an.

              Hızla telefonu kapattım ve kenara attım ve direksiyonu sağa doğru kırıp karşı şeride geçtim. Son hızda gidiyordum. Umarım iyisinizdir. Beni bırakamazsınız ikinizde.

                 Olay yerine geldiğimde ikiye bölünmüş olan aracı görmemle arabayı durdurdum. O an kalbimdeki acı katlanırken durduğunu hissetmiştim.

               İlerdeki ambulanslara takıldı gözlerim. Hızlı manevralar ile kaza alanından  geçtim ve ambulansları takip etmeye başladım. Gitmeyin lan. Lütfen gitmeyin. Siz olmadan yapamam ben.

.

.

.

              Hastaneye geldiğim gibi danışma ya gittim. "Ateş bey. Aref bey ve Asil bey yukarı katta ameliyathane ye alındılar. " dedi. Hızla merdivene yöneldim ve yukarı çıktım.

             Ameliyathane' nin önüne gittim ve birilerinin çıkmasını bekledim. Ama gelen giden yoktu. Göz yaşlarım akarken sinirle duvara bir iki yumruk attım. Beni bırakamaz lar. Asla izin vermem buna.

               Sırtımı duvara yasladım ve yere çöktüm. "Gitmeyin. " diye fısıldadım. Beni duymasalar bile hissederler.

                 Onlar benim tek ailem. Doğduğum günden beri ayrılmadım onlardan. Düştüğümüz de birlikte, kalktığımızda birlikte, ağlarken birlikte, gülerken birlikte....

                 Her anımız da yan yanayız. Ve eğer beni bırakırlarsa asla affetmem. İkisini de affetmem. Adesa'yı bırakamaz ki lan onlar.

             Hele Aref asla bırakamaz. Bırakmaz.

Söz verdik lan biz.

Daha 5 yaşında söz verdik.

.

.



YAZARDAN

                Genç adam saatlerdir bekliyordu. Ama hiç bir hareketlilik yoktu. Boş boş karşısında ki duvara bakıyordu.

               Bir kez daha anlamış tı. Onun üçüzlerinden başka kimsesi yoktu. Ameliyathane nin önünde bir başına bekliyordu. Teselli edecek biri yoktu. Yanında geçecek diyen biri yoktu.

                 O sırada kapı açıldı ve doktor çıktı. Hızla ayağa kalktı ve yıkılmış olsa da güçlü duruşunu koruyarak "Kardeşlerim nasıl? "dedi. Doktorun ağzından çıkacak iyiler kelimesini duymayı deli gibi istiyordu.

            Doktor "İkisi de yoğun bakımda. 24 saat için. Durumları kritik. Her şeye hazırlıklı olun. " dedi ve arkasında büyük bir enkaz bırakarak ayrıldı oradan.

Her şeye hazırlıklı olun.

               Bu kelimeler Ateşin beyninde tekrarlanıyor du. Hazır mıydı buna? Asla. Böyle bir şeye nasıl hazır olabilirdi ki?

              Genç adam olduğu yere çöktü.  Hıçkırıklarır bir bir kaçıyordu ağzından. "Kardeşlerim...." diyebildi sadece.

                  "Gitmeyin." dedi zar zor çıkan sesiyle. Hayatında ilk defa güçsüz dü. İlk defa her daim dik duran omuzları bugün çökmüş tü.


Bildiği tek şey eğer kardeşleri giderse artık eskisi gibi olamayacağı idi.

               O sırada Asil ve Aref ise yoğun bakımda uyanmak ve uyumak arasında büyük bir savaş içindeydiler.

  
              Aref gözlerini açmak istiyordu. Ama başaramıyor du. Ve bu onu daha güçsüz hale getiriyordu. Çok yorgun ve bitkin di. Vücudunun her bir uzvu milyarlarca kez iğne batırılmışçasına ağrıyordu. Her bir kemiğinin paramparça olduğunu hissediyordu. Parmağını kıpırdat mak bir yana dursun bunu düşünmek bile elinin baştan başa sızlamasına sebep oluyordu.

           Asil ise ne kadar yorgun olsa da kendisiyle verdiği savaşta başarılı olmak için elinden geleni yapıyordu. Kardeşlerini ve biricik yiğeni ni düşünüyordu. Onları bırakmaması gerektiğini biliyordu. Bırakamiyacağını da. Organları onun aksine durmak ister gibiydiler. Vücudu yavaş yavaş pes etmeye başlasa da o pes etmek istemiyordu. Güçlüydü her zaman ve her zaman da güçlü olmak zorundaydı.


           İkisi de istemiyordu gitmeyi. Kim isterdi ki zaten. Ama maalesef bu onların isteklerine bağlı değildi.

Kader.

             Kader dedikleri şey ya onlara acıyacak tı. Ya da bildiğini okuyarak onları ayıracak tı.














.







.






Veee bölüm bitti.

Nasıldı?

Beğendiniz mi?

Oy ve yorum atmayı unutmayın.

Sizi seviyorum.

Sizce Asil ve Aref giderler mi? Kalırlar mı?

Ateş hüzünlü kekim benim.

Çok yalnız kaldı.

Sizi bilmem ama ben gidip teselli etmek istedim.


Yorumlarınızı bekliyorum.






Şimdilik hoşçakalın.

BABASININ BEBEĞİ|TAMAMLANDI|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin