Tanıtım

4.9K 160 83
                                    

Eveeett, çok heyecanlıyım. Kurgu aklıma o kadar hızlı geldi ki dayanamayıp bu serüvene başlamak istedim. Çünkü içimde kalmasındansa dışarda olmasından iyidir snjssjdjdjn

Karanlık etrafı etkisi altına almışken masa başındaki lambam tam defterimin ortasında ışık veriyor, ne zamandan beri aynı pozisyonda kalıp deftere odaklandığım için gözümün ağrımasına sebebiyet veriyordu. Sıkmaktan ve kullanılmaktan iyice eskimiş su şişemin dibinde azıcık su kalmışken kapağını elimi azıcıkta olsa acıtarak açıp yudumlamaya başladım. Karşımdaki kız sesten rahatsız olup bana ters bir bakış atarken çekingen bir şekilde kalıp defterime döndüm bakacak bir şeyim olmadığı halde.

 Saat geceye doğru ilerlerken küçük olan kütüphanenin içindeki tek tük insanların stresini izledim kaçamak bakışlarla. Gözlerim iyice uyuşmuş bir şekilde ayağa kalkarken hiç ses çıkarmadan toparlanmaya çalışıyor etrafa mahcup bakışlar atıyordum. Yavaş yavaş çantama kitaplarımı atarken kütüphanenin de kapanmasına yarım saatten az bir süre kaldığını fark ettim. Elimde tuttuğum çantaya sımsıkı sarılırken bir çocuğun bakışını üşütme çekmiş, Çekingen adımlarla kapıya doğru hızla ilerledim. 

Burası Ankara da Özdemir Asaf kütüphanesiydi. Küçük olan kütüphane büyük ihtimalle bir hayır sever veya vakıf tarafından kurulmuştu. Kenarda köşede kaldığı ve diğer kütüphanelere nazaran az kaynak içerdiği için çoğu kişi tercih etmezdi. Bu yüzden burayı seçer az insanların olduğu yerde vakit geçirmeyi severdim. Kitapların yerini ezbere bildiğim bu kütüphane rahat hissettiğim nadir yerlerden iken buranın bir gün keşfedileceği insanların uğrak yeri olacağı konusunda endişelerim vardı. 

İki Katlı kütüphane yan duvarları raflardan oluşurken ortalara masalar konulmuş, üst kat asma kat gibi dururken kütüphanenin içine girdikten sonra merdivenlerle oraya çıkıyordunuz, yukarısı alt katın yarısından başladığı için daha az masa vardı. Alt kat ful romanlarla doluyken buranın akademik kitaplarla dolu olması arada bir masadan kalkıp onların arasında dolaşmamı sağlıyordu. Üst katı pek tercih eden olmazken ben çoğunlukla burada pinekler, araştırma kitaplarına pek fazla dokunan olmadığı için onların üstündeki tozları izlerdim. 

Dış taraf krem tonlarında iken basit bir mimarisi vardı. Dediğim gibi büyük ihtimalle vergiden düşülmek için falan birinin yaptırdığı bir yerdi. Çoğu zaman sahip çıkılmadığı için masalarını öğrenciler kendileri temizler sinirli sinirli danışmadaki abiye bakardı. Oda kırkların sonunda hayatının son anlarını artık eskimiş olduğu için sayfalarına dokunulmayan kitap kadar dingin geçirmek için burada olduğu belliydi. Çoğu zaman etrafa yarı kapalı gözlerle bakar biri soru sorduğu zaman derin bir nefes eşliğinde sizi mahcup edecek şekilde ayağa kalkardı. Bir iki defa bunu yaptıktan sonra utandığım için tek tek dolansam da aradığım kitapları ben bulmaya başlamıştım. Bazen bulamadıktan sonra acaba gözden kaçırdım mı diye tekrar dolanıyordum rafları gözlerimle, dikkat çekmemeye çalışarak.

Üzerimdeki ince montuma daha sıkı sarılırken kuru soğuğun olduğu Ankara sokaklarında adımlıyordum. Tek tük kediler etrafta oradan oraya kaçışırken onları bölmeye korkarak kaldırımından inip yürümeye başladım. Ankara da düz yol bulmak zor olduğu için şu an ki yolun keyfini, sürerek adımlıyordum.

 Üzerimdeki sıkıntı hiç geçmeyecekmiş gibi beni darlarken derin bir nefes verdim. Yarın sunum yapmam gerekirken daha şimdiden sınıftaki insanların bakışlarını üstümde hissetmemin gerginliği vardı. İnsanların bakışlarının üstümde olması beni gererken asla geç kalmamaya çalışır, geç kaldığımda ise sınıfa girmezdim. En arka sıralara doğru köşeye çekilirken tek kelime konuştuğum için kimse yanıma oturmaya tenezzül etmezdi. Bazen not istemek için gelenler olsa da pek not tutan biri olmadığımı anlayıp (genellikle anlamsız çizgiler karalardım), bir süre sonra tamamen irtibatı kesmişlerdi.

Örümcek İpi +18 ( DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin