*Şakaklara Dokunan Yabancı Ruh*

859 76 75
                                    

Helllooğğ ben geldim. Çok hoşuma giden bölümle geldim çünkü en rahatladığım bölümdü. Artık sanki her şey daha kolay. Tepkilerinizi merak ediyorum... Hele ki bazılarınızın yorumlarda buluşalım. Umarım beğenirsinizzz....

Belki de yanlış bir evrende yanlış bir zamanda yanlış bir şehirde yanlış insanların arasında yanlış bir bedenin uyumsuz parçası olmaktandı her şey. İnsan bu kadar mı kendi olmaktan korkar hale gelirdi? Parmak uçlarımdan saç tellerime kadar ince ayrıntılarla yaratılan bedenimin altındaki ruh kusurlarla doluydu. Parça pinçik olan ruhumun içindeki kokuşmuşluk tek beni rahatsız ediyor sanırken başkalarına zarar vermeye başladı. Her gecem de her akşamda günün her saatinde içimde olan şeyler yalnızlık, umutsuzluk, sevgisizlik, hoşnutsuzluk, mutsuzluk, kırgınlık avaz avaz ağzımdan çıkarken ellerim titreyerek başımın arasında kasılırken kafamdaki sesleri susturmaya çalışırken kalabalık sanki daha fazla toplanıyordu. Binlerce soru işareti olan yüz tepeme toplanmışken herkes bu halimden bir kare daha almanın peşindeydi.

Kaç zamandır müşkül halde olduğumu bilmeden titreyen çenemi çektiğim dizlerime yaslayıp kollarımla kafamı sımsıkı sararak bana bakmalarını engellediğimi düşündüm. Ama oradaydılar, her odamda, her santim de yerin üstünde göğün yedi katmanında da beni izliyorlardı. İnsan zihninde yarattığı kişilerin nasıl cinayetini işleyebilirdi? Kaç defa öldürsem tekrar göz önüne gelecek kadar yüzsüz olan yaratıklar odanın köşesine sürünerek gittiğim anda da acıyıp peşimi bırakmadılar.

Sinsi bir his kapının altından kara bir duman gibi sızıp gözlerimi yakarken göz yaşlarım akarken siyah bir renk akıtmak yerine her zamanki renginde süzülmeye devam etti. Kurumasına müsaade etmeden mücadeleme devam ederken yanaklarım suya alışkın bir bataklıktı. kafamı duvara ritmik hareketlerle vururken kafamın içine kurulmuş çarpık şehir sallanıyor ama yine de tutunmaya devam eden bir kaç insan parçası yaşamını sürdürüyordu. Yersiz mülksüz sahipsiz hissederken kendimi duvarlar benim için artık kırmızıdan ibaretti. Cehennemin duvarları kadar ateşi yayarken çatlaklarından çığlığımın yankısından duyuldu sandığım sesim birine ulaştı. Kapının önünde dikilen kişi duvarlara bakamayacak kadar yenilgi içinde kalırken kazananın bu kadar yerle yeksan olması akıl alır gibi değildi. Şimdi ben bu merdivenlerden çıktığımda kendi sandalyeme mi çıktım? Çıktığım sandalyeden gördüğüm duvardaki resimler belli olurken neden bu kadar sandalyeme tekme atmasını yalvaracak kadar istekle doluydum?

Önüme geldiğinde yüzümü elleri içine aldı, o benim iyi olduğumu görmek isteyecek kadar iyimserken ben masum olduğumu söyleyemeyecek kadar kötü hissediyordum?

" Şifa kendine gel güzelim" diyene kadar kötü bir halde olduğumun farkında değildim. Daha doğrusu onun müdahale edecek kadar kötü olduğumun farkında değildim. Her zaman beni belirli bir mutsuzluğa hapsederken, güldüğümde bile düşündürmek zorunda bırakırken bunu hak ettiğimi düşündüğü için ilk defa fazla gelmişti ona halim.

Titreyen vücudumun, kafamı ritmik bir şekilde duvara vuran kafamın arkasına elini koyarken buna sinir olmuş gibi gözlerimi kapadım. Vücudumu kendine çekmek isterken ondan kaçan bedenimi zorla durdurmaya çalıştı. ellerimi bir ellerinde toplayıp saklarken kafam göğsüne gömüldüğünde duvarlar kayboldu.

Kafam göğsünde saklı dururken kolunun birini kitlenmiş bacaklarımın arasından geçirip kaldırdığında sığınma sırası bendeydi. Odaya arkasını dönüp sırtıma sardığı kolunu sıklaştırdı. Odadan çıktığımızda oradan bir ateş çıktığını hayal eden zihnim rahatlama içindeydi. Hıçkırarak ağlamama bir şey demeden evden çıktık. Saçlarım geriye doğru akarken zihnimde tozlanmış kir pas tutmuş örümcek ağı kaplı eller aşağı doğru çekiyordu kafamı. Gözlerimden akan yaşlar kiri akıtacak güçte değildi maalesef.

Örümcek İpi +18 ( DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin