24

577 51 219
                                    

Merhabaallarrr. Bomba bir bölüm arkadaşlarrr. Ben geldimmm. Çok beklettim. Ama öyle böyle bölüm değil. Her şey var.

Bol bol yorum atıyoruz. Oy sınırı koyalım ki etkileşim artsın. Allah ne verdiyse yazın. Bende sevmem bir şey okurken ara vermek ama malesef etkileşim almak için önemlii...

İyi okumlar şimdiden. Bölüm sonu görüşelimm...

Büyüyordum, öyle silik bir büyümeydi ki kimse fark edemedi. Kimse demedi beni görünce ay ne kadar büyümüş diye. Ben her zaman odamda küçük bir kız olarak kalmış, yalnızlıkla oynar gibi vakit geçirmiştim. Yalnızlık benim elime annem tarafından verilen en sevdiğim oyuncağımdı. Onun da kimsesi yoktu benden başka.

Bu oyuncağı yıllardır incitmeden, kırık dökmeden bugünlere kadar getirdim. Bugünlerde bu zamana kadar yanımda taşıdığım her gece koynuma alıp yattığım yalnızlığın usulca yanımdan alındığını hissediyordum. Sanki ben uyumadan ellerimden alınıp artık uyuman için bana ihtiyacın yok der gibi kaldırılıyordu.

Ve ben yıllardır bana eşlik eden bu kişiye ihanet ediyordum. Evet o benim için candan kandan bir insandan farksızdı. Onunla okula gitmiş, onunla film izlemiş, onunla kitap okumuştum. İnsan yalnızlığını özler miydi? Yalnızlık sanıldığı kadar kötü bir şey miydi? Bu zamana kadar ne ihtiyacıma yaramıştı? Fark etmeden de olsa onun yüzünden mi bu hale gelmiştim?

Elimden oyuncağım alındığı için ağlayıp zırlamam ortalığı ayağa kaldırmam gerekmiyor muydu? Artık eskisi gibi onunla kalacağım bir odam sessiz bir köşem, kalabalık bir durakta kenara çekilmiş bir yerim, otobüsün en arkasında boş bırakılmış bir koltuğum yoktu. Fark etmeden de olsa yıllardır bana eşlik eden birine ihanet ediyordum. Oyuncağıma sımsıkı sarılıp parmak uçlarımla bir köşeye sinip sessizce beklemem gerekiyordu dolu gözlerimle.

Alttan alta anneme bakıp bu oyuncağımın en sevdiği oyuncağım olduğunu bilmesine rağmen sıkı sıkı tembih edip 'büyüdün sen!' naralarına aldırmadan 'sakın benden başkasına verme' diye nutuk çekmem gerekiyordu.

Çocukluk işte... Bir oyuncağımı daha kaybetmiştim. Yıllardır özenle sakladığım oyuncağımı bugünler de kendi elimle sandığa kaldırdım belki de. Kendimi kandırıyordum. Aramızda ki arkadaşlığa ihanet etmiş sadece onunla paylaştığım sırlarıma başka birini ortak etmiştim. Bilseydi bana küserdi belki de. Ama içimde bundan sonra onunla karşılaşmayacağıma dair kuvvetli bir his büyüyor içimi kemiriyordu.

Alnımda olan dudaklar kıpırdandığı her anda iç çekiyor, sırtımı döndüğüm küflü kokan sandığa kaldırdığım oyuncağıma duyduğum ağır sadakatsizliğimi unutuyordum. " Paylaş" derdi annem. " Oyuncaklarını arkadaşınla paylaş." Paylaşmadım. Çünkü benim oyuncağım aynı zamanda benim arkadaşım.

" Kırma" derdi babamın azarlayacağını göz pınarlarındaki kafasını uzatıp bakan korkuyu saklamadan. " Yenisini zor alırız biliyorsun. Sahip çık oyuncağına derdi" Bu zamana kadar yalnızlığımı köşeye bile bırakmamıştım. Başkasına vermek şöyle dursun bez bir bebek gibi kolundan tutup yanımda sallayıp dolaşmıştım. Annemden emanet bir bebek gibi...

Ellerimi beline doladığımın farkındalığı ile yüzüm kızarsa da elini bıraktığım oyuncağıma duyacağım hasret hesaplamaktan kaçmak ister gibi kollarımı sıktım.

Gecenin bir vaktinde uyanıp onu ateşlendirmemek için sıyrılmaya çalışmış, kaşlarının çatılması ile geri ona doğru çekilmiştim. Ateşini kontrol etmek isteyip kafamı yukarı doğru kaldırmıştım. Dudakları küçük bir homurtu ile alnımdan ayrılmıştı. İtiraz eder gibi aralık duran dudakları yorgun düşerek vaz geçti. Nefesi normalde saatin sayacı gibi ilerlerken uyuduğundan beri dengesiz ilerliyordu. Kararsız kaldım yapacağım şey yüzünden. Bir süre sonra sıcaktan yanan dudaklarımı alnına değdirdim. Cayır cayır yanan alnı dudaklarımı alevlendirecek kadar ateşliydi. Bir süre nefessiz kaldı. Geri çekildiğimde kirpikleri kırpışmış ama uyanmamıştı.

Örümcek İpi +18 ( DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin