Ben geldimmm. Hoş geldimm. Yine ortalama uzunlukta bir bölüm oldu ama bence güzel oldu. Diğer bölümden daha çok içime sindi. Önümüzdeki iki bölüm diyorum başka da bir şey demiyorum. Bir de okunmalar bu bölümde düştü neden bilmiyorum. Oldukça yavaş ilerliyor ve açıkçası üzüyor da. En pasif olan ilerlemeydi sanırım bir hafta içinde. Neyse bu bölümle ilerler deyip hızlı hızlı yazmaya çalıştım. Umarım beğenirsiniz... Şimdiden iyi okumalar....
Havada ki nemli koku burnuma vurdukça odanın penceresinden kafamı uzatma hissimle savaşıyordum. Geldiğimden beri güneş çekilmiş, görevini tamamlamış gibi bulutlar genişçe yayılmıştı yeryüzüne. Dışarıda bir sakinlik hakimken sadece arada bir geçen arabaların sesi duyuluyordu. Saat akşama doğru evriliyordu. Odamdan annemin mutfaktaki tabak çanak seslerini duyuyordum. Hızlıca yemeği yetiştirmeye uğraşıyor, babam geldiği gibi önünde hazır olsun istiyordu. Bense o anın gelmesini istemez gibi odamda zaman durmuş gibi bekliyordum.
Onun yanından ayrıldıktan sonra arkama dönsem gözlerime diken batacak gibi hiç ardıma bakmadan eve gelip kapıyı çalmıştım. Annemin gözleri beni gördüğü gibi tanıdık bir hasretle büyürken kolları arasına çekmiş, hak etmediğimi düşünülen sevgiyi bolca vermişti kollarında. Sıkı sıkı sarılırken uzun zaman sonra bomboş bir zihin olmasının mutluluğuyla kopmak istememiştim o duygudan. Kollarını çekerken suratıma bakıp şöyle bir taradıktan sonra içeri almıştı. Tanıdık ev kokusu burnuma gelirken yol yorgunluğu ayak diplerime kadar inmiş koltuğa kendimi atıp yayılmak için derin bir arzu duymuştum.
Annem hızlıca mutfağa gidip unuttuğu yemeğin altını kapatırken aynı zamanda bana sorular soruyor hızlıca hareket ediyordu. Omzuma attığım ceketimi çıkarıp attım kenara. Şöyle bir baktım, derli toplu gözüken, koltuğun üstünde nizamla örtülmüş örtüye kadar inceledim. Geniş bir salonumuz vardı, annemin asla atmaya kıyamadığı vitrin odanın bir köşesinde içinde kristal bardak ve tabak takımları ile boy gösteriyordu. Yine anısı var diye asla atmaya kıyamadığı tozunu almaktan da asla gocunmadığı biblolar yerini alıyordu. Ve asla olmazsa olmazı fotoğraflarımız da öylece konulmuştu. Babamın muhtemelen iş için verdiği sert çehreli kaşları çatık pozun yanında benim çocukken çekindiğim örgülü saçlı fotoğrafım duruyor, diğer yanda da yuvarlak yüzüyle annemin karışık desenli başörtüsü ile verdiği oldukça genç ama yorgun gözüken yüzüyle verdiği poz duruyordu.
Koltuk takımımız ve yemek takımımız ise yeni her evde benzerini göreceğimiz kahve tonlarında bir takımdı. Hatta örtüden koltuğu bile göremezsiniz diyebilirdim. Odanın belirli köşelerinde de benden bazen daha fazla sevdiğine inandığım boy boy çiçekleri duruyordu. Ben varken konuşuyorsa ben yokken daha çok konuşmuştur diyerek çiçeklere anlık bir minnet duydum.
Mutfaktan yemek kokusu geldiğinde oraya doğru ilermiş dibi tutmakta olan yemeği aceleyle karıştırırken annem ile göz göze gelmiştim. Beni gördüğü için suratında heyecanlı bir ifade olurken işinden dolayı alelacele bakıyor sonra işine dönüyordu.
Nasıl olduğumu defalarca sorarken aynı cevapları verip konuları bambaşka yerlere çektim. Halalarımı sorarken veya nişanlanmak üzere olan kuzenimi sorduğumda suratında derin bir gülümseme ile yapılan hazırlıklardan bahsedip ne kadar yorulduklarını anlatırken benim ise sadece annemin bu süreçte yıprandığımı anlamama neden olmuştu. Sürekli alışverişe gidiyorlardı ve misafir geliyordu ve bizim evde ağırlanıyordu. Annemde bana söylemekten çekinse de kaç günden beri elinden iş eksik olmuyordu. Her gün hazırlık yaptığını anlamama yetecek kadar elleri kuru kalmıştı.
Şuan da bile ocakta dört çeşit yemek vardı ve gelen kokular fırınında boş olmadığını gösteriyordu. Gidip tezgahın üstündeki sürahiden su alırken bana arkadaşımdan sorular sormuş nasıl olduğuyla ilgili gözlerinde parıltılarla dinlemişti. Aklıma direk Kurt gelse de sanki Giray gelmiş gibi onu anlatmaya başladım. Katıldığım etkinliği duyunca benim adıma çok sevindiğini belli etmeden kaşığı hızla tencerede döndürmeye devam etti. Benim insan içine karışmamı bir başarı olarak görüyordu. Okuldaki lisedeki halimi görünce şaşırmak saçmalık olurdu diye düşündüm. O yüzden biraz daha fazla anlatmaya devam ettim. Onlar arasında olduğum zamanlarda bile onlardan bihaber olduğumu bilmesine gerek yoktu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Örümcek İpi +18 ( DÜZENLENİYOR)
ActionKurt Kartacalı hayatımı baştan sonra değiştirecek beni ben olmaktan kurtaracak adamla o gece karşılaşmıştım. O ölüm kokarken yaşam bahçesinde olan benim koşarak ona gidecek olması felaketimizin başlangıcıydı. O beni yakıp küllerimden memnun olacak k...