Ve ben geldim. Uzun bir ara vererek geldiğimin bilincindeyim. Ama mazeretim var, bir küçük korona atlatmış olabilirim. Bir de fark etmeyip işe de gitmiş olabilirim. Bir de aileme de bulaştırmış olabilirim. Neyse sağlık olsun. Gece gece düzenlerken gözlerim yana yana yazıyorum bu satırları. Yazım hataları kesin vardır sonradan düzenleyeceğim ama siz bir okuyun. Umarım beğenirsinizzz. İyi okumalar...
∆
İnsanların arasına kaynaşmaya çalıştığım zamanda tam kendimi ait hissettiğim an içime bir ferahlık doğuyor, sonra zihnimdeki mahzende ince ince örülmüş ağlar tekrar beni kendi benliğime hapsettiğinde tekrar kendi çukurumun karanlığına, kalabalıklar içindeki saydam hücreme döndüğümde yine benden umut olmadığını anlıyor sessizce dakikalarca bekliyordum zamanın geçip gitmesini. İlk başlarda insanlar beni kendi aralarına katmak için bir kaç soru sorsa da sonradan aman o soğuk zaten o öyle zaten diye fısıldamalarını duyuyor, duymamazlıktan gelerek onları haklı çıkartıyordum. Sonra şunun idrakine vardım ki ne ben onlar gibi olabilecek ne de onlar benim gibi olacaktı. Ben tabiatımın dışında bir yerde kendi gücümü gösteremeyecek onlar ise tabiatlarına uygun yerde yaşadıkları için kendilerini güçlü hissedeceklerdi. Farkında değillerdi ki ben onların ait olduğu dünyaya ait değildim, ben yanlış bir evrende yanlış insanların arasında kendim olarak cezalandırılıyor gibi hissediyordum.
O ortamdan sıyrılıp apartman kapısından içeri girdiğim anda aldığım derin nefes, kapımızı açtığım anda evin bana ait olan kokusu rahatlamamı sağlıyor, kendi evrenime kavuşmanın imkanını veriyordu. Kendimi yatağa attığım anda, su içip boğazımdan aşağı akıttığım anda bir kere daha dış dünyaya insanlara hazır olmadığımı kabul ediyordum.
Bu aralar da öyleydi, yine kalabalık masalarda oturuyor, orta da benden oldukça uzak bir sohbet dönüyor, ama asla o masa da olamıyordum. Sanki var ama yoktum. Herkes bir şeylerken ben hiç bir şeydim. Sordukları sorulara sadece kafa sallayarak yanıt veren robottan başka bir şey hissetmiyordum kendimi. Sadece okuldan eve döndüğümde bilgisayarı açtığımda var olduğumu hissediyordum. Onu da bu aralar Kurt oldukça sıkı bir şekilde denetlediği için elimden bırakmak zorunda kalıyordum. Saatlerce bilgisayarın başında kalmayı seven biri olarak geceye doğru elimden alıyor, doğrusu alıştığım için kendim bırakıyordum ve yatağa geçiyordum. Onunla uyumaya başladığımdan beri ki bunu zihnimden geçirmek bile utanmama neden oluyordu uyuyabiliyordum. Garip bir takıntısı olduğu için yatağa ondan sonra girmeme acayip bir siniri vardı. En ufak bir harekette uyandığı için beni uyarıyor bende gece boyu robot gibi kıpırdamadan duruyordum.
Artık bilgisayarımı onun odasında tutuyordum. İlk geceler put gibi oturma odasında kalsam da gözlerini devirip bakışları ile yol göstere göstere yavaş yavaşta olsa yatağa kendim gidiyordum artık. Aramızda büyük bir boşluk kalıyordu. Ama bu onun nefeslerini takip etmememe yetecek kadar bir alan değildi. Ya da benim hareketlerimi algılamamasına yetecek kadar da değildi. Sabahları çok erken uyandığım için yavaşça kalkmaya çalışsam da bir zaman sonra gerçekten uykusunun çok hafif olduğunu uyandırdığımda anlamıştım. Ve sabahları erken uyandığında ekstra korkunç bir Kurt'la karşılaştığım için artık onun uyanmasını kıpırdamadan bekliyordum.
Şu anda da onun masasında o gelmeden hızlıca bir şeyler yapmaya çalışırken kendimi o kadar kaptırmıştım ki bir ara sandalyeden düşecek gibi olup toparlanmaya çalışırken hepten dengemi sağlayamayıp yana doğru kayan ellerimle son anda tutundum. Önüme düşen saçlarımın şaşkınlığı ile kafamı kaldırıp baktığımda bir çift göz bezgince bana bakıyor duvara yaslanmış bir şekilde duruyordu. Bir an utanma duygusunu hissederken ellerimle yüzümü gölgeleyip saçlarımı toplamaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Örümcek İpi +18 ( DÜZENLENİYOR)
ActionKurt Kartacalı hayatımı baştan sonra değiştirecek beni ben olmaktan kurtaracak adamla o gece karşılaşmıştım. O ölüm kokarken yaşam bahçesinde olan benim koşarak ona gidecek olması felaketimizin başlangıcıydı. O beni yakıp küllerimden memnun olacak k...