Merhabalarr. Ben geldim, neden Bilmiyorum bu bölümü yazarken çok ara verdim. Bir de malum ramazan son gün falan derken salmış olabilirim. Beklenen tepkiyi alırsam bir iki üç güne yine bölüm gelebilir. Şimdiden iyi okumalar.
İçimde olanlarla arama mesafe koymaya çalıştığım günlerim çokluğuyla boğuluyordum. Bu zamana kendimle dolu dolu zaman geçiren ben kendimle baş başa kaldığım için sürekli bu çok zor geliyordu. Kendimde bulacaklarımdan, ben olma sürecinde kendimden nefret etmekten korkuyordum. Ben daha büyümemiştim. Dış dünyaya adım atmadan fazla insan tanımadan büyüyebileceğimi düşünmüyordum. Her zaman insanları uzaktan görmüş, dinlemiş, izlemiştim. Şimdi ise öyle bir kalabalığa sürüklenecektim ki bir de onlardanmış gibi davranmak zorunda kalacaktım.
Hiçbiri dilde söylenmemiş kelimelerim, yazıya dökülmemiş duygularım vardı. Dile dökecek kadar cesaretim yoktu, kekeler bakışlarımı kaçırır, kızarırdım. Yazacak kadar da cesaretim yoktu elim titrer, kalemim bükülür düşündüklerimden kaçardım. Sanırım kendimi düşünmekten çok başkalarını düşündüğüm için bu hale gelmiştim. Sonsuz bir kaçışla olmaktan korktuğum yere düştüğümü fark etmem zaman almıştı.
Daha iyi olamadan kötü olmam gerektiği söylenirken elimdeki silahın yabancılığı ve ona karşı düşmanlığım kendi şakaklarıma dayama isteği uyandırıyordu. Kar değen bembeyaz kesilmiş tenim namlunun ucunun dokunduğu yeri ateş haline getireceğini belli ederken elini ateşe uzatıp onu yakacağı gerçeğini göz ardı eden fanı biri çaresizliğindeydim. Şakaklarımdaki boşluk hissi kar tanelerini davet ederken karşımdaki kış gözler bu daveti sadece kendi vereceğini kabule ettirmek ister gibi bakıyordu. Onun emrindeydim, onun yanındaydım.
Şuan salonda oturuyorduk, dışarısı soğuk olmaya başlarken biz daha eve girmeden fırtına kopmaya başlamıştı. Dışarıdan uğultular gelirken bana bir açıklama yapmadan gitmiş, beni burada tek bırakmıştı. Dakikalardır, laptopa bakıyordum. Ondan gıdım gıdım aldığım bilgiyle ilerleyecektim. O dosyayı görmeye, fotoğrafları görmeye gücüm yoktu. Onları gördüğüm anda benim de gözlerime kar yağacağını, içimde lav dolanacağını hissediyordum. Kara kışla, yakıcı yazın arasında bocalarken aram olmayacaktı.
Kapı açıldı, elinde odunlarla içeri girdi, odunları projeksiyonun altına yığarken, ıslandığını fark ettim. Saçlarından aşağı damlalar akarken elleri ile saçlarını silkeledi. Dizlerimin üstüne örttüğüm hırkaya daha sıkı sarındım. Yağmurun verdiği huzur ile uyumaya ihtiyacım vardı. Göz kapaklarım yeni bir perdenin açılışına hazırlanmak için kapanmak istiyordu. Kapandığı anda oynanacak oyundan korkan zihnim ısrarla kapanmayı reddediyorlardı. Odunları şöminenin içine özenle yerleştirirken kenardan aldığı mavi sıvıyı içine doğru döktü. Islak odunlar inat edip yanmamızlık etmesin diye dua ettim. Isıya ihtiyacım vardı, ruhumdaki ayazı bir kaç odun parçasının dindireceği ile ilgili bir yanılgıya kapıldım.
Bir anda ateşi çakması ile alev fırladı. Çatık kaşlarla ateşe bakmaya devam etti. Beni yakmayan sarmayan ateş oymuş gibi bakarken ıslak tişörtüne elini atıp bir anda yukarı doğru çekti. Bakışlarımı kaçırdım. Bunu yapan benmiş gibi suratım kızarmaya yüz tuttu. Bir süre sonra penyesini bir köşeye fırlattığını gördüm. Kafamı çevirdiğimde yeni bir tişört giymiş halde merdivenlerden aşağı iniyordu. Elindeki battaniyeyi bana doğru fırlatırken suratıma çarpmadan yakaladım. Verdiğine şükretmem gerektiğini kendime hatırlatıp üzerime çektim.
Mutfağa geçti, ateşin ılıklığı odaya yayıldı bir süre sonra. Odundan bir bir kopan parçaları izledim. Kıvılcımların baştan aşağı odunu sarması, onun tamamen kızıllığa boyaması öyle güzel bir kutsallıkla ilerliyordu ki kollarımı battaniyenin altına sokup izlemeye koyuldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Örümcek İpi +18 ( DÜZENLENİYOR)
حركة (أكشن)Kurt Kartacalı hayatımı baştan sonra değiştirecek beni ben olmaktan kurtaracak adamla o gece karşılaşmıştım. O ölüm kokarken yaşam bahçesinde olan benim koşarak ona gidecek olması felaketimizin başlangıcıydı. O beni yakıp küllerimden memnun olacak k...