12. Bölüm: İş Birliği

18 1 0
                                    

Kerem. Kardeşimdi. Arkadaşım bildiğim çocuk kardeşimdi. Ya ben bu çocukla aynı programlarda görev almıştım, beraber çok şey yapmıştık. Şimdi ben nasıl ona abi diyeyim? Fakat abimdi işte. Ne değiştirecekti ki benim istememem. Bir günde hayatım alt üst olmuştu. Bir gün, belki de annem ve Defne teyzenin arasının bozulması bir anlığına olmuştu. Bir an hayatımızdan çok şey alıp götürürdü, çok şey getirirdi. Belki bazı bir anları engelleyebilseydik ne kadar güzel olurdu hayatımız. İnsanın denizde bacağına kramp girmesi ve o insanın boğularak ölmesi bir an, bir insanın silahındaki tetiği çekip karşısındaki insanı öldürmesi bir an, bir insanın çevresindeki bütün insanları mahvedecek bir gerçeği birine söylemesi de bir an. Bir anların birleşip hayatımızı mahvetmesi ise bir gün. O bir günde ise insanların hayatlarının altı üst oluyor. Bazılarının hayatlarının altı üst olmadan o insan hayata gözlerini kapıyor. Altı üst olan insanlarınsa ilk önce uzun bir süre zorlu bir süreçten geçiyor. Üst tarafta olan zorlu süreçten çok daha zorlu bir süreç. Hayatlarının alt taraflarıyla ilk defa tanışıyorlar. Alt tarafa alışmak onlar için zor oluyor. Fakat ne kadar zor ve uzun bir süreç olursa olsun ister altı ay, ister on yıl, ister yirmi yıl, ister beş gün olsun o zorlu yol elbette bitiyor. O yolun sonundaki ışığı görüp sonuna kadar devem eden insanlar için, o yolun sonunda çok güzel bir hayatla devam ediyorlar. Bizde devam edeceğiz. Bizde yolun sonuna kadar gideceğiz ve kendimiz için çok güzel bir hayat kuracağız.

Sanırım Kerem telefonu duraksayıp geç açtığım için endişelendi çünkü sesi baya heyecanlı geliyordu. Ya da babası bana bugün dediği gibi gerçekleri ona da anlatmıştır.
"Kumsal, iyi misin?"
"Ben iyiyim fakat sen baya heyecanlısın sanırım. Ne oldu bu saatte."
"Telefonu geç açınca bir an bir şey oldu sandım. Genelde aktifsin çünkü. Snaplerime ve storylerime ilk bakan sen olursun genelde." Haklıydı. Ne diyebilirdim ki? Güldüm.
"Yok ya dalmışım biraz. Sıkıntı yok."
"Lafı uzatmayacağım. İçinde bulunduğun durumu tahmin edebiliyorum. Babam bana bugün her şeyi anlattı."
"Seninde içinde bulunduğun durumu tahmin edebiliyorum." Dedim. Başka ne diyebilirdim ki zaten?
"Bak, aslında başlarda kararsız gibiydim fakat babamın ne yapmak istediğini duyduğumda kararımı verdim."
"Biraz daha açık olur musun?" Kapalı bir kutu gibiydi. Ya da benim kafam şu an çok dolu olduğu için bana öyle geliyordu.
"Ben sana yardım etmek istiyorum. Seni korumak istiyorum Kumsal. Seni babamdan, babamın veya başka birinin yapacağı kötü olan her şeyden seni korumak istiyorum Kumsal. Ne olur bana izin ver." Bu çok iyi bir haberdi çünkü biz de bunu yapmak istiyorduk. Kerem bizim tarafımızdaydı ve bu benim için çok iyi bir şeydi.
"Fakat yüz yüze konuşmamız gereken şeyler var." O an babam, benim ve Kerem'in takım olduğunu hissettim adeta. Onu yarın toplantı yapmak için otele, babamın yanına çağıracaktım.
"Kerem benim de sana bir şey söylemem lazım." Ona babamla olan konuşmamızdan bahsedecektim.
"Tabi, dinliyorum."
"Ben bugün olanları babama anlattım. Biz de seninle beraber çalışmak istiyorduk zaten. Bu yüzden bu haber çok iyi oldu. Yarın okula gitmeden önce bizim otele uğrar mısın?" Umarım kabul eder. Yoksa işimiz çok zor olacaktı.
"Babanın da bizimle aynı şeyi düşünmesi ne güzel. Tamam, okula gitmeden önce gelirim."
"O zaman ben sana konum atıyorum, sabah lobide seni beklerim. Girdiğinde resepsiyondakilere benim adımı söylersen seni benim yanıma getirirler, beraber babamın yanına gideriz. İşimiz bittikten sonra da okula gideriz. Olur mu?"
"Bana uyar." O sırada biri Kerem'e seslendi sanırım.
"Kapatmam lazım Kumsal, yarın görüşürüz."
"İyi geceler." Deyip kapattım telefonu. Sonra da babamı odama çağırdım.

"İyi misin kızım?" Diyerek girdi odama.
"İyiyim babacım. Sana bir haber vermem lazım, onun için çağırdım. Kapıyı kapatsana."
"Tabiki." Dedi ve yatağıma oturdu.
"Kerem az önce beni aradı. Babası ona her şeyi anlatmış. Bana 'sana yardımcı olmak istiyorum' dedi."
"Harika, peki sen ne dedin?"
"Yarın üç kişilik bir toplantın var baba. Sen ben ve Kerem."
"O ayarlamışsın bile." Dedi hafifçe tebessüm ederek.
"Bana yüz yüze konuşmamız gereken şeyler olduğunu söyledi. Bende böyle bir çözüm buldum." Kısa bir sessizlik oldu. Babamla birbirimize bakarak kaldık bir süre. Konuşmadık, gözlerimizi kaçırmadık. İkimizin içinde de bir şeyler vardı. Birbirimize söylemek istediğimiz fakat birbirimizi kırmaktan çekindiğimiz için söyleyemediğimiz, boğazımızda kalıp ağrı yapan kelimeler vardı. Konuşmak zorundaydık, birbirimize içimizi dökmek zorundaydık. Yoksa her şey çok kötü olacaktı.
Bir dakika sonra ben daha fazla dayanamadım ve gözlerim dolmaya başladı. Daha fazla dayanamadım ve konuşmaya karar verdim.
"Seni seviyorum baba." Diyebildim sadece. Elimi tutup bana sarıldı ve kulağıma "Bende seni." Diye fısıldadı. Ayrılıp yüzüne bakınca onun da gözünün dolduğunu gördüm.
"Beni bırakma, olur mu?" Dedi. "Baban olayım ben senin. Her zaman." Dedi. Korktuğum şey olmamıştı, beni çocuğu olarak görmeyi bırakmamıştı.
"İster soy adımız farklı olsun ister kan bağımız olmasın, ister hem soy adımız farklı olsun hem de kan bağımız olmasın sen her zaman benim kızım Kumsalsın. Bu böyle kalsın olur mu?" Tabikide babama hayır demeyecektim. Zaten bu cümleleri bana sorar gibi değil, kendini tatmin etmek için kullanıyor gibiydi. Sanki benden onaylarcasına bir cevap alırsa içindeki savaşlar bitecek gibiydi. Onu onaylayıp kafasındaki sorulara cevap vermek istedim.
"Ben her zaman en çok da senin bunu duyduktan sonra beni istememenden korkmuştum. Görüyorum ki sende bundan korkmuşsun. Ortak bir korkumuz varsa gel bunu beraber yenelim. Zaten korkular da böyle aşılır. Beraber miyiz?" Dedim elini tutarak.
Gülümsedi ve "Her zaman." Dedi ellerimizi havaya kaldırırken.
"Teşekkür ederim baba." Dedim yanağıma düşen göz yaşlarımı silerken. Saçıma bir öpücük kondurdu ve birbirimize iyi geceler diledik. Babam gittikten sonra bende uyudum. Ne de olsa bugün çok yorulmuştum.

Saat Kulesinin AltındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin