17. Bölüm: Batuhan

7 1 0
                                    

16 Kasım 2021
Batıhan'ın anlatımıyla
"Ben Simge Kaplan. 25 Kasım'daki doğum
günüme davetlisiniz. Sizi aramızda görmekten
mutluluk duyarım.
Yer: Atlas otelleri
Saat: 11.00-14.00"
Zeki adam Hakan'dan böyle aptalca bir davetiye beklemiyordum. Kendini ele veren çok açık vardı davetiyede. Bu yüzden gülüp geçmekle yetindim sadece.

Aslında güldüğüm kişi Hakan değildi. Kendime gülüyordum. On dört yıl önceye gittim. Benden ve evlilikten nefret eden Ceyda Londra tatilinden hemen sonra bir anda benim fikrimi sırf kibarlık olsun diye aslında önem vermeyerek sormakla yetinip benimle evlenmek isteyince bu işte bir iş olduğunu anlamalıydım diye düşünüyorum.

Yağmurlu bir çarşamba akşamı bir kafede tek başıma oturmuş kahve içiyordum. Bu yalnız kalmak istediğim zamanlar hep yaptığım bir şeydi. Telefonumu almamıştım ve yalnız kalmak istiyordum. Bu evlilik olayını o zamanlar bende en az Ceyda kadar istemiyordum ve bu durum kafama takılmaya başlamıştı. İlk başlarda sadece bir fikirdir, bizi zorlamazlar diye düşünmüştüm fakat işler ilerleyince ve bende istemeyince bir çözüm bulmam gerektiğine karar verdim. Bu olayı gerçekten istemiyordum. Ta ki karşımda mahvolmuş bir Ceyda görene dek.

Kahverengi saçları yağmur yüzünden ıslanmıştı. Ağladığı her halinden belli oluyordu. Göz altı morarmıştı, uykusuzdu. Filmlerden fırlamış bir hayaleti andırıyordu. Onu bu hâlde görünce epey endişelendim. Ne oldu da bu hâle gelmişti böyle? En son Londra'ya giderken keyfi gayet yerindeydi. Beni görünce hemen yanıma geldi ve oturmak için izin istedi. Şaşırmıştım doğrusu.

"Batuhan konuşmamız lazım. Oturabilir miyim?"
"Tabii Ceyda gel otur." Elimle karşımdaki boş sandalyeyi işaret ettim. İkilemeden oturdu.
"Ne oldu sana böyle?" Diye sordum merakla.
"Batuhan sana bir şey diyeceğim. Muhtemelen geri zekalı olduğumu falan düşüneceksin fakat söylemek zorundayım."
"Saçmalama Ceyda niye öyle düşüneyim? Hadi anlat bana." Demeye çalıştım güven veren bir ses tonuyla.
"Batuhan ben seninle evlenmek istiyorum."
"Ne!" Sesim biraz yüksek çıkmıştı. Çok şaşırmıştım. Ceyda bu fikre nefretle bakıyordu daha önce.
"Sen ne dediğinin farkında mısın Ceyda? Ne evliliğinden bahsediyorsun? Sen değil miydin 'bu dünyadaki tek kişi bile olsan yine de seninle evlenmem ben' diyen? Seni bundan vazgeçiren ne oldu?"
"Bak Batuhan ben Londra'dayken bazı şeylerin farkına vardım. Bunlardan bir tanesi de seninle evlenmem gerektiği oldu."
"Bak Ceyda daha önce ailelerimiz bize böyle bir şey söylediğinde ben de karşı çıkmama rağmen vazgeçsinler diye üç ay boyunca benimle konuşmayan sendin. Vazgeçmeyince gecenin bir yarısı bize gelip ortalığı birbirine katan da sendin. Şimdi karşıma geçmiş 'ben seninle evlenmem gerektiğine karar verdim' diyorsun. Sen iyi misin? Zaten kötü görünüyorsun? Bak bana her şeyi anlatabilirsin."
"Bir şey olmadı bana. Gerçekten." Yalan söylüyordu. Soğuktan moraran ellerinin yanında burnu kızarmıştı ve çenesi titriyordu. Ceyda her yalan söylediğinde aynı şey olurdu. Burnu kızarırdı ve çenesi titrerdi. Eskiden olduğu gibi soğuktan moraran ellerini ellerimin arasına aldığımda bana gülümseyerek teşekkür etmek yerine ağlayarak bakmaya başlayınca anladım bir şey olduğunu. Fakat onu biraz kendi haline bırakmaya karar verdim.

Bir süre sonra Ceyda'nın gözündeki yaşlar kurumuştu ve elleri ısınmıştı. Ellerimi çektiğimde artık onu konuşturmak için hazırdım.
"Ceyda bana artık ne olduğunu anlatacak mısın?"
"Bir şey" derken sözünü kestim. Daha fazla yalanlarına katlanmayacaktım.
"Bu hayatta yalandan nefret ederim Ceyda ve bunu en iyi sen bilirsin. Bana yalan söyleme. Ya sus, ya da doğruları konuş." Bir an duraksadı ve cümlelerini kafasında toparlamaya çalıştı.
"Susucam Hakan çünkü konuşacak bir doğrum yok. Tek doğrum seninle evlenmek istemem."
"Peki, öyle olsun bakalım." Sesimin şüpheli çıkmasına gayret etmiştim. Sonunda nihayet benim fikirlerim aklına gelmiş olmalı ki bana da fikrimi sormayı akıl edebildi.
"Hakan senin aşık olduğun biri var mı?"
"Hayır Ceyda. Olsa bilirdin zaten. Yok. Eğer sakinleştiysen gidip bizimkilere haber verebiliriz." Benim kalbim yıllardır boştu. Gerçi, ben hiç aşık olmamıştım. Nasıl bir şeydi onu bile bilmiyordum. Hatta, Kumsal doğana kadar duygularımın olduğundan bile şüpheliydim fakat baba olduktan sonra fark ettim benim de duygularımın olduğunu. Zaten sevdiğim birisi olmadığı için direk kabul etmiştim. Ne de olsa yalnız olmaktansa benimle olmak isteyen en yakın arkadaşımla olmak daha iyidir diye düşünmüştüm.
"Hakan beni kırmadığın için gerçekten çok teşekkür ederim. Gerçekten." Kalkarken böyle söyleyip duruyordu. O gün anlamıştım bir şeylerin olduğunu, demek ki yanılmamıştım.

Geçmişi düşünürken Hakan'ın gelmesiyle bölündüm. Hakan benim özel misafirlerimden olduğu için randevu almadan gelebiliyordu. Bu yüzden geleceğinden haberim yoktu. Onu görünce şaşırdım.
"Naber eski dostum?" Dedi elini sıkmam için bana uzatarak.
"İyidir, senden?" Dedim bana uzattığı elini sıkarak.
"Bildiğin gibi işte. Sen halledebildin mi oteli kapattırma işini?"
"Hallettim fakat otelde uygunsuz bir davranışta bulunmayacağına dair şu sözleşmeyi imzalaman gerekiyor."
"Ne alaka şimdi bu sözleşme?" Dedi anlam veremeyerek. Daha açık olmaya çalıştım.
"Bunu imzaladıktan sonra otelde kötü bir şey yapamazsın." Boş gözlerle bakmaya devam etti.
"Yani bro, adam öldüremezsin yasal olarak. Özeti bu."
"Anladım kardeşim salak değilim. Hay ben şu yasaları... beş dakika yasalar olmadan olmaz mı?"
"Maalesef olamaz. Özel bir izin alıyorsun sonuçta. Hadi imzala şunu da kalan işlemleri tamamlayalım."
"Peki, öyle olsun." Sesi biraz sinirli gibiydi fakat yapabileceğim bir şey yoktu. Zaten beni kırmayıp imzalamayı kabul etmişti.
"Al bakalım bro."
"Teşekkür ederim."
"Rica ederim canım. Seni mi kıracağım? Senin yerin bende ayrıdır. Fakat keşke yıllar sonra daha güzel bir zamanda karşılaşsaydık." Başımla onay verdim.
"Neyse ben kalkayım artık. Bekleyen hastalarım var. Benden istediğin bir şey var mı?"
"Senin iyi olman. Davet günü görüşürüz." Dedim arkasından.

Saat Kulesinin AltındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin