14. Bölüm: Ceyda'nın öğrenmesi

14 1 0
                                    

Sıradan bir cuma gecesi odamda dizi izlerken babamın gelmesiyle bölündüm.
"Kumsal, konuşmamız gerek. Gelebilir miyim?"
"Gel baba. Konuşalım." Babam gelip yatağımın ucuna oturdu ve bende ne diyecek diye ona bakmaya başladım.
"Ne izliyorsun?"
"Uçak Kazası Raporu." National Geographic'de en sevdiğim belgeseldi.
"Senin şu uçaklara olan özel ilgin beni benden alıyor gerçekten." Şu hayatta en sevdiğim iki şey uçaklar ve denizlerdi.
"Bilmem." Dedim gülümseyerek. "Seviyorum işte." Bana söylemesi gereken bir şey vardı ve ısrarla konuya girmiyordu. Bu beni biraz germişti.
"Sana söylemem gereken bir şey var. Fakat nasıl başlasam bilemedim açıkçası." Diye konuya girdiğinde heyecanlanmıştım.
"O zaman nasıl istersen o zaman o şekilde başla." Kendini rahat hissetmesi için böyle bir cevap vermekle yetindim.
"Test sonucu çıkmış." Dedi birden. Surat ifadesine bakılırsa Defne teyze doğruları söylemişti.
"Doğruymuş. Sen Hakan'ın kızıymışsın." Babam bunu dedikten sonra odamın kapısının yarı açık olduğunu gelen bardak kırılma sesinden fark ettim. Annemdi. Bizi dinlemişti. Kapıyı hışımla açarak yanımıza geldi. Çok gerilmişti.
"Ne diyorsunuz siz? Ne Hakan'ı? Hakan kim? Emin misiniz?" Gibi saçma sapan soruları teker teker sormaya başlayınca anladım panik yaptığını. Babam daha fazla dayanamamış olacak ki annemle hesaplaşmaya tam şu anda karar vermişti. Sinirle ayağa kalktı ve annemle birbirlerine bağırmaya başladılar.
"Yaaa Ceyda hanım. Hakan. Bilmem kaç yıl önceki eski sevgilin."
"Peki siz bunu nerden biliyorsunuz?" Daha sonra anladı. "Defne! O söyledi."
"O çok güvendiğin ve yıllardır sırlarını saklayan arkadaşın Defne hanım söyledi. Yıllarca gözümün içine baka baka en yakın arkadaşlarım bana yalan söylemiş! Üstelik öyle beyaz bir yalan da değil."
Annemin gözleri ağlayacak gibi dolmuştu. Ne cevap vereceğini düşünüyor gibiydi. Sanırım bu olayın ne kadarını bilip ne kadarını bilmediğimizi merak ediyordu. Fakat hepsini biliyorduk. Gözlerini bana bakarken yakaladım. Kızarmış ve dolmuş gözlerini. Beni görünce gözlerini kaçırdı. Bence normaldi. Benim yüzüme bakamıyordu bile! Babamın ilk defa bu kadar bağırdığını gördüm. Haklıydı.
"Tamam olabilir."
"Olabilir mi?" Diye bağırdım. Ne diyordu? Bu basit bir şey değildi. Bu konu hakkında böyle konuşamazdı.
"Kendini savunmayacak mısın?"Dedi babam merak eder bir şekilde. Çünkü annemin ağlayıp özür dileyeceğini falan düşünmüştü. Bence yıllardır normal davranan bir kadın özür dilemez. Açıkçası ben normal davranmasını bekliyordum. Fakat biraz utanabilirdi yaptığı şeyden. Gerçi, utanma duygusu olsaydı yıllarca bize böyle bir yalan söylemezdi.
Daha sonra annemin dolu dolu gözleri gitti. Gözlerini ellerinin tersiyle sildi. Biraz rahatlamış gibiydi. Aklım almıyordu cidden. Ben onun yerinde olsam muhtemelen şu an ağlayıp özür dilerdim. Babama baktım, o da anneme meraklı bir şekilde bakıyordu. Annemin ne yapacağını merak ediyordu. Nihayet annem konuşmaya karar verdi.
"Batuhan, ne dersem diyeyim bir şey değişmeyecek. Olmuş ve bitmiş bir şeyden bahsediyoruz." Annem bunu derken o kadar rahattı ki. Biraz önce panik atak geçirecek olan kadın şimdi sanki çok normalmiş gibi davranıyordu.
"Evet, Londra'ya gittiğimde Hakan diye biriyle tanıştım. Kumsal'a da orada ondan hamile kalmışım. Ne var bunda? Sonra da sakladım herkesten. Defne ve Efe'de sağolsunlar kimseye söylemediler. Böyle yaşayıp gittik yıllar boyunca."
"Kalmışım mı! Ya sen ne dediğinin farkında mısın anne! Ne demek kalmışım?" Diye anneme bağırmaya başladım. Artık yeterdi
"Evet." Dedi gevşek gevşek. "Ne yapsaydım? Söyleseydim babam beni mahvederdi. Bende böyle bir yol buldum. Aslında benim bir suçum yok. Hakan'ın var. Bence siz ona gidin. O size yardımcı olur."
"Yok. Yok. Sen hastasın. Senin sorunların var. Sen normal bir insan değilsin."
"Benim sorunlarım yok. Fakat kafayı yemiş babamın, daha doğrusu babalarımızın sorunları var. Bundan eminim."
"Ya görende ben seninle çok severek evlendim zannedecek. Ne sen beni istemişsin aslında ne de ben seni."
"Yani öyle oldu. Ben seni hiç istemedim."
"Başlarda istemedin. Londra'dan geldikten sonra bayıla bayıla evlendin benle ama. Hatta ben istemiyordum sen geldin ısrar ettin. Öyle evlendik yani hatırlatırım Ceyda. Ben anlamalıydım. Bu kadar benimle evlenmek istemeyen bir insanın bir anda niye bu kadar istediğinden anlamalıydım bir terslik olduğunu."
"E anlasaydın bana ne. Benim problemim mi?" Annem yüzünden sinirlerim bozulmaya başlamıştı artık. Babama baktığımda yüzünün sinirden kıpkırmızı olduğunu gördüm. Kendini zor tutuyor gibiydi.
"Ya hiç mi düşünmedim Kumsal ile bana bakınca. Hiç gerçeği duyduğumuzda yüzümüze nasıl bakacağını düşünmedin?"
"Bu şekilde bakıyorum işte uzatma." Daha sonra annem kafasını bana çevirdi.
"Senin bana söyleyeceğin bir şey var mı?"
"Ben sana ne söyleyeyim? Sen anlar mısın ki benim söylediklerimden? Hiç düşünür müsün? Dur ben söyleyeyim sen o fındıktan bile daha küçük olan o beynini zorlama. Düşünmezsin. Pişman olmazsın. Böyle abuk subuk konuşmaya devam edersin. Ben de bunları bile bile seninle konuşmayacağım." Bana biraz bozulmuş gibiydi. Ne diyeceğini bilemedi bir anda.
"Evet. Yaptım bir hata. Pişman değilim. Olsam da bir şey değişmeyecek zaten. Evet Batuhan iyi kankaydık fakat iyi bir karı koca olamadık. Senide hiç sevmemiştim zaten. Arkadaştan öte hiç göremedim seni."
"Güzel çünkü bende seni o şekilde görüyordum. Fakat artık bırak arkadaşı, seninle hiçbir şey olamayız."
"Güzel. Ben şimdi eşyalarımı toplayıp gidiyorum bu evden. Sen hukuki süreçlerle ilgilenirsin."
"Dedemlere söylerse ne yaparsın?" Diye sordum.
"Hiçbir şey. Yaşamıma devam edeceğim." Daha sonra babama dönerek beni şok etkisinde bırakacak bir şey söyledi. "Kumsal'ı da almıyorum ben."
"O Hakan seni öldürmeyi planlıyor yalnız." Bunu anneme söyleme konusunu aramızda konuşmadık fakat ben bir anda pat diye söyleyiverdim. Ne de olsa o beni almak istemediğini rahat rahat söylüyordu. Ben de onun duygularını umursamıyordum.
"Ne? Batuhan bu doğru mu?"
Babam başını evet anlamında salladı.
"Oteldeyken bana hiçbir şey yapamaz."
"İyi Ceyda. Git. Giderken hoşçakal demeye de uğrama."
Bunu üzerine annem eşyalarını toplamaya gitti. Bu kadar basit miydi gerçekten? Size soruyorum, bu kadar basit mi eşinizi bir anda terk etmek?

Annem gittikten sonra babamla kaldığımız yerden devam ettik.
"Yarın akşam Kerem bize gelecek ve biraz konuşacağız. Birde Kumsal, annen konusunda seni zorlayamam. İstersen onunla gidebilirsin."
"Baba annem demin beni almak istemediğini söyledi duydun değil mi?"
"Ciddi değildi. Onunla gitmek istersen gidersin. Hatta siz kalırsınız ben giderim. Yani istersen her türlü annenle beraber olabilirsin."
"Çok kararlı söylemişti. Nereden anlıyorsun ciddi olmadığını?"
"Bak, annenle şu an berbat bir evliliğimiz olabilir ama biz eskiden onunla çok yakın arkadaştık. Anneni herkesten çok ben tanıyorum."
"Keşke dedemler sizi zorlamasaydı da ikinizde başka insanlarla mutlu birer evlilik yapsaydınız."
"Hayır. O zaman seni arkadaşımın kızı olarak tanırdım. Ama benim kızım olarak tanımak daha güzel."
Güldüm. Bana sarıldı.
"Her şey çok daha iyi olacak merak etme."
"Öyle mi dersin?"
"Güven bana." Daha sonra aşağıdan kapı çarpma sesi geldi. Giden annem olmalıydı.
"Anlaşılan baya mutlu." Diyebildim sadece.
"Mutlu falan değil. Her şeyi anlatmış olmanın verdiği rahatlık hissi yüzünden böyle."
"Sen annemi nasıl bu kadar iyi tanıyabiliyorsun anlayamıyorum."
"Ben çok dikkatli bir insanımdır. İnsanlarla biraz zaman geçirdikten sonra anlayabilirim onlar hakkındaki çoğu şeyi." Bu muhabbet canımı sıkmaya başlamıştı.
"Ya baba film mi izlesek?"
"Ralph ve İnternet." Diye saçma bir öneri sundu.
"Ya baba ben çocuk değilim."
"Ama eskiden çok severdin. Eskileri yad etmek gibi olur hem. Babaannen ve dedene gidince hep izlerdin."
"Doğru." Dedim gülerek.
"Hadi gel. Aşağıya inelim ve izleyelim. Ha birde yarın temizlik yapmamız lazım. Kerem gelecek. Evi pis görmesin çocuk."
"Hallederiz. Hadi aşağıya iniyoruz."

Gülerek odamdan çıktık ve aşağıya inip film izledik.

Saat Kulesinin AltındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin