Umut Işığı

1.2K 99 16
                                    

Hastane koridorlarında sürünerek 6 gün geçirmişti ekip. Doktorlar Emre'yi uyutmak için verdikleri ilacı keseli dört gün olmuştu. Arkadaşları hemen uyanmadığında endişelense de doktor bunun beklenen bir durum olduğunu, vücudun kendini tamir sürecinde olduğunu açıklamıştı. Ne kadar açıklama yapılırsa yapılsın içi rahatlamayan tek kişi vardı. Hürkan hastaneden sadece iki kere ayrılmıştı bu süreçte. O da arkadaşları eve gidip bir duş alması gerektiğini söyleyince zorundalıktandı zaten. İkinci duş turundan hastaneye döneli bir saat olmak üzereyken gözünü bir saniye ayırmadığı sevgilisinde bir hareketlenme fark etti. Emre gözlerini kırpmış, elini yüzüne götürmeye kalkmıştı. Hareket uzun süredir uykuda olan kaslarını zorlamış olacak ki yüzünü buruşturup elini tekrar indirmişti. Hürkan'ın sevinç nidası o sırada hastane nöbetinde olan Umut ve Ali'nin yerlerinden fırlayıp cama yapışmasına sebep olurken Hürkan neredeyse koşarak hemşireyi bulmuş ve doktor çağırmasını istemişti.

Şimdi doktor içerde Emre'nin kontrollerini yapıp sorular soruyordu. Hürkan ise sabırsızdı, tek istediği Emre'nin bir an önce normal odaya alınmasıydı. Ellerini tutmaya, gözlerine bakmaya ve sesini duymaya ihtiyacı vardı. Bu bir hafta tam anlamıyla ölüm gibi geçmişti. Ali telefona sarılmış, bir gözü Emre'de diğerlerine haber veriyordu. Hürkan'a bir ömür gibi gelen on dakikanın sonunda doktor yoğun bakım ünitesinden çıkıp onlara yaklaştı.

"Haberler iyi. Herhangi bir kafa karışıklığı ya da zaman kaybı yok gibi duruyor. Daha tam olarak uyanık diyemeyiz ama vücudu yeniden aktif olmaya alışmaya çalışıyor. Birazdan kendisini normal odaya alacağız. Ondan sonra yanına girebilirsiniz. Geçmiş olsun."

Doktor uzaklaşırken bir haftanın gerginliği vücudunu aniden terk eden Hürkan dengesini kaybedecek gibi oldu. Neyse ki Umut arkadaşını son anda tuttu ve biraz ilerideki koltuklara götürdü. Hürkan'ı oturtup hemen önünde çömeldi.

"Sakin ol artık. Uyandı işte, bize geri döndü Hürkan. Bu şiddette bir kazadan alabileceği en az hasarı alarak çıktı üstelik. Şimdi bizim yapmamız gereken rahat etmesini sağlamak. Senin yapman gerekense gönlünü alıp hatalarını tekrarlamamak. Her şey düzelecek, göreceksin. Topla kendini hadi Emre seni böyle dağılmış görürse çok üzülür."

Hürkan arkadaşının desteğine minnettar bir şekilde derin nefesler alıp verdi. Umut haklıydı, Emre onlara geri dönmüştü. Gözlerini açmıştı ya gerisi çorap söküğü gibi gelirdi zaten. Hürkan her şeyin eskisinden daha güzel olması için elinden geleni yapacaktı.

Yirmi dakika sonra Emre yeni odasına yerleştirilirken ekip kapıda gittikçe artan bir sabırsızlıkla bekliyordu. Kaan ve Mert beş dakika önce gelmişti, Ömer de gelmek üzereydi. Odanın kapısının açılmasıyla herkes hemşireye döndü.

"Emre Bey'i yerleştirdik ama şunu anlamalısınız ki kendisi birkaç saat daha uyku ve uyanıklık arası gidip gelecek. Vücudu içinden çıktığı savaştan dolayı yorgun. İçeri girebilirsiniz."

Hemşire konuşmaya başlarken yanlarına gelmiş olan Ömer sırtını duvara yaslayıp başını yukarı kaldırdı ve derin bir nefes aldı. "Çok şükür."

Hürkan diğerlerine baktı, herkes sessizce kafasını salladı. Ömer'e döndüğünde kıvırcık saçlı çocuk gözlerini devirip Hürkan'ı hafifçe odaya doğru itti. Hürkan sakinleşmek adına derin bir nefes aldı ve titreyen elleriyle açtı kapıyı. Ancak yatağın yanına gelince gözlerini yerden kaldırıp solgun bir şekilde yatan çocuğa çevirdi. Bütün uğraşlarına rağmen gözleri tekrar dolarken yatağın yanındaki sandalyeye devrilircesine oturdu ve dikkatlice Emre'nin elini avuçlarına aldı. Teni her zamanki gibi yumuşak ama normale zıt bir şekilde soğuktu.

"Emre? Beni duyuyor musun sevgilim?"

Hürkan'ın sesi kulaklarına ulaşınca esmer çocuk gözlerini araladı. Görüşü bulanık olsa da Hürkan'ı hemen seçebilmişti. Ona gülümsemeye çalıştı, çok korkmuş olmalıydı.

"H-Hürkan?"

Adını duymasıyla avuçlarındaki eli dudaklarına götürüp arka arkaya öpücükler bıraktı Hürkan.

"Çok şükür, açtın gözlerini. Nasıl hissediyorsun canın yanıyor mu?"

"Ağrım var. Kaynağından emin değilim ama. Bir de gözlerim yanıyor. Onun dışında iyiyim."

Emre'nin sesi güçsüzdü ama cümleleri bilincinin yeterince açık olduğunu gösteriyordu.

"Hemşireye en kısa zamanda ağrı kesici getirmesini söyleyeceğim. O kadar korkuttun ki beni, bizi daha doğrusu. Seni o halde görmek... Özür dilerim sevgilim. Her şey için çok özür dilerim, seni o kadar çok seviyorum ki..."

Emre başını sağa sola salladı hafifçe. "Bunları şimdi konuşmasak olur mu? Çok yorgunum."

"Olur, sen ne zaman istersen o zaman konuşuruz. Çocuklar kapının önünde deliriyorlardır şimdi. Onları da görmek ister misin?"

Arkadaşlarının bahsiyle gözleri parlayan Emre başıyla onaylayınca Hürkan kalkıp kapıyı açtı. Kapının önünde bu hareketi beklemekte olan ekip hızla içeri doluştu. Emre onlara normal gülümsemesinin gölgesi sayılabilecek bir gülümseme gönderdi ve takıldı.

"Benden bu kadar kolay kurtulamayacağınızı bilmeliydiniz."

Too Late ¦ mengolaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin