Hastanede geçen iki hafta sonunda doktor Emre'nin çıkışına izin vermişti. Emre bu iki haftanın sadece bir haftasında uyanık olsa da aşırı sıkılmıştı. Bütün günleri camdan dışarıyı izlemekle geçmişti. Ali ona bir laptop getirmişti getirmesine ancak zihni o kadar doluydu ki ekranı bile açmaya hevesi yoktu. Aklı fikri kaza yapmadan önce sevgilisiyle yaşadığı tartışmadaydı. Aynı cümleleri kafasında döndürüp duruyordu. Hürkan, sanki o kavga yaşanmamış gibi onu hiç yanlız bırakmamıştı. Sürekli onunla konuşmanın fırsatını kolluyordu ama Emre bunu tahmin etmiş, uyandıktan bir gün sonra Ali'yi yanına çekip mümkün olduğu kadar ekipten birinin daha yanlarında bulunmasını rica etmişti. Ali arkadaşının bu ricasını tam manasıyla yerine getirmişti.
Emre uyumadan üçüncü kişi asla odadan ayrılmıyor, sabah nöbetindeki de Emre uyanmadan geliyordu. Hürkan bu durumdan biraz şüphelense de hala hasta yatağında olan sevgilisini sorgulamak istemediğinden susmuştu. O gün yine daha saat yedi olmadan Ali gelmiş, Emre'nin sağındaki koltuğa kurulmuştu. Hürkan soldaki koltukta, Emre de yatakta uyuyordu. Hürkan'ın bir eli Emre'nin kolundaydı. Ali sessizce iç geçirdi. Zor günler bekliyordu onları.
Saat sekize yaklaşırken doktor sabah viziti için odaya geldi. Hürkan çıkan sese kendiliğinden uyanırken Emre'yi Ali uyandırdı. Doktor tahlillerine bir daha göz gezdirdi sonra Emre'ye döndü.
"Günaydın Emre Bey, nasıl hissediyorsunuz?"
"Çok iyiyim, gerçekten çok iyiyim, valla billa çok iyiyim. Allah rızası için beni bir salın da gideyim ben."
Doktor Emre'nin yalvaran sesine güldü ve dönüp hemşireye birkaç şey daha sordu. Duydukları hoşuna gitmiş olacak ki üç çift meraklı göze baktığında yüzü gülüyordu.
"Evet sanırım artık sizi taburcu edebiliriz. Bir süre daha kendinizi çok yormamaya dikkat etmenizde fayda var. Dikişleriniz için bir hafta sonra bizi ziyaret etmeniz gerekecek. Onun dışında bir antibiyotik ve ağrı kesici yazacağım. Çok geçmiş olsun."
Emre içinden binlerce kez şükrederken dışarıdan sadece gülümseyip teşekkür etti. Oda toparlandıktan sonra sadece Emre'nin üstünü değiştirmesi kalmıştı. Hürkan çantaya yönelecekken Emre'nin sözleriyle durdu.
"Hürkan sen çıkış işlemlerini hallet istersen. Ali bana yardımcı olur."
Dünyanın en basit cümlesiydi belki ama Hürkan'a çok ağır geldi. Aynı yatağın paylaştığı, hastalandığında başında uyanık kaldığı adam önünde üstünü değiştirmekten bile kaçar olmuştu. Dolan gözlerini saklamak için başını hızlıca sallayıp odadan çıktı. Biraz ilerideki duvara yaslandı ve derin nefesler aldı. İlk zorlukta pes etmeyecekti tabii ki. Canı yanıyordu, evet ama Emre'nin de canı yanmıştı. Şimdi yaraları sarma vaktiydi. Biraz sakinleşince duvardan ayrılıp resepsiyona doğru ilerledi.
O sırada Emre de dolan gözleriyle savaşıyordu. Ali arkadaşının giyinmesine yardım ederken sessizdi. Bu durum herkes için zordu. Emre giyindikten sonra odadan çıkmadan Ali'nin kolundan tuttu.
"Biraz sizde kalsam sorun olur mu? Şu anda eve dönmeye hazır değilim."
"Zaten tahmin etmiştik, sana Umut'un yatağını bile hazırladık. Nerede rahat hissedeceksen orada olacaksın Emre. Artık kimsenin seni bir şeylere zorlamasına izin vermeyeceksin. Vermeyeceğiz."
Emre arkadaşına minnet dolu bir gülümseme gönderdi. Daha sonra odadan çıkıp yavaşça asansörlere ilerlediler. Zorlu bir on dakikanın sonunda otoparkta kendi arabasıyla Ali'nin arabasının arasında duran Hürkan'ın yanına geldiler. Hürkan onları görünce bagajı açmaya yeltense de Emre elini hafifçe kaldırarak onu durdu. Bu konuşma için varlığının gerekli olmadığını hisseden Ali kolundaki çantayı kendi bagajına koyduktan sonra arkadaşlarından uzaklaşıp bir sigara yaktı.
Ali'nin çantayı bagaja koyduğunu görmesiyle kalbindeki sancı artan Hürkan neler olduğunu elbette anlamıştı. Yine de sormak istedi. Farklı bir cevap almak istedi.
"Evimize gitmiyor muyuz? Hadi, bin arabaya."
Emre onun çabasının farkında olduğunu hafif bir gülümsemeyle gösterdi. Sonra biraz daha yaklaşıp ellerini tuttu. Dikişleri sızlamaya başlamıştı ama bu konuşmayı yapması gerekiyordu.
"Her ne kadar ikimiz de görmezden gelsek de biz büyük bir tartışma yaşadık Hürkan. Sonra sen benim kaza haberimi aldın, sonra ben iyileşmekle uğraştım. Şimdi bütün bu etkenlerden uzakta kafa dinlememiz lazım. İkimiz de bu ilişkiden ne istediğimize karar vermeliyiz. Daha doğrusu bu ilişkiye devam edebilecek miyiz buna karar vermeliyiz. Bunu yapmamız için de biraz ayrı kalmamız gerektiğini düşünüyorum. Ali yatağımı bile hazırlamış. Biraz onlarda kalmam ikimiz için de daha iyi olacak."
Emre konuştukça Hürkan'ın kalbindeki ağrı katlanılamaz bir hal alıyordu. Böyle olmamalıydı. Hürkan Emre'yi eve götürecek, ona bebekler gibi bakacaktı. Defalarca özür dileyecekti. Daha ilk virajdan işler kontrolünden çıkıyordu. Yine Emre'yi kaybediyormuş gibi hissediyordu ve bu iki hafta bu histen bıkmasına yetmişti.
"Çözeriz, hepsini çözeriz sevgilim. Gel evimize gidelim. Yemin ederim her şey çok güzel olacak. Hadi gel benimle."
Emre dolu gözlerini ruhunun sıkıntısını bastırmak ister gibi kapattı.
"Nolursun yapma böyle Hürkan. Dayanamayıp seninle gelsem çok geçmeden belki daha büyük bir kavga edeceğiz. Bizim bazı şeyleri kendi içimizde netleştirmemiz lazım. Ben çok mu istiyorum senin olmadığın bir yere gitmeyi? Hala deli gibi seviyorum oğlum ben seni. Bunu da ilişkimizi kurtarmak için yapıyorum, sende biliyorsun. Ayakta duramayacağım daha fazla, dikişler çok rahatsız ediyor. Ali'yi çağırır mısın?"
Emre'nin dikişlerden bahsetmesiyle dikkati anında dağılan Hürkan Emre'nin kolundan tutup ona destek olurken Ali'ye seslendi. Bahsi geçen çocuk daha yarısında olduğu sigarasını hızla fırlatıp ezerek söndürdü ve koşar adım yanlarına geldi. Emre'yi Hürkan'dan nazikçe aldı, açtığı arabaya binmesine yardım etti. Yolcu koltuğunun kapısını kapatınca Hürkan'a döndü. Uzun boylu çocuğun gözlerinden acı çok rahat okunuyordu.
"Merak etme, ona iyi bakacağız. Haberdar ederim ben seni. Sen sadece yapman gerekenleri düşün Hürkan. Siz ikiniz birbirinizi çok seviyorsunuz. Buradan toparlanabilecek bir ilişki varsa, o da sizinkidir."
Ali Hürkan'ın belli belirsiz salladığı başını görünce omzunu sıktı ve sürücü koltuğuna geçti. Yanında oturmakta olan Emre ellerini izliyordu. Tam uzaklaşacakken başını kaldırıp sevdiği adama baktı. Kendi gözlerindeki yaşların yansımasını onda görünce içi burkuldu. Ama yapmak zorundaydı. Bu sefer tamir edemezlerdi, baştan yapmaları gerekiyordu. Bunun için de ne yapılması gerektiğini herkes biliyordu. Tekrar inşa etmek için önce yıkmak gerekiyordu.