Hürkan'ın hikayesinde ekibin alıntılarının arasında Merve Hanım'ı ve kalbini görünce çok canım sıkıldı. Kendi evrenime kaçmak istedim. Zaten burası gerçek hayattan daha güzel. En azından benim için. Smut yazma olayı hep soru işaretiydi kafamda çünkü her ne kadar rahatsız olmadıklarını söyleseler de verdikleri iznin sınırlarını bilmiyoruz. Bu hikayeyi bu çocukları gerçekten sevdiğim için yazıyorum ve bir gün bir yerde denk gelirlerse okudukları şeyin onları huzursuz etmesini asla istemem. Bende orta yol olarak çok da detaylı olmayan bir sahne yazmaya karar verdim. Çok pratiğim yok, hatalarımı mazur görün lütfen. Keyifli okumalar.
×
Hürkan'ın dudakları dudaklarına değdiği an Emre'nin içindeki çatışmalar bitmiş, fırtınalar dinmişti. Az önce kafasında 'yapma' diye bağıran ses yok olmuş, yerini dayanılmaz bir özlem ve arzuya bırakmıştı. Hürkan'ın omuzlarındaki ellerini yukarı çıkarıp çok sevdiği ipek gibi saçlarının arasına daldırdı. Tam o sırada dudaklarını hafifçe okşayan dile izin verdi. Sevdiği adam ağzının her santimine kendini hatırlatana, alabildiği tek tadın ikisinin karışımı olduğundan emin olana kadar dudakları ayrılmadı. Emre gittikçe artan arzusunun etkisiyle hafifçe inleyip vücudunu tepeden tırnağa Hürkan'ınkiyle birleştirdi. Aralarından rüzgar geçse katlanamayacak gibiydi.
Hürkan daha önce defalarca yaşadığı ama hiç ne kadar ihtiyaç duyduğunu fark etmediği anda bu defa hayat bulmuştu. Alt dudağını sıkıştıran dudaklar bir yandan bu anın sonsuza dek sürmesini istemesine bir yandan da daha fazlası için yanıp tutuşmasına sebep oluyordu. Zorla da olsa esmer çocuktan ayrıldı ama gözü hala hafif şişmiş dudaklardaydı. Doymamıştı.
"Çıldıracağım şimdi. Bir yanım sonsuza kadar tadınla sarhoş olmak isterken diğer yanım sana tamamen sahip olmak için yanıp tutuşuyor. Damarlarımda kan yerine sen dolaşıyorsun sanki. Ne yaptın bana?"
Emre hafif gülümsemesiyle kirpiklerinin altından Hürkan'a baktı. O da farklı değildi ama onca ay yaşadıklarından sonra ihtiyaç duyduğu aşkı görmek kanını kaynatıyor, oyuncu tavrını ortaya çıkarıyordu.
"Ne yaptığımı değil ama biraz daha oyalanırsan ne yapacağımı çok iyi biliyorum."
Gittikçe koyulaşan gözleriyle kendisine bakan Hürkan'ı elinden tuttuğu gibi yatak odasına yöneltti. Kapıdan geçerken uzun boylu çocuk birden onu çekip kapıya yasladı ve şaşkınlığını fırsata çevirerek derince öptü. Geri çekildiğinde nefes nefese kalmış Emre'nin dudağındaki ıslaklığı baş parmağıyla takip etti. Bilinçsizce ısırdığı dudaklarının karşısındaki çocukta yarattığı etkiden habersiz konuşmaya başladı.
"Dudaklarından bir saniye ayrılsam sen kaybolup gideceksin ben de uyanacağım diye ödüm kopuyor. Doyamıyorum amk açıp göğüs kafesime yerleştiresim var seni."
"Belki normal değil bu kadarı, belki takıntılı psikopat herifler gibi görünüyoruz ama umrumda değil. Aldığın nefes olup ciğerine yapışıp kalmak istiyorum. Aramızdan tek bir toz tanesi dahi geçemesin. Daha önce hiç kimseyi böyle istemedim ben."
Emre'nin son cümlesiyle Hürkan'ın biraz sakinleyen ateşi yeniden harlandı. Esmer çocuğun tişörtünü eteklerinden tutup yırtarcasına çıkardı. Kendi tişörtüne asılan ellere izin verdi ve kısa zamanda göğüslerine çarpan yüzükleri dışında tek bir parça kalmadı üstlerinde. Emre'yi kolundan tuttuğu gibi yatağa fırlatıp onun için açılmış bacakların arasında kendine bir yer edindi. Emre'nin ellerini başının iki yanında tutarken eğilip önce alt dudağını sertçe ısırdı. Altındaki çocuktan gelen 'ah!' nidası vücudunda farklı tepkilere sebep oluyordu. İyice belirginleşen sertliğini önünde yatan bedeninkine bastırınca Emre'nin de farklı olmadığını gördü.
"Bizim evimizde, bizim odamızda başkalarından bahsetme bana. Sana parmağının ucuyla dokunmuş herkesi bulup o parmakları tek tek kırmak istiyorum. Takıntıysa takıntı, deli gibi kıskanıyorum seni."
Emre Hürkan'ın ensesinden tutup dudaklarını tekrar birleştirirken bacaklarını üzerindeki çocuğun beline doladı ve onu iyice kendine bastırdı.
" Hiçbirinin önemi yok. Sadece sen varsın, sadece senin ellerin, sadece senin tenin var. Hadi artık Hürkan öleyim mi istiyorsun?"
Hürkan boğazından yükselen arzuyla kalınlaşmış inlemeyle dudaklarını bu sefer boynuna gömdü. Dişleri pürüzsüz cilde orta sert ısırıklar bırakırken el yordamıyla yatağın yanındaki çekmeceden kayganlaştırıcıyı buldu. Parmaklarının güzelce kaplandığından emin olunca ikisinin de yanıp tutuştuğu sona doğru hazırlığa başladı.
×
Gecenin hararetiyle perdesini çekmeyi unuttukları camdan içeri süzen güneş ışığı esmer çocuğun önce huzursuzca kıpırdamasına sonra da gözlerini ince birer çizgi halinde açmasına sebep oldu. Bu kaba uyandırma şeklinden dolayı güneşe sövemeyecek kadar huzur doluydu içi. Tamamlanmış hissediyordu. Uzun bir süreden sonra ilk kez göğsündeki boşluk küçülmüş, katlanılabilir olmuştu.
Sırt üstü yattığı yatakta başını yanı başındaki manzaraya çevirdi. Hürkan'ın bir eli Emre'nin kalbinin üzerinde yüzüğünü tutuyor, diğeri ise boynunun altında destek oluyordu. Yüz hatları sakin ve yumuşaktı. Dudaklarının kenarı en güzel rüyaları görüyormuş gibi hafifçe yukarı doğru kıvrılmıştı. 'O kadar güzel, o kadar benimsin ki..."
Boynunun altında kalan kolun uyuşmasından korkan Emre hafifçe başını kaldırdı. Bir eliyle Hürkan'ın elini tutmuştu ki "Yapma" diyen sesle yerinden sıçradı. Tekrar Hürkan'a dönüp güneş ışığının vurduğu çikolata kahveleri gördüğünde aşkı kalbinden taşıp bütün uzuvlarına yayıldı.
"Uyuşacak kolun."
"Uyuşmaz. Hem uyuşsa nolur? Sana değen bir parça ten için bütün kolu feda edebilirim."
Emre iyice Hürkan'a dönüp elini yanağına yerleştirdi. Yüzleri arasında çok az bir mesafe vardı. Baş parmağı dudaklarını okşarken gözleri de hareketi izliyordu.
"Ne böyle senle ne de sensiz, demiş Sezen Aksu. Tam da o noktadayım. Bir adım daha atsam sana doğru, bir daha kopamam biliyorum. Atmasam yüreğim hasretine dayanmıyor. Ne yapacağım Hürkan? Ne yapacağız?"
"Sezen aynı şarkısında başka sevgilerde teselli bulunca mutlu olmayacaklarını da söylüyor. Bizim birbirimizden başka yolumuz yok sevgilim. Düşe kalka, kıra döke öğreneceğiz sevmeyi."
Emre yüreğinin ağırlığıyla dolan gözlerini saklamadı karşısındaki adamdan. Ne kadar çok severse o kadar çok mu acıyordu canı insanın? Aşkıyla yorgunluğu birbirini yenemiyordu.
"Ne sana gelebiliyorum ne senden gidebiliyorum. Dönüp dolaşıyorum, eninde sonunda hep sana çıkıyor kapılarım. Sen olmadan yapamıyorum."
Derin bir nefes alıp yatakta hafif aşağı kaydı ve başını Hürkan'ın göğsüne yasladı. Hürkan'ın cevap vermemesine şaşırmamıştı. Çünkü o da biliyordu ki verilecek kararlar vardı. Yine de o an için bütün endişelerini bir kutuya koyup ruhunun derinliklerine gömdü. Ona huzur veren kalp atışları ve büyüleyici kokusuyla sevdiği adamın göğsünde tekrar uykuya daldı.
Gerekeni yaptık. Sanırım. Belki. Bir ihtimal. Yaaanii. Meh.