Güzel Zaafsın

939 76 30
                                    

Yarım saat sonra Ali'nin arabasının arkasına park etmiş, binaya doğru yürüyorlardı. Aralarındaki sessizlik rahatsız edici değildi. İkisinin de aklı birbirleriyle alakalı bin bir düşünceyle doluydu. Tek fark vardı, birinin düşünceleri zihnini rengarenk boyarken diğeri hala grilerle uğraşıyordu. 'Çünkü çok yeni her şey.' diye düşündü Emre. Göğsünün ağrısı geçmek bilmiyor, delirtiyordu onu. 'Unutup iyileşeceğiz. Her şey çok güzel olacak.'

Merdivenleri çıkıp Ali'nin kapısına ulaştılar. Emre kapıyı çaldı, saniyeler sonra kapı hızla açıldı. Kapıyı açanın kıvırcık saçlarına görünce esmer çocuğun ilk aklına gelen isim Ömer olsa da bir saniye sonra yeşil gözlerle çarpıştı gözleri.

"Lan! Sen nereden çıktın?" Konuşurken ayakkabılarını hızla çıkarıp kolları iki yana açılmış çocuğa sıkıca sarıldı.

"Gurbetçiniz geldi oğlum. Kanadalara gittik diye elimizi üstünüzden çeksemiydik yani? Çok beklersiniz."

Emir Hürkan'a sarılırken Emre gülüyordu. Artık daha çok inanıyordu. Düzelecekti her şey, eskisi gibi olacaktı. 'Eski' kelimesinin içinde yarattığı burukluğu yok sayıp yüzündeki gülümsemeyi büyüterek oturma odasına giden ikilinin peşine takıldı. Kaan, Ali ve Umut'u görünce biraz daha içten güldü yüzü. Hiç huyu olmamasına rağmen gidip tek tek sarıldı arkadaşlarına. Sonra da sorgulayan bakışlarını umursamadan Hürkan'ın yanına oturup başını arkasından uzanan koluna yasladı.

Hürkan'ın kolundaki ağırlık kalbindeki son enkazı da toparlamıştı. Emre'nin beklentisinin aksine sessizliğinin farkındaydı. Eski Hürkan değildi artık, baktığı zaman görmeyi öğrenmişti. Özellikle de Emre'yi. Kafasında birkaç soru işareti olduğunu düşünüyordu ama henüz bu konuyu açmayacaktı. Hem sorun her neyse gitgide önemini kaybediyormuş gibiydi. Emre'nin yüzü her geçen saat daha fazla gülüyordu. Dikkatini sevgilisinden çekip tekrar dış dünyaya verdiğinde Ali'nin sesini duydu.

"-Hürkan'da sürpriz falan diyince yarına erteledik işte. Hem Ömer hem de siz müsait olursunuz. Mert de uygunum dedi."

"Ne konuşuyorsunuz lan ben kaçırdım." Ali ona bakıp göz kırptı. Yüzünde koca bir sırıtma vardı.

"Kaçırırsın tabi kişisel manzaranla meşguldün. Nasıl beğendin mi? Gidip isteyelim mi?"

Herkes gülerken Emre kızarıp yüzünü ellerine gömdü. Hürkan içinden taşan sevgiyle Emre'nin başının arkasındaki kolunu omzuna sarıp esmer çocuğu göğsüne çekti. Ali'ye oyuncu bir tavırla kaşlarını çattı.

"Utandırmasana sevgilimi be."

"Aman tamam bir şey demedik. Sen dinlemek için fazla meşgulken toplanmak için bir gün ayarlamaya çalışıyorduk. Ömer'in yarın sabah vizesi varmış sonra rahatım dedi. Size de uyarsa yarın yapalım dedik Emre bildiğim kadarıyla bir işimiz yok dedi. Sen ne diyorsun olur mu?"

"Sevgilim ne derse o oğlum. Hanımcılık kazanacak. Ah- Noldu ya? Ne dedim şimdi?" Somurtarak Emre'nin elinin tersiyle vurduğu bacağını ovuşturdu.

"Hanım sensin. Cümleye o kadar iddialı başlayıp batırmayı nasıl başardın anlamıyorum amk."

Diğerleri onların atışmalarına gülerken Hürkan Emre'nin gözlerine bakıp başını yana yatırarak dudaklarını büktü. Emre gözlerini devirip sevdiği çocuğun boynuna bir öpücük kondurdu. Uzaklaşmadan önce sadece onun duyabileceği bir sesle konuştu.

"Bu hayatta bir zaafım varsa o da sensin. Baştan aşağı zayıf noktamsın. Her hareketin, mimiğin, gülüşün, bakışın, sesin... Bana yaptıramayacağın çok fazla şey yok ve bu beni biraz korkutuyor. Ama itiraf etmeliyim sevgilim, gördüğüm en güzel zaafsın."

Too Late ¦ mengolaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin