Merhaba diyeceğim bir tık utanıyorum. Çok uzun zaman oldu biliyorum, çok üzgünüm gerçekten. Telafi etmeye çalışacağım. Hikayeyi yarım bırakmak gibi bir niyetim yok, ne kadar sürerse sürsün bir sona ulaşacağız. İyi okumalar.
"Bulabildin mi aradığını?"
Daha önce duymadığı kadar soğuk ve kırgındı kalbinin ezbere bildiği ses. Kaçmak istedi. Gözlerini kapatıp açtığında sevdiği adamı defalarca hayal kırıklığına uğratmadığı bir dünyaya uyanmak... İmkansızdı, biliyordu. Yüzleşmek zorundaydı. Bir kez daha kendini affettirmek zorundaydı. Kafasını kaldırıp esmer çocuğa baktı. Emre kollarını bağlamış, kaskatı kesilmiş bir şekilde kapının önündeydi. Gözlerinde dökülmesine izin vermediği yaşlar parlıyordu. Artık alışkın olduğu suçluluk duygusu vücudunu sararken hızla ayağa kalktı. Defteri istemsizce göğsüne bastırdı.
"Açıklayabilirim. Gerçekten."
Emre sinirle güldü. Gözleri etrafta hızla dolanıyordu.
"Açıklayabilirsin. Her zamanki gibi. Açıkla tabii. Ama önce bana cevap ver. Kim söyledi?"
Hürkan gözlerinin kısa bir an kapanmasına engel olamadı. Bu soru olmasaydı işte, her soru olurdu ama bu olmasaydı! Ömer yardımcı olmak istemişti, Hürkan'ın gözlerini açmak istemişti.
"Kimse söylemedi. Ben kendim-"
"Yalan söyleme Hürkan! Aylardır ruhunun duymadığı defteri arkadaşlarımızla geçirdiğimiz bir günden sonra buluverdin yani? Tesadüfe bak ki varlığından haberdar olan iki insan da bizimleydi tüm gün! Şimdi söyle. Ali miydi Ömer mi?"
"Ömer." Emre'nin gözlerine oturan acı Hürkan'ı da acıttı. "Ama bir dinle nolur! Fanlara açıklama olayını sordu. Ondan önce Ali de sormuştu, sinirlendim. Ben ona çıkışınca, Ömer de gerçekten bir fikrim olmadığını fark edince söylemek zorunda kaldı. Onun bir suçu yoktu. Gerçekten."
Emre'nin stüdyoya girip kendini koltuğa atmasını çekingen gözlerle izledi uzun boylu çocuk. Emre gözlerini ovuşturup kafasını geriye doğru attığında gözlerindeki ateşin yerini büyük bir yorgunluğa bıraktığını fark etti Hürkan.
"Ee bulabildin mi aradığını?"
Bu sefer soru bambaşka bir ses tonuyla sorulmuştu. Hürkan Emre'nin yanına oturdu, defteri kucağına yerleştirip dirseğini koltuğun arkasına yasladı ve parmaklarını Emre'nin yumuşacık saçlarının arasından geçirmeye başladı. Bu hareket sadece Emre'yi değil kendini de sakinleştirmek içindi. Onun en büyük sakinleştiricisi de kanını en çok kaynatan da yanındaki çocuktu.
"Buldum sevgilim."
Emre gözlerini Hürkan'ın gözlerine dikti. Ruhuna bakıyordu sanki. Aradığı her neyse bulmuş olacak ki hafifçe gülümsedi.
"Emre, sen benim hayatımdaki en önemli şeysin. Her şeyden önce buna inanmana ihtiyacım var."
"Biliyorum-"
"Hayır bilmiyorsun. Senden vazgeçebilirim, seni bırakabilirim, seni unutabilirim sanıyorsun. İhtimal dahilinde bile değil. Her şeyimi kaybedeceğimi bilsem de elini bırakmam. Bırakamam. Ölürüm."
Emre kaşlarını çattı, derin bir nefes verip ayağa kalktı. Sağa sola yürürken bir yandan da başını sallıyordu.
"Biliyor musun, haklısın. Anlamıyorum. Yaptıkların ve söylediklerin birbirini tutmuyor. Okudun işte Hürkan. Ne düşündüğümü biliyorsun. Açıkla o zaman, neden?"
Dirseklerini dizlerine dayayıp gözlerini yere dikti uzun boylu çocuk. Konuşmaya başladığında sesi Emre'nin daha önce duymadığı bir yorgunluk taşıyordu.
"Senin için. Mutluluğun için, ilişkimiz için. Mesele kazandığımız para da değildi benim 'kitlem' de. Mesele sendin. Bu senaryoyu defalarca oynadım kafamda. Bir video çekip içimden geldiği gibi 'Ben bu adama aşığım!' diye haykırdığımı hayal ettim. En iyi senaryomda bile mutluluğumuz beş dakika sürdü Emre. Bu ülkenin nefreti o kadar çok ki, hiç bitmiyor. Her gün mesaj kutuna yağacak hakaretleri düşündüm. Tehditleri Sonra birinin sokakta bu tehditlerden birini hayata geçirdiğini düşündüm. Nefesim kesildi. Ailenin senden yüz çevirişini izledim defalarca. Videoların altındaki yorumların nefretle dolup taşmasını. Hiçbir senaryom mutlu bitmedi. Bir tanesinde bir çıkış yolu bulabilseydim, o küçücük ihtimale tutunurdum. Ama yok Emre. Hiçbir mutlu sonumuz yok."
Son kelimesi stüdyoda yankılandıktan sonra bir tepki bekledi Hürkan. En sonunda cesaret edip kafasını kaldırdığında gözlerinden süzülen yaşlarla ona bakan sevgilisini gördü. Kalbi kasılırken hızla yerinden kalkıp gözyaşlarını silmek için elini uzattığında Emre kendini geri çekti. Hürkan'ın kalbindeki ağrı arttı. Sonra sevgilisinin kırgın sesini duydu.
"Kendin yazdın, kendin oynadın ve sonumuzu belirledin yani öyle mi? Böyle güçlerin olduğunu bilmiyordum."
"Emre-"
"Hayır, şimdi sen dinleyeceksin. Sonsuz değişkenin olduğu bir ihtimaller evreninde yaşıyoruz. Bir sonraki adımımızın bizi nereye götüreceğini bile bilmiyoruz ama sen bütün senaryoları oynayıp sonumuza karar verebiliyorsun öyle mi? Üzgünüm ama sana birkaç haberim var sevgilim. Sen zeki bir adamsın Hürkan ama tanrı değilsin. Yaşadığımız da birkaç parça kağıda sığmış bir 'senaryo' değil. Bütün sonları yazılmış bir video oyunu hiç değil."
Hürkan sevgilisine şaşkın gözlerle baktı. Beklediği tepki bu değildi.
"Bunu biliyorum-"
"Hayır bilmiyorsun, deme sırası bende çünkü gerçekten bilmiyorsun. Ben kadere inanırım Hürkan ama insanın kendi kaderine yön verdiğine de inanırım. Yaptığımız her seçimle bambaşka yolları açtığımıza, yaşamın bütün seçimlerimizden oluşan bir hikaye olduğuna inanırım. Sen şimdi yapacağımız bütün seçimlerin aynı kapıya çıkacağını iddia ediyorsun. Bunu kabul etmiyorum çünkü söylediğin doğruysa yaşamanın bir anlamı kalmaz ki."
Emre az önce geriye doğru attığı adımı bu sefer ileriye doğru atıp Hürkan'ın ellerini sıkı sıkı tuttu.
"Seçimler yapacağız. Hatalar yapacağız, yanılacağız, bazen haklı çıkacağız ama bunları birlikte yapacağız Hürkan. Önümüze ne çıkarsa çıksın birlikte aşacağımızı bilerek yapacağız. Bir şeyleri varsaymak yerine yaşayarak görmek daha iyi değil mi?"
Emre Hürkan'a düşünecek bir sürü şey vermişti ve bunun farkındaydı. Bu yüzden sevgilisinin hala tuttuğu ellerinden birini bırakıp kapıya yöneldi.
"Çok uzun bir gündü ve ikimiz de çok yorgunuz. Biraz dinlenelim hadi."
Hürkan bir an durup koltuktaki deftere baktı. Onun durakladığını fark eden Emre bakışlarını takip edince hafif bir gülümsemeyle sevgilisine döndü.
"Okuduğun ilk sayfada söylemiştim. O defter senin, o defter sensin Hürkan. Bırak olduğu yerde kalsın. İkimizden biri ona ihtiyaç duyarsa nerede bulacağımızı biliyoruz."
Cevap beklemeden merdivenlerden inmeye başladı Emre. Hürkan sevgilisinin peşinden yürürken bir gecede her şeyin nasıl değişebildiğini sorguluyordu. Kafasında bin bir ses vardı, her biri başka şeyler söylüyordu. Sonunda yatak odasına geldiklerinde Emre uzanıp Hürkan'ı yanına çağırdı. Başını sevgilisinin göğsüne yerleştirip iç geçirdi.
"Uyu hayatım. Uyandığında düşünmeye devam edebilirsin. Acelemiz yok."
Hürkan burnunu sevgilisinin saçlarına gömüp derin bir nefes aldı. Emre haklıydı, çok yorgunlardı ve dinlenmeye ihtiyaçları vardı. Hem kim bilir, belki güneş yanında birkaç cevapla beraber gelirdi.
Paslanmış olabilirim, affola. Yorumlarınız kıymetli.