Özlemden Kavrulmak

1.1K 89 52
                                    

Saat gece yarısını biraz geçmiş, Ömer sahneden yeni inmişti. Kıvırcıkları terle ıslanmış, nefes nefese haline eşlik ediyordu. O ekibe doğru adımlarken Emre göğsüne sığmayan bir gurur ve sevgiyle öne atılıp arkadaşına kocaman sarıldı.

"Harikaydın. Zaten hiçbirimiz aksini beklemiyorduk ama sen beklentilerimizi de aştın. Helal lan sana." Kendi dolu gözlerine Ömer'inkiler de eklenince havayı dağıtmak için yanaklarını mıncırmaya başladı. "Sincap yanaklım benim, hanimiş kankasının biricik sincabı. Tabi güzel geçecekti oğlum kim var senin arkanda? Asslan gibi Mentor abin var."

Ömer gülerek ellerinden kurtulmaya çalışırken ekip de onların bu çocuksu haline gülüyordu. Umut bu sahneyi 'Uzun zaman sonra ilk defa bu kadar huzurluyuz.' düşüncesiyle izlerken Kaan'ın aklından 'Daha fazla yorulmasınlar, yorulmayalım.' dileği geçiyordu. Hürkan ise bu sahneyi biraz rahatlama biraz kıskançlıkla izliyordu. Rahatlaması Emre'nin yüzündeki gülümsemenin içtenliğinden geliyordu. Kıskançlığı ise Ömer'e karşı değildi artık. Emre'nin bin kere düşünmeden ona dokunabildiği, ona da böyle kocaman gülebildiği zamanlaraydı. Çok özlemişti.

Ekip beraber mekandan çıktı. Ali, Umut ve Kaan, Emre'nin alıp yanında götürdüğü sonra da mekana getirdiği Ali'nin arabasına bindiler. Ömer çok yorulmuştu ve arkadaşlarına konuşmak için fırsat bırakmak istiyordu.

"Emre ben çok yoruldum abi. Duş alıp ölü gibi yatmak istiyorum sadece. Ali'lerle mi gideceksin sen?"

Emre onaylamak için ağzını açmışken Hürkan araya girdi.

"Bu gece benimle gelecek. Sen git dinlen kardeşim, ağzına sağlık."

Ömer başıyla onayladı. Kendi arabasına binmeden önce Ali'nin camına tıklayıp gidin işareti yaptı. Birkaç saniye içinde mekanın kapısının önünde Hürkan ve Emre yalnız kalmışlardı. Hürkan gözlerini Emre'den bir saniye ayırmazken esmer çocuğun bakışları bir sağa bir sola dönüp duruyordu.

"Hadi gel, evimize gidelim."

Emre yavaşça Hürkan'a döndü. Zihnini okumaya çalışıyormuşçasına uzun çocuğun gözlerine baktı. Aradığı her neyse bulmuş olacak ki omuzlarındaki gerginlik kaybolurken başını onaylar gibi salladı. Arabaya binerken düşündüğü tek bir şey vardı. 'ya yeni bir başlangıca gidiyoruz ya da sonun başlangıcına.'

×

Hürkan evin kapısını açarken ellerindeki devamlı titremeye rağmen anahtarı kilide soktuğuna inanamıyordu. İçinde hem yeni bir tartışmanın huzursuzluğu hemde karşısındaki adamın ona ne kadar aşık olduğunu bilmenin heyecanı ve mutluluğu vardı. Kararsız adımlarla içeri giren Emre'nin arkasından kapıyı kapattı ve beraber yaşadıkları altı ay boyunca her gece yaptığı gibi kapıyı kilitleyip güvenlik zincirini taktı.

O sırada Emre ayakkabılarını çıkarmış, koltuğu es geçerek cama yönelmişti. Bu evin manzarasını hep sevmişti. Şehrin ışıkları onda nostaljik bir hava yaratıyordu. Hürkan meşgul olduğunda -yani son üç ayın her günü- bu camı açıp kulağında kulaklıklarıyla sigara içerken şehri izlemek çok hoşuna gidiyordu. Her gün 'belki bu sefer kolları belime sarılır. belki bu sefer özledim der.' düşüncesiyle saatlerini o cam kenarında geçiriyordu ama gelen giden olmuyordu. Eninde sonunda sözde onlara ait olan yatağa tek başına giriyordu.

O kötü anılara dalmış görmeyen gözlerle camdan dışarıyı izlerken Hürkan da onu izliyordu. Son bir aydır siyah beyaz olan evi birden rengarenk olmuştu sanki. Ev dört duvar olmaktan çıkmış, huzuru ve mutluluğu temsil eden bir yer olmaya geri dönmüştü. Bir insanın varlığı bulunduğu ortamı bu kadar değiştirebilir miydi? Değiştiriyordu işte. Dalıp gittiği yüzdeki huzursuzluk emarelerini görünce kaşlarını çattı. Birkaç saat önce yaptığı gibi esmer çocuğun beline sarıldı. Bu sefer eğilip burnunu boynuna gömdü. Emre'nin ondan uzaklaşmadığını fark edince rahatladı.

"Gözlerin uzaklara daldı, dudakların aşağı sarktı yine. Ne düşünüyorsun?"

"Kaç gece bu pencerenin önünde gelip bu hareketi yapmanı beklediğimi düşünüyordum. Kaç gece sana sarılıp kokunla uykuya dalmayı hayal ederek aldığım yatağa tek başıma girdiğimi."

Konuştukça Hürkan'ın beline sarılmış kollarının sıkılaştığını hissedebiliyordu. Kaçmasından, gitmesinden korkuyormuş gibi onu sıkıca tutuyordu uzun boylu çocuk. Emre'nin bilmediği ise yüreğini ezen pişmanlık duygusuydu.

"Senden binlerce kere özür dilesem yine eksik, yine yarım kalacak. Binlerce söz versem şimdi, altı boş kalacak. Ben sana sözler vermek istemiyorum Emre. Hatamı anladığımı, bir daha asla tekrarlamayacağımı kanıtlamak istiyorum. Sen olmadan yapamam bunu. Ben... Ben sensiz yaşayamıyormuşum. Ne evin içinde ne de dışında huzur bulamıyormuşum. Yemin ederim sadece senin gelmeni bekleyerek geçirdim sensiz günlerimi. O kadar zordu ki yanına gelememek. Bir kere görsem bütün ağırlık ruhumdan kalkacaktı sanki."

Emre Hürkan'ın kollarından çıkmadan sevdiği adama döndü. Bir elini Hürkan'ın omzuna koyarken diğerini de yanağına koyup koyu göz altlarını okşadı.

"Sen yanıyordun da biz güneşleniyor muyduk Hürkan Bey? Senden ayrı geçirdiğim her saniye eziyet bana biliyorsun. Ama ben bu evdeyken de senden uzaktayım. Asla aşamadığım sınırların var. Değiştirmeyi aklına bile getirmediğin kuralların var mesela. Biz bütün bunları neden yaşadık Hürkan? Ben artık saklanmak istemediğim için. Sen bana dön diyorsun ya, kalbim sana doğru koşmak için yerinden çıkacak neredeyse. Ama biz sorunlarımızı çözmedik ki. Biz sadece birbirimizi özledik."

"Biliyorum sevgilim. Son zamanlarda seni ne kadar yalnız bıraktığımı, bütün algılarımı sana nasıl kapattığımı fark ettim. Kabuslarımda senin zamanla çöküşünü ve benim çaresiz kalışımı izledim. Yapabilecekken neden bir şeyler yapmadığımı düşünüp düşünüp kafayı yedim. Söyleyebileceğim tek şey, bütün çabamın ikimizin daha rahat bir hayat yaşaması için olduğu. Şimdi dönüp bakınca değmiş mi? Asla değmemiş. Korumaya çalıştığım ilişkiyi kaybedecektim neredeyse. Bu akşam Yiğit karşına dikildiğinde kanım çekildi. Ona hayır demek için bir sebebin yoktu çünkü. Ama sen yine de beni seçtin."

"Ona da söyledim sana da söylüyorum. Yüzlerce kez hayata dönsem, her seferinde seni bulmak isterim. Sadece seni bulmak için bu kadar gecikmem."

Hürkan hafifçe gülümseyip alnını kendisinden biraz kısa olan çocuğunkine yasladı. Başını döndüren koku zihnini bulandırıyordu. Baş parmağı sevdiği adamın alt dudağını hafifçe okşarken gözleri de aynı rotaya sabitliydi.

"Biliyorum daha konuşacak çok şeyimiz var. Yemin ederim hepsini tek tek konuşacağız ama şu an sana çok ihtiyacım var."

Emre hızlanmış nabzını bir nebze olsun yavaşlatmak için derin bir nefes aldı. Aldığı nefes ciğerlerini sevdiği adamın kokusuyla doldururken bir saniyeliğine gözleri kapandı.

"Öp beni o zaman."

Sözcükler ateşini körüklüyordu Hürkan'ın. Karşısındaki beden ona iyice yaklaşmış, dudaklarını göz hapsine almışken mantıklı düşünmek çok zordu. Açıkçası, mantıklı düşünmek de istemiyordu. Sadece Emre'yi istiyordu. Dürtülerine yenik düştü ve ikisinin de kazanacağı hamleyi yaptı. Sevgilisinin belindeki ellerini yanaklarına çıkardı, onca günün onca ayrılığın özlemiyle esmer çocuğun dudaklarına kapandı.

Too Late ¦ mengolaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin