episode: 18

1.3K 152 152
                                    

Minik bir not: Bu tür şeyler istemediğimi veya sevmediğimi öncesinde demiştim, ama motivasyonumu kaybetmeye başladım. Yazamıyorum yazsam siliyorum veya çok sıkılıyorum. Sıkılınca da kurgu ilerlemiyor. Siz şu an 18. bölümü görseniz de ben aslında 24. bölümü bitirdim, fikirler belli ama yapamıyorum. Bu yüzden yorum yapıp biraz düşüncelerinizden bahseder misiniz? Kötü yer varsa düzelterek kendime bir motivasyon kaynağı bulabilirim gibi hissediyorum.

Jeongin bilgisayarıyla birkaç veri yazıyordu, Chan elini omzuna koymuş ona destek veriyordu. Okul hakkında bilgi almaya çalışıyorduk.

Hyunjin tam tamına bir hafta boyunca yoktu.

İlk defa ondan bu kadar uzaklaşmıştım, çocukların yanında güçlü bir kişilik bürünüp onun işini kolaylaştırmak için buradaki işleri aksatmamaya çalışıyordum. Herkesin yanında lider pozisyonuna ulaşıyordum resmen. Shell dahil -ki bizimle pek takılan tip değildi, gün geçtikçe onun delirdiğini düşünüyordum- herkes Hyunjin'e be kadar değer verdiğimin farkındaydı.

Yerdeki sayfalara bakarken Hyunjin'in formunu gördüm. Yüzümde buruk bir gülümseme olmuştu, elimi yavaşça resimdeki yanağına götürdüm ve okşadım.

Resimde kısa siyah saçları vardı, kameraya gülmek yerine suratsız gibi durmayı tercih etmişti. Yüzümdeki gülümseme daha da artmıştı. İçimden tam da onluk bir davranış diye geçirdim.

Duygularını asla göstermez içinde yaşardı. Mutluysa içinde mutlu, mutsuzsa içinde mutsuzdu. Şu konuda emindim ki aramızdaki en renkli kişiliğe sahip birisiydi. Belki bu yüzden onu hatırlamadığım anılarımda da sevmiştim. Dengeliydi; ne fazlası ne azı, tam ortasıydı.

(Y/N: Aklıma Aristo altın kuramı geldi... Neden hemen aklıma felsefe geliyor😔😔)

Aklıma gelen sözlerle yüzümde bir sırıtma oldu. İki yıl öncesinden beri Shakespeare hayranıydım, neredeyse tüm trajedilerini okumuştum.

Şiddetle başlayan gazlar şiddetle son bulur. Ölümleri olur zaferleri, öpüşürken yok olan barut ve ateş gibi...

"Neye gülüyor bu yine?"

Jisung yanıma oturmuş yere dağıttığım kağıtlara benimle beraber bakıyordu. Elimdeki Hyunjin'in kağıdını görmesiyle sırıttı.

"Bir hafta oldu Hanji, başına bir şey gelmemiştir değil mi?"

Jisung kayıtlardan birisini özenle aldı ve gözleriyle üstten bana bakmaya başladı.

"Hyunjin'ini azıcık tanıdıysam seni asla yalnız bırakacak bir tip olmadığını rahatla diyebilirim."

"O inatçı çocuk eminim iyidir."

Varis çocuk(Minho) ve ardından gelenlerle gözüm büyümüştü. Shell bile hepsinin arkasında duruyordu. Gözlerim parlamış onlara bakıyordum, hepsi Hyunjin'i bulmak için birlik olmuştu.

"Çocuklar..."

Bir şey dememe gerek kalmadan ayağa kalktım ve omuzlarımı dik tuttum.

"Jeongin bir bilgi edindin mi?"

Gözlerim mavi karışık gri saçlı çocuğa döndü ve cevap bekler gibi ona bakmaya başladım.

"Neden Avustralyalılar kendini lider sanıyor?"

Minho şakayla karışık dediği şeye karşılık dilimi çıkarttım, iki saniye ciddi ciddi bakmıştı. Bakışlarını ciddiye aldığımı fark ettiğinde kahkaha atmış, bir elini koluna koyarak okşamıştı.

Secret Secret » Hyunlix✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin