episode: 1

3.6K 235 519
                                    

Bir hikaye anlatırdı küçükken büyüklerim, bu hikayenin adı üç mumun hikayesiydi. Bu mumların da insanlar gibi öne çıkan özellikleri vardı. Sağdakinin adı aşk, ortadakinin adı şöhret ve soldaki mumun adı umut.

Bu üçü güzel harmoni içerisinde yanarken bir gün aşk mumu artık dünyada aşk olmadığına inanarak sönmüştü. Onun sönmesini gören şöhret de artık insanların kötü şöhretli olduklarını dile getirerek sönmeye karar vermişti. Esen rüzgarla beraber umut daha fazla dayanabilir miydi bilmiyordu. Diğerleri oma sönmesi için zorlarken hepsine karşı çıkar gibi inatla daha da yanmaya başlamıştı. Onun bu azmini gören diğer mumlar onun ateşi sayesinde tekrar yanmaya başlamıştı.

Pov: FELIX

Gözlerimi zorla açmayı başardığımda nerede olduğumu çözmeye çalışıyordum. Arka sağ tarafta bulunan sırada bulunduğumu fark etmiştim, sıradan destek alarak ayağa kalkmıştım.

Neresi burası?

Sınıfa benzeyen bir yerdi, yüksek ihtimalle bir okuldaydım. Buraya nasıl gelmiştim? Daha önemlisi neden gelmiştim? Hatırlamaya çalıştıkça sadece beynime bir sancı giriyordu.

"Dink, dink, donk, sevgili müdürünüz konuşuyor. Tüm öğrenciler 8.50'de konferans salonunda toplansın, tekrar ediyorum tüm öğrenciler 8.50'de konferans salonunda."

Anonsun sonunda çıkan cızırtı başımı daha da acıtmaya başlamıştı. Başımı zorla kaldırabilmiş ve tahtanın üzerindeki saate bakabilmiştim.

8.40

Artık çıkmam gerektiğini düşünerek kapıya yönelmiştim. Sınıfta duran zırhlı kapı dikkatimi çekmişti. Gitmeden önce onu itmeye çalışmıştım ama açılmıyordu. Kapının etrafına bakınıp koridora çıkmıştım. Çok loştu ve sanki terk edilmiş bir havası vardı buranın. Tek bir yerin ışıkları açıktı. Herhalde burasıdır mantığıyla kapıyı ittim ve gerçekten burasıydı.

"Sen geç kaldın!"

Angry birds'deki kızıl kafa kuşa benzeyen çocuk bana bakıp sinirlenmişti. Onun bana sinirlenip anlattığı şeylere sadece gözümü devirdim. Gözümü devirdiğimi fark etmişti ve yaptığımın kaba bir şey olduğunu söyleyip yanımdan gitmişti.

Etraftaki insanlara hafif bir göz gezdirdiğimde hepsi birbirinden acayip tiplerdi. Aralarında bir tanesi sadece duvara yaslanmış bir şeyler yazıyordu. Uzun siyah saçları ona farklı bir karakter katıyor gibiydi. Ona baktığımı hissetmiş gibi etrafına tekrar bakmıştı ve beni fark etmişti. On saniye kadar ona bakmıştım.

"Ah inanmıyorum, Felix!!!"

Adımı duyar duymaz bana yaklaşan kişiye bakmıştım, bu simayı hatırlıyor gibiydim.

"Eliza?"

Kız hemen başını aşağı yukarı memnuniyetle salladı.

"İnanmıyorum sen de mi Kore'ye geldin! Of, çok uzun zaman oldu seninle görüşmeyeli."

"Oh," elimi boynuma koydum, "Dört yıl oldu, ortaokuldayken buraya taşınmıştık." diye cevap verdim.

Eliza benim Avusturalya'daki ilkokul arkadaşımdı, onun burada olmasını beklemiyordum. Bırakın bu okulda benimle olmasını Kore'de olmasını beklemiyordum.

"Babam Kore'ye iş için gelmişti, annem hâlâ Avusturalya'da ama eğitim için beni yanına aldı. Bir şirkette Kpop idolu olmak için staj yapıyorum."

Kaşlarımı havaya kaldırdım, "haa" diye mırıldandım.

"Burada ne yapıyoruz? Hiçbir şey hatırlamıyorum... ailemi, ismimi ve geçmişimdeki birkaç kişiyi hatırlayabiliyorum. Niçin buradayız?"

Secret Secret » Hyunlix✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin