episode: 22

1.4K 136 255
                                    

Şu anda Jeongin'in odasındaydık, herkes hep birlikte Hyunjin'in depoda bulduğu şeyler hakkında konuşacaktık. Jeongin'in odası hepimizin odası gibiydi sadece odanın her yerinde kaldırmaya üşendiği kablolarla doluydu. Bir de Kırmızı uşağın(Chanie) eşyalarıyla.

Hyunjin çantasını omuzlarından çıkartıp yere koydu, içinde depoda bulduğu birkaç malzeme vardı. Yıllığı avucunun içine aldı ve öğretmenlerin olduğu yeri elden ele dolaştırarak gösterdi. Gördüğüm yüzle kaşlarım havaya kalktı, sağ köşede duran adam bizi burada tutan piç herifti.

"Bu herif bizim öğretmenimiz mi?"

Hyunjin başını salladı ve çantasından bir resim daha çıkardı. Resmi ilk bana verdi, gördüğüm görüntüyle ağzım açılmıştı. 

Burada toplam on iki kişi vardı; ölen arkadaşlarımız ve şu an beraber olduğumuz herkes. Yanımızda da müdür olacak insan vardı. Omzunu saçları şimdiki haline göre daha koyu kırmızı olan Chan'e koymuştu. Chan  de çok gururlu bir şekilde kameraya poz veriyordu. Sanırım o zamanlar öğretmenimizi çok seviyorduk.. Ne kadar acınası, sevdiğiniz kişinin sizi işkence yapar gibi tutsak tutması. 

Komik.

Benim yanımda Eliza ve Hyunjin vardı. Hyunjin bir elini belime koymuş, bana gülümseyerek bakıyordu. Ben de ona kızıyor olmalıydım ki konuşarak çıkmıştım. Eliza hiçbir şey yokmuş gibi gülümsemişti; ona takıldım bir iki saniye, çok özlemiştim. Özlem duygu bastırdığında gözlerim dolmuştu.

Hyun ruh halimi fark etmiş resmi elimden alıp yanındaki Jeongin'e vermişti. Diğerleri de aynı tepkileri vermiş Hyun'a kızma resmimle ilgili bir şeyler demişlerdi. Chan resmi gördüğünde yüzünü buruşturup ıslak mendille omuzlarını silmeye çalışıyordu.

"Enayiye bak, bir de mutlu gibi poz vermişim. Aynen kanka, böyle devam et."

Kendi kendine bir şeyler deyip iğrenir gibi vücudunu üşümüş gibi titretip duruyordu.

Hyunjin yavaş yavaş birkaç şey daha çıkardı; bir okul kıyafeti, birkaç fotoğraf ve bir öğrenci kimliği.

Hyunjin elini belime koydu ve yavaş yavaş beni kendisine çekti.

"Sen, benim yanımda dur."

Bunu ani ruh halimin düşmesiyle bağlantılı olduğunu anlamam zor olmadı, "Beni de düşünürmüş." diye kulağına mırıldandım. Hyunjin arkadaşlarımızın yanında olmamızı takmadı ve dudaklarıma upuzun bir öpücük kondurdu. 

"Eğw."

Herkesten hep bir ağızdan aynı kelime çıkmış bize yüzlerini buruşturarak baktılar. Onların tepkilerine gülerken bir yandan yanaklarımı ellerimle kapattım. 

"Ben dedim bunlar yapış yapış olacak diye, ben demiştim duydunuz mu?"

Seungmin dibinde bağırıp duran Minho'ya yüzünü buruşturdu ve elini kulağına götürüp homurdandı.

"Everest'e mesaj mı yolluyorsun Minho?"

Minho gözlerini devirdi ve kendini Jeongin'in yatağına attı.

"Yollayabilseydim şu an buradan çıkmak için uğraşmazdık canım."

Onlar kedi köpek gibi birbiriyle laf dalaşı yaparken yüzümü Hyun'a döndüm. Moralimi biraz daha yerine getirmişlerdi, bunu bilerek yaptıklarına yemin edebilirdim.

"Eliza seni kötü görmek istemezdi, hep böyle gül. Güneşini benden esirgeme."

Hyunjin kulağıma fısıldadıktan sonra kulağımın arkasına bir buse kondurdu, bu yaptığıyla huylandım ve omzumu öptüğü yere koyup geri çektim.

Secret Secret » Hyunlix✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin