episode: 24

1.2K 124 91
                                    

"Kısaca diyorsunuz ki... bir kayıp var. Normalde on iki değil, on üç kişi olmalıyız."

Jeongin elini çenesinin altına koydu yavaş yavaş konuştu; diğerleri de birkaç kitap araştırıyordu. Bu okulun bir açığını bulmak adına her yeri arıyordu, önceki müdürün bize minicik de olsa ipucu bıraktığını düşünüyorduk, bu da yetmez ki depoda Hyunjin'i orada zor durumda bırakan kişinin de o olduğunu düşünüyorduk. Onu resmen öldürmeye çalışmıştı, bu düşünce nefes alışlarımı hızlandırıp sinirlenmemi sağlıyordu.

Hyunjin, Minho, Jeongin ve ben kütüphaneyi hedef seçmiştik; kayıp sınıf öğrencimizin kim olduğunu bulmaya çalışıyorduk. Hyun'un depoda getirdiği forma ve öğrenci resimlerin kenarında sürekli çıkan albino kıza aitti. Resimlerin birinde kitaplarla onu gölgede tutmaya çalışıyorduk. Kızda hepimize gülerek bakıyordu. 

Olivia.

Kızın ismi buydu, ama soy ismi silinmişti(!), kesinlikle silinmemişti birisi koparmıştı. Sanki soy ismini öğrenmemizi istemiyor gibiydi. Bu bizi kuşkulandırmıştı, bunun altında yatan bir şey olduğuna emindik. Hepimizin düşüncesini dile getirip bizimle bir ilişkisi olduğunu dile getirmiştim.

"Bazı şeyler çok iyi oturuyor, her yerde on üç sıra vardı... Duruşma salonunda ilk neden böyle dediğimizde bize mimarın hatası olduğunu söylemişti. Kesinlikle mimar hatası değildi bu. Resimlerde olan on üç sıra sayısı... çok mantıklı."

Kaşlarımı kaldırıp Hyun'un defterine el yazımla yazmaya başladım. Jeongin, Hyun'a yardım anlamında kitaplıklardan birisine ilerledi.

"Seni bu kadar zeki beklemezdim, helal civciv."

Minho bana hitaben konuştu ve elini hızla arkama vurmuştu, vuruşuyla elimi arkama götürüp yere oturdum. Acım hâlâ geçmemişti bu yüzden bir hayli iliklerime kadar hissediyordum. Kafamı arkama döndürerek Minho'ya bakıyordum, kaşlarımı çatmıştım. Minho bu ani düşüşümü anlamdıramadı; bir kez bana bir kez Hyunjin'e bakıp kahkaha atması bir oldu. Ellerini birbirine vurarak alkış tuttu.

"Hayırlı olsun gençler."

Ona yarım ağız sırıttım ve üstten bakarak "İlk değildi." dedim, Minho omzunu silkti ve "İlk yapış gibi olmuştur." dedi. Canımın acımamasına dikkat ederek ayağa kalktım. Pantolonumun üstündeki tozları yavaş yavaş temizledim.

"Ne o? Deneyimlemiş gibisin."

Minho bir şey demek yerine masaya yaslandı ve bir önündeki sandalyeye koyarak bacağını masa görevinde kullandı."

"Ay, neyse dediğim gibi, işe geri dönelim.  İyi güldüm, neşem yerine geldi."

Hyunjin'le kitaplara bakan Jeongin'in yanına gitmeye karar verdim ve not defterini arka cebime yerleştirdim. 

"Varis- Minho; ben Hyunjin ve Jeongin'in yanına gidiyorum, bir şeyler varsa not alacağım."

Minho bir elini uzatarak git hareketi yaptı. 

"Aynen git, git Hyunjin'ine ama yapacağınız şeyleri minik oğlumdan uzak tutun. (Minik oğlu: Jeongin.)

Giderken yüzümde bir tebessüm oluşmuştu, bize çok yaklaşmış tam bir ağabey gibi olmuştu. 

"Yeni bilgiler var mı?" 

Baktıkları kitaba biraz göz gezdirdim, Kore'yi anlatan bir şeydi. Son adımımı zıplamayla yapınca yine yüzümü buruşturdum. Hyun da bunu fark etmiş olmalı ki hemen elini belime koyup kendine çekti.

"Yeni şeyler var mı?"

Jeongin kitabı alıp yavaşça bir sayfayı açtı ve bizden biraz uzaklaşarak "In'e bürüneceğim, ona bu sayfa ile ilgili tuhaflık olup olmadığını sorun." dedi. Yere uzandı ve kitabı tam önüne koydu, Jeongin uyumaya başlayınca ayılmasını bekledik. Hyunjin'in kol saatinden zamanın geçmesini bekliyorduk.

Secret Secret » Hyunlix✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin