7 • 𝐒𝐨𝐤𝐨𝐯𝐢𝐚 𝐈𝐬 𝐅𝐚𝐥𝐥𝐢𝐧𝐠

1K 94 13
                                    

Sokovia, 2015

Alpine son kez kükreyerek normal şekline döndü. Küçük bacaklarıyla sırt sırta dövüşmüş üçlünün yanına koştu. Natasha onun geldiğini görünce yarım zafer mutluluğu ile onu kucakladı.

Alpine, ağzındaki küçük çipi ona verdi. "Sokovia'yı güvenli bir şekilde indirin." Dedi Alpine'in sesinden Stella. Şu an ortalarda görünmüyordu ama her an kendini belli edebilirdi. Mükemmel saklanma yöntemleri olduğunu kimse inkâr edemezdi.

"Dostum bir kızın mı var?" Dedi Pietro şaşkınca. "Sen dört beş yıl önce buzdan çıkmadın mı? Ne ara yirmi yaşına getirdin? Bir de kendimi hızlı sanırdım."

Steve Rogers soluklandığı kolondan ona ters bakışlarını gönderdi. Yere oturmuş ve sırtını da sert bir yere verme ihtiyacı hissetmişti. Buna bütün gün devam edebilirdi ama yarı zafer varken soluklanmayı sorun yapmazdı.

Kolonun arkasındaki Stella tereddüt etse de yavaşça yere çömeldi ve dizleri üzerinde durarak ona baktı. Birkaç sessiz adımla ona yaklaştı. Yüzbaşı onu çok önceden fark etmesine rağmen kendisine usulca yaklaşmasına izin verdi. Sonra da bedenini yavaşça ona doğru çevirdi. Gördüğü cam mavisi gözlerle burukça gülümsedi.

Sarışın kız, yaralarına rağmen gülümsemeye çalışmasına gülmek istedi ama yaralar daha önceydi. Eldivenini ikilemde kalmasına rağmen çıkardı ve aynı şekilde yüzündeki yaralara uzattı. Parmağının ucunu değdirdiği an açıkta kalan teni parlamaya başladı. Bedenindeki bütün yaralar kendini hızla onarıyordu.

Onları izleyen ekip kıza ön yargısını yitireli oldukça zaman geçmişti. Yeteneklerini bu şekilde kullanan biri kötü olamazdı.

Parmağını çekti. Steve tamamen yok olan yorgunluğu ile gülümsedi ve kıza elini uzattı. Tutmasını istemesine rağmen olumsuz yanıt alacağına olan inancı da vardı. Stella onun elini tutmadı. Elini ceketinin cebine götürdü ve arbedede buruşmuş iki resmi çıkardı. Birinde sıska olan çocuk olmasına rağmen diğerinde, onun olması gereken yerinde, bu adam vardı. İkisi de aynı kişi olmasına rağmen, neden bu kadar farklı hissettiriyordu?

"Aldığım için kusura bakma." Dedi ellerini oynatarak. Steve gülümseyerek başını sorun yok dercesine salladı. Fotoğrafa kısa bir bakış attı. "Eskiden," dedi ve duraksadı. "Mutlu muydum?"

"Seni terk ettim." Dedi Steve Rogers dürüstçe parmaklarını hareket ettirerek.

Stella, titreyen dudaklarını ısırarak hızla ayağa kalktı. Bunu beklemiyordu. Kaçırıldığını, kaçtığını ya da kaybolduğunu düşünmüştü. Savaşta esir düştüğü bile aklına getirmişti. Ama terk edilmek, asla aklına gelmemişti. O tüm dünyanın kahramanıydı, bir kızı yüz üstü bırakır mıydı? Söylediğine göre, terk edilmişti.

Lanet olası bu iki kelime canını çok yakmıştı.

"Bu," Dedi Alpine. Natasha'nın kucağından atladı. "Kelimem yok. Sen o kadar da harika değilmişsin demek ki."

Ekip giden ikilinin arkasından üzgünce bakan kaptanlarına döndüler. "Ona ne dedin?" Dedi Natasha Romanoff sinirle.

"Gerçeği." Dedi Steve Rogers artık pes ederek. "Yıllar önce yaptığım hatayı sesli olarak söyledim. Onu terk ederek, bir veda mektubu ya da telsizden bir hoşça kal demeden gidişimi söyledim."

"Onu tek başına bıraktın." Dedi Wanda inanamayarak.

"Onu tüm dünyaya karşı bıraktım."

***

Romania, 2015

Aradığı cevapları bulduğu söylenemezdi. Hafızasında yeni yeni oluşmuş bir kişi daha vardı. Fotoğraf üzerinde düşünmek istemese de anıları onun ne istediğini umursamıyordu. Sızlayan başı da bunun en acılı göstergesiydi.

Bahar Askeri GerçekliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin