Wakanda, 2017
Steve Rogers, her şeyin bir şaka olması için Tanrıya dua ediyordu. Gerçekten, bu bir şaka mıydı?
Önünde oturan ve kurabiye yiyen çocuklara tekrar hızlıca baktıktan sonra kendisini dikkatle izleyen iki çocuktan gözlerini kaçırdı. Biri, hayatı boyunca, hiç gelmeyeceğini bilerek beklediği babasına bakıyordu. Diğeri ise, kendisine veda bile etmeden ölüme koşan adama. James Rogers ve Stella Campbell, babalarına bakıyor ve gözleri başka hiçbir şeyi görmüyordu.
James Rogers, doğduktan iki hafta sonra annesini kaybetmiş bir çocuktu. Hatırlamadığı ve hissedemediği birini özlemesi pek mümkün değildi. Herkesin anlattığı kadar tanışmıştı onu. Betty Banner da anne konusunda ondan farklı değildi. Ashley Banner, doğumda ölmüştü. Hayatına babasıyla başlamış ve Bruce Banner, trajik bir şekilde onu bırakmak zorunda kalmıştı. Araya ölüm girmişti, daha ötesi yoktu.
Henry Pym, annesi ve babasıyla başlasa bile beş yaşındayken, T'Challa ve Hank Pym gittikleri bir görevde ölmüştü. Annesine düşkündü iki oğlan da. Ve Azari için babasını görmek, tuhaf hissettiriyordu. Çoğunlukla özlem ve acı...
Frances Barton ise altı yaşına kadar babasının kim olduğunu bile bilmiyordu. Annesinin anlattığı masallardaki adam mükemmeldi. Bir yayı ve cesur mavi gözleri vardı. Görünüş olarak da benzediği adama karakter olarak da benzemek için çok çalışmıştı. Annesi öldüğünde bile dik durmuş, sokaklarda, Ultron robotlarına rağmen hayatta kalmanın yolunu bulmuştu.
Stephanie Strange, babasının olmadığı ortama kolay adapte olmuştu. Hayatının çoğu anında ayrı kaldığı adamın özlemine alışmıştı. Annesinin, babasının işi yüzünden onları bıraktığını biliyordu. Bunu olgun bir şekilde karşıladığı için Wong ilk başlarda çok endişelense de Stephan'ı sakinleştiren de o olmuştu. Çünkü adam, herkesten daha çok korkmuştu. Kızının, bir gün onu terk edebileceği ihtimali onu deli gibi korkutmuştu.
"Pekâlâ, en sevdiğiniz amcanız kim?" Dedi Bucky merakla.
Azari çekingence başını kaldırdı. Kendi evinde olmasına rağmen öyle hissetmiyordu. Hem, annesi neredeydi? "Annem nerede?"
Bucky Barnes duraksadı. Yardım istercesine diğerlerine baksa da çabası boşaydı. Tony Stark, üssü aramış ve diğer çocukların da orada olduğunu öğrenmişti. Bruce Banner ile her an irtibatta kalarak onlarla ilgileniyordu. Natasha Romanoff ise daha çok kızlarla ilgilenmeye çalışıyordu. Onları açabilecek tek kişi şüphesiz ki oydu. Scott Lang ve Clint Barton için işler biraz daha kolaydı. Frances ve Henry onlara kolayca alışmıştı. Çocuklar espriden kesinlikle anlıyordu. Ve sihirbazlık gösterilerinden de elbette.
"Babam bizi bulur yakında." Dedi Stephanie ona cevaben. Omuz silkti umursamazca. "Çoktan tüm mabedi ayağa kaldırmış ve evrende beni arıyordur."
"Baban mı?" Dedi kızıl kadın anlamayarak.
"Evet. Stephen Strange, Mistik Sanatlar Ustası, yüce büyücü. Eski cerrah ve dahi."
"Ülkedeki tüm sıfatları kendine almış adam resmen." Dedi Henry homurdanarak. Scott ile beşlik çaktılar.
"Bu çok saçma," dedi Frances ortamı incelerken. Şu anda sekiz yaşında bir çocuktu ve zihni, geçen sene annesi öldüğünden beri, her şeyi daha detaylı analiz ediyordu. "Ultron robotları kılık değiştirebilir, değil mi?"
James, Betty, Henry ve Azari duraksadı. Stephanie ise içinden kendisine lanetler okuyordu. "Evet," dedi James kaşlarını çatarak. Önünde duran Bucky Barnes'a baktı. Elinin altındaki bıçağı hızlıca bileğinin iç tarafına sakladı. Bunu gören diğerleri de bakıştılar ve onu farklı dakikalarda tekrarladılar.
![](https://img.wattpad.com/cover/307688842-288-k695198.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bahar Askeri Gerçekliği
FanfictionDaphne Stella Campbell, Steve Rogers'ın 1945'deki evlatlık kızı. Babasının vedasız gidişinin aynı haftasında Rusya'nın beyazında kaybolan bir doktordu. ❄ "Sen benim görevimsin." ❄ "Bir zamanlar hayat kurtardığım eller bir morgdan farksız hale geldi...