Aubrey'den
Hepsi Bryce'ın suçuydu. O aptal, yakışıklı, pisliğin. Şey, teknik olarak, önüme bakmadığım için değil, sadece beni utandırdığı için benim hatamdı.
Kahve hazır olunca, sevgili patronumun istekleri doğrultusunda 40. kata geri döndüm.
Tam asansör açıldığında, bağırışlar duydum. Ve Bryce'ın ofisinden geliyordu.
Yaklaştıkça ortalık ürkütücü bir şekilde sessizleşti, ardından kapıyı açtım ve Bryce'ın neredeyse Logan'ın ağzını yüzünü kırmak üzere olduğunu gördüm.
"Bir şeyi mi bölüyorum?" diye sordum temkinli bir şekilde odaya girerken.
İkisinin de kafaları bana doğru döndü. İlk başta ikisi de tek kelime etmedi, sonra Bryce Logan'ı kabaca elinden kurtardı.
"Hiç," dedi sakince yerine geri dönerken. "Kahvemi yeniden yaptın mı?"
Neredeyse kavga etmek üzere değillermiş gibi davranmak için yaptığı aptalca girişimine gözlerimi devirdim. Masasına gidip kahvesini üzerine koydum.
"İşte burda, yoğun ve sıcak." Ruhun gibi diye eklemek istedim.
Sonra Logan'a döndüm ve yaptığım diğer kahveyi ona uzattım. "Al bakalım. Kahveni nasıl sevdiğinden emin olamadığım için içine krema ve şeker koydum."
Dişlerini göstererek güldü. "Teşekkürler, Aubrey. Kahvemi tam olarak böyle severim. Kremalı ve tatlı." Kupayı almak için uzandı ve bu sırada elinin hafif dokunuşu elime sürtündü.
Ne yalan söyleyeyim, bunu yaptığında bir karıncalanma hissettim. Yüzüme küçük bir kızarıklığın geldiğini hissedebiliyordum.
"Sizin ikiniz için sakıncası yoksa, ben çalışmaya dönmek istiyorum, siz de Bayan Whitlock. Hunter, ben kıçının üstüne kaldırım döşemeden hemen binamdan defol." diye hiddetle konuştu.
Ona şaşkınlık içinde baktım. Aklımdan ona bir parça verecektim ama bundan vazgeçtim.
Logan'a döndüm. "Seni kapıya kadar geçireyim -"
"Hayır. Sen kalıyorsun."
Hiç birini boğmak için şiddetli bir istek hissettiniz mi? Ben böyle hissediyordum.
"Patronunu duydun, ben gitsem iyi olur. Seninle tanışmak benim için bir zevkti, Aubrey. Umarım seni tekrar görme şansım olur." dedi Logan, sonra yanağımı öptü. Sonra, "Bu arada, ceketimin içinde harika görünüyorsun," diye fısıldadı. Sonra gitmek için döndü.
Ben mi öyle hissediyorum yoksa benimle flört mü ediyordu? Tanrım, lanet olası bir yeniyetme gibi davranıyorum! Bir an için nerede olduğumu ve kimin huzurunda olduğumu unuttum.
Ve sinirli tavrı geri geldi. Ama onun lanet sorunu nedir?
"Bugün yeterince zaman harcadın ve etkilenmedim." O başladı. "Her neyse, görev yerine geri dönmeli ve bu haftaki programımı incelemelisin. Her bir ayrıntıyı o güzel kafana kazımalısın."
Başımla onayladım ve sonra gitmek için arkamı döndüm.
"Ayrıca, Logan Hunter ile iletişim kurmanı yasaklıyorum."
Yürümeyi durdurdum. "Ne dedin?"
"Beni duydun. Tartışmaya yer yok."
"Sen kimsin ki bunu bana söylüyorsun?" diye hırladım, iğneleyici bir şekilde kızgınlıkla söyledim.
Çelik gözleri sanki bana kendi sinyallerini gönderiyormuş gibi benimkileri delip geçiyordu. "Sadece dediğimi yap."
"Pekala, Bay Roberts, istediğim kişiyle ve istediğim zaman konuşurum. Bununla ilgili bir sorununuz varsa, al bir tarafına sok." Ve bunu söyledikten sonra, ofisinden hiddetle ayrıldım.
Bu, işteki ilk günüme başlamak için korkunç bir deneyimdi.
__________________________________
Sonunda eve gitme vakti gelmişti. Bryce'ın asistanı olmanın cehennem kadar zor olduğunu düşünmüştüm ama aslında o kadar da kötü değil. Sadece evrak işleri yapmak, birkaç getir götür işi yapmak, aramaları cevaplamak, arama yapmak, ona toplantıları hatırlatmak vs. Aldığım birkaç dik bakışı saymazsam, oldukça iyiydi.Ofisinden fırlayıp gittikten sonra işle ilgili şeyler dışında konuşmamıştık. Kendini beğenmişliğine hâlâ fazlasıyla kızgındım ama profesyonellik adına soğukkanlılığımı korumam gerekiyordu.
Sonunda eve gidip bu ıslak kıyafetleri çıkarabileceğim için çok mutluydum!
Ona çıktığımı söylemek için Bryce'ın ofisine gittim.
"Tamam, zaten zamanı geldi. Edwin seni aşağıda bekliyor."
Küçük bir teşekkür ettikten sonra odanın çıkışına yürüdüm. Ancak çıkmadan önce, garip bir şey duydum.
"Bugün iyi iş çıkardın." Sanki duymamı istemiyormuş gibi kısık sesle konuştu.
Bu yüzümde bir gülümseme oluşturdu. Sadece takdir edilmek güzeldir.
Daha fazla zaman kaybetmeden, eşyalarımı ve Bryce'ın programını aldım ve Edwin'in park ettiği yere indim.
Bana tatlı tatlı gülümsedi. "Gitmeye hazır mısın?" Escalade'ye bindiğimde sordu.
"Evet." diye cevap verdim.
Motoru çalıştırdı ve New York trafiğine sorunsuzca girdi.
"Günün nasıldı?" diye sordu, küçük bir konuşma yapmaya çalışarak.
Omuz silktim. "Sorun değil, her zamanki Bryce işte. Acaba regl döneminde mi?" diye sorduğumda güldü.
"Bay Roberts zor bir patron ama altın gibi bir kalbi var. Onun hakkında hemen kötü düşünmeyin"
Ben cevap veremeden binamın önüne geldik.
Vay, bu hızlı bir yolculuktu. Kahretsin, o mükemmel bir sürücü.
"Yarın aynı saatte?"
"Evet. Görüşürüz Edwin."
"Görüşürüz, Bayan Whitlock."
Ah evet, yarın işim var. O kadar sabırsızlanıyorum ki!
______________________________________
Bir bölümün daha sonuna geldik. İlerleyen bölümlerde olacaklarla ilgili tahminleriniz ne yönde?Logan Aubrey'den gerçekten hoşlandı mı sizce?
Yoksa sadece Bryce'ı kışkırtmak için mi öyle davranıyor?
Oy verip yorum yaparsanız çok mutlu olurum. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eski kocam & yeni patronum (+18)
RomanceBu hikaye wattpad'de yayınlanan "Ex-husband turned boss"un türkçe çevirisidir. Aubrey Whitlock boşandığında hayatı yüz seksen derece değişti. Şimdi yirmi dokuz yaşında, parasız ve işsiz. Birkaç yıl sonra eski kocasıyla karşılaşana ve kaderleri onla...