Bölüm 12

3.1K 88 23
                                    

Sevgili patronumun emriyle, Bay Henderson için yeni bir sözleşme yazarken masamda oturuyordum. Cuma günü saat sabah 10'du!

Bryce'ın burada olmadığını da söylemiş miydim?

"Günaydın, güzelim ." dedi birisi, çok tanıdık bir İngiliz aksanıyla.

Kalp atışlarım biraz hızlandı. Yukarı bakmama gerek yoktu. Kim olduğunu zaten biliyordum ama asıl soru buraya nasıl geri döndüğüydü?

"Logan...burada ne yapıyorsun?" Gözlerim onun yeşil hareleriyle kesişirken sordum.

"Beni gördüğüne pek sevinmiş görünmüyorsun. Sana çiçek bile getirdiğimi düşündüğümüzde." Şarkı söyledi, sonra laleleri masama koydu.

Mikroskop altında gözlemlenen yeni bir türmüş gibi onlara baktım. Tanrım, sosyal beceriksizliğim tekrar ortaya çıkıyor!

Onları aldım ve güzel laleleri kokladım. Tatlı kokuyorlardı. Bir süredir kimse bana çiçek vermemişti.

"Teşekkürler. Peki, burada ne yapıyorsun?" Tekrar sordum çiçekleri bir kenara koyarak. "Daha da iyisi, buraya nasıl girdin? En son baktığımda, Bryce buraya ayak basmanı yasaklamıştı..."

Yaramaz bir şekilde gülümsedi ve bunu yaparken gerçekten kötü görünüyordu. "Benim kendi yöntemlerim var. O aptal beni senin gibi güzel bir şeyden uzak tutamayacak." Sözlerine kızardım, çoğu zaman iltifat almam. "Neden burada olduğumla ilgili olarak, patron dediğin şeytanın burada olmadığını biliyorum, o yüzden bir ara uğrayıp benimle bir akşam yemeğine çıkmanı rica etmek istedim."

Biraz şaşırdım. Bir randevu?

"Bir-bir randevu mu?" Anlamsızca kekeledim.

Onayladı. "Evet, bir randevu. Seni gördüğüm andan beri, durmadan seni düşünüyorum. Biri sana deli gibi aşık olduğumu söyleyebilir."

Derinlerde bir yerde, hayır dersem, beni rahatsız etmeye devam edeceğini biliyordum. Öte yandan, Bryce ne düşünürdü?

O pisliğin ne düşündüğünün canı cehenneme. Hayatı uçlarda yaşamayı öğrenmelisin.

İç sesim haklıydı, riskler alarak yaşamaya başlamalıydım ve yaşadığım bu sıradan rutinden çıkmalıydım. Ne kadar kötü olabilir, değil mi?

Ona gülümsedim. "Çok isterim. Yarın gece kulağa nasıl geliyor?" Kirpiklerimi hafifçe kırparak mırladım. Evet, kaplan kafesten çıktı.

"Harika." Alkışladı. "Seksi bir şeyler giyin. O muhteşem kıvrımlarını göster. Seni 8'de alırım."

Başımı salladım ve bir göz kırptıktan sonra gitti. İyi ki bugün maaşımı alıyordum, o zaman yarın için bir elbise falan alabilirdim.

"İşe dönsem iyi olacak!" Kendimi azarladım, sonra yaklaşan görevlerime devam ettim.

Bugün yapacak çok işim vardı, çünkü Bryce Bay Henderson'la bazı son dakika ayrıntılarını gözden geçirdiği başka bir toplantıdaydı. 12 gibi dönecekti.

Görev listem, bu sözleşmeyi bitirmek, bazı fotokopileri çekmek, Bay Henderson'ın yeni apartman kompleksi için planlar yapıp yapmadıklarını kontrol etmek için mimarlık bölümüne gitmekti. Dediğim gibi, bugün çok meşgul olacaktım.

Kendimi tamamen işime verdim. Katlar arasında çalışıyordum ve yavaşça bacaklarımın yorulduğunu hissedebiliyordum.

Yaklaşık 3 saat sonra masama oturdum. Birkaç dakika sonra Bryce geldi.

Koyu kahverengi saçları mükemmel bir şekilde jöle ile çok gösterişli görünüyordu. Giydiği takım, kaslı vücudunu ikinci bir ten gibi sarmıştı.

"Annen sana gözünü dikip bakmanın kabalık olduğunu söylemedi mi?" Alaycı bir şekilde konuştu, gözlerinde kendini beğenmişlik vardı. Benim ona baktığımı görmüştü.

Yüzümü kaplayan kızarıklığı gizlemek için kötü bir çabayla gözlerimi devirdim. "İyi akşamlar efendim." Dedim dikkatimi bilgisayar ekranına çevirerek. "Toplantının iyi geçtiğini varsayıyorum?"

Masama doğru yürüdü ve önünde durdu. Bana baktı. "Pekala. Günün nasıl geçti?"

Şimdi bu, burada yapacağını hiç düşünmediğim bir şeydi. Günümün nasıl geçtiğini öğrenmek istedi!

Yüzüme kazınmış kafa karışıklığıyla parlak gümüş harelerine baktım. "Kafan güzel galiba?" ciddi ciddi sordum. Bu nezaket şaşırtıcıydı.

Gülümsedi ama zorla olduğunu anlayabiliyordum. "Sadece küçük bir konuşma yapıyorum."

Gözleri masamın köşesindeki çiçeklere çevrildi. Kahretsin, onları kaldırmayı unuttum.

Ah ah!

"Sana o çiçekleri kim verdi?" diye sordu, sahte gülümsemesi hâlâ bozulmamıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Sana o çiçekleri kim verdi?" diye sordu, sahte gülümsemesi hâlâ bozulmamıştı.

"Komşum." Gözlerini kaçırarak çok hızlı cevap verdim. Bryce beni çok iyi tanıyordu ve bahse girerim yalan söylediğimi çoktan anlamıştır.

"Logan Hunter'ın komşunuz olduğunu bilmiyordum."

Dondum. Hay lanet.

"Bunları bana verdiğini nereden biliyorsun?" Diye sordum, kaşlarım soruyla birlikte kalkıyor.

Aşırı şekilde ama belli belirsiz bir öfkeyle güldü. "Bu kahrolası binada neler olduğunu bilmediğimi mi sanıyorsun? Neden ona gitmesini söylemedin?" Çok öfkeli görünüyordu, gözleri bile öfkeyle dolmuştu.

Aniden ayağa kalktım. "Kendine sormalısın aptal gardiyanlar onu neden içeri aldılar! Burada suçlu ben değilim."

"Evet öylesin." Tükürürcesine söyledi. "Seni Hunter hakkında zaten uyarmıştım. O yaramaz bir piç ve senin yanında olduğu düşüncesine dayanamıyorum!"

"Beni zaten bir randevuya çıkarıyorsa bunu nasıl yapacağım?" Kendimi söylerken buldum ve hemen pişman oldum.

Bir saniye hareketsiz kaldı, sonra iki, sonra birkaç saniye daha. "Ne?" Alçak sesle ama bir o kadar tehditkar bir şekilde söyledi. Gözlerine ölü gibi baktım. "Beni duydun. Yarın onunla çıkıyorum ve beni durdurmayacaksın. Ben senin çocuğun değilim ve artık senin karın değilim. Bana sahip değilsin." diye karşılık verdim, iğneleyici bir şekilde.

Orada bitmesini bekliyordum ama yanılmışım. Bir sonraki an kolumdan tutulduğunu ve beni ofisine sürüklediğini buldum. Onu durduramadım; çok fazla güçlüydü.

İçeri girdikten sonra kapıyı sert bir şekilde çarptı ve beni üzerine bastırdı. Göğsü neredeyse benimkinin üzerine bastırılmıştı ve garip bir nedenle onu daha yakında olmak istedim ama bu imkansızın da ötesindeydi. Yakınlığı ile büyüleyici parfümünün kokusunu alabiliyordum ve başımı arzuyla döndürüyordu.

"Bir konuda yanılıyorsun; sana sahibim. Uzun zamandır sana sahibim, sadece bilmiyordun. Şu anda neden bu kadar çok titrediğini nasıl açıklayacaksın?" Dedi ve haklıydı. Kendimi toparlamak için yakalarına tutunmak zorunda kaldım. "Vücudun tek bir erkeğe alışmış ve o adam benim! Ne yaparsan yap hep bana ait olacaksın. Kalbin sadece benim için atıyor." Çenemi tuttu, böylece gözlerim onun alevli hareleriyle buluştu. "Beni asla unutamayacaksın."

Sonra dudakları benimkilerle buluştu.

***
Bryce'ın kıskançlığı alev aldı bu sefer😏
Bölümle ilgili düşüncelerinizi yorumlarda belirtip oy verirseniz çok mutlu olurum<3

Hikayemizin 3K okunma sayısına ulaşması şerefine bu gün bir bölüm daha gelecek.

Eski kocam & yeni patronum (+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin