Aubrey'den
Bryce ve ben şu anda Bay Henderson'ın inşaat alanına gidiyorduk. Tuhaf bir nedenden dolayı oldukça garip davranıyordu. Bir kere çok sessizdi ve konuştuğunda çok kısa ve sert tepkiler veriyordu. Onun karakterine çok aykırıydı bunlar.
Onu daha iyi tanımıyor olsaydım, bir tür kaba uyanış yaşadığını söylerdim. Direksiyonu sıkıca tutmaktan parmak boğumlarının muazzam bir şekilde beyazlaması, açık bir şekilde ele veriyordu. O sadece kızgın değildi, ah hayır, çok öfkeliydi.
Gözlerimi dışarıdaki hızlı hareket eden nesnelerden ayırdım ve ona odakladım.
"Umm, iyi misin?"
Ayağını gaza bastırdı, araba normalde olduğundan daha da hızlı gidiyordu ve bu bir şey söylüyordu. "Ben iyiyim." dedi sıkılı dişlerinin arasından.
Ben bununla durmadım. "Emin misin? Şimdiye kadar oldukça sessizdin. Bir sorun mu var?" Bir kez daha sordum.
Bana kısa bir bakış attı ve yüzünde okunamayan bir ifade vardı. "Ne zamandan beri iyi olup olmadığımı umursuyorsun?" biraz fazla sertçe söyledi.
Sözleriyle irkildim. Ama neden bu kadar kaba davranıyordu? "Aslında umurumda değil, ama küçük bir şirret gibi davranmaya devam edersen, insanlar senin adet öncesi sendromun olduğunu düşünmeye başlayacak." Sözlerine karşılık verdim ve kollarımı göğsümde çaprazladım.
Yüzü yaptığım yorumdan dolayı kızarmıştı ama bunun öfkeden mi yoksa aşağılamadan mı olduğundan emin değildim. İnşaata ulaşana kadar çok uzun bir sessizlik oldu. Bryce hızla arabadan indi ve oradaki kalabalığın içinde kaybolarak uzaklaştı. Öte yandan, arabadan dikkatlice inip üzerimdeki bu Allah'ın belası topuklu ayakkabılarla aceleyle ona yetişmeye çalışmam gerekiyordu. Bir dahaki sefere bir şantiyeye geldiğimizde mutlaka topuksuz ayakkabı giyeceğim.
Beni tamamen unutarak inşaat malzemelerini ve makinelerini incelemeye başladı. Ayakkabımı çamura bulaştırmamayı ya da üzerime bir şey düşmemesini umarak sadece arkasından yürüdüm. İyi ki hepimiz kask takmıştık.
Bryce, yanımdaki not defterine ne yazacağımı söyleyerek bana emirler yağdırmaya devam etti. Ona karşı sabrım yavaş yavaş tükeniyordu. Sonunda paydos etmeye karar verdiğinde gerçekten sevindim ve arabaya geri döndük.
Ofis yolunun yarısında sessizliği o bozdu. "Önümüzdeki birkaç gün için programımı boşaltmana ihtiyacım var."
"Neden?" Diye sordum. "Yapacak çok şeyin var, biz-"
"Sana ne diyorsam onu yap, bu yüzden sana para ödüyorum değil mi? Ayrıca pilotuma yarın çok erken Minnesota'ya uçacağımı da bildir."
'Minnesota' kelimesini duyunca panikledim. "Neden Minnesota'ya gidiyorsun?" Titreyerek sordum.
"Orada birkaç şey almam gerekiyor. Yalnız gideceğim, bu yüzden benim yokluğumda işlerimi sen halledeceksin."
Yeniden ortaya çıkan sessizlikte, Bryce'ın kaburgalarımda düzensizce atan kalbimi duyabildiğinden oldukça emindi. Aklıma her türlü çılgın düşünce geldi ve başıma keskin bir ağrı saplandı. Korkudan o kadar bunalmıştım ki çoktan ofise döndüğümüzü fark etmemiştim.
Gerçeklik geri döndüğünde, caddenin karşısına park etmiş olan siyah Bugatti Chiron'u fark ettim. Herhangi birine ait olabilirdi, ancak plakaların üzerinde HUNTER kelimesinin yazılı olduğu gerçeğiyle, kime ait olduğunu tam olarak belirlemek zor değildi.
Logan, tıpkı Bryce ve benim yaptığım gibi arabadan indi. Her zamanki gibi, Bryce'ın muhteşem yüzüne bir kızgınlık ifadesi yayıldı. Bir kez olsun yeşil gözlü iblisi gördüğüme sevindim.
![](https://img.wattpad.com/cover/286113299-288-k953317.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eski kocam & yeni patronum (+18)
RomanceBu hikaye wattpad'de yayınlanan "Ex-husband turned boss"un türkçe çevirisidir. Aubrey Whitlock boşandığında hayatı yüz seksen derece değişti. Şimdi yirmi dokuz yaşında, parasız ve işsiz. Birkaç yıl sonra eski kocasıyla karşılaşana ve kaderleri onla...