"Logan, şehirde amaçsızca araba kullanmanın yardımcı olacağımı sanmıyorum," deyip soluğumu dışarı bıraktım.
Öğle yemeği randevumuz pek iyi gitmediği için sinirlerimi yatıştırmak için beyhude bir çabayla son bir saattir New York'ta dolaşıyorduk. Ancak yine de gergindim çünkü mevcut durum endişe vericiydi. Ben zaman kaybetmekle meşgulken, Bryce muhtemelen bulabileceği en iyi avukatla oğlumu benden almak için buluşacaktı.
"Sadece seni sakinleştirmeye çalışıyordum aşkım. Anneni aradıktan sonra resmen yıkıldın."
Ah, bunda yanılmadı. Aslında bir panik atak geçirdim ve bu da bana El Fonçi'deki tüm müşterilerin istenmeyen incelemelerini kazandırdı. Yakın zamanda kesinlikle yüzümü orada göstermeyeceğim.
O devam etti. "Artık sakin olduğuna göre seni bir arkadaşıma götürüyorum, onun da ülkenin en iyi avukatlarından biri olduğunu ekleyeyim. Çocuk velayet davası ciddi bir meseledir, bu yüzden elimizden gelen her şeyi yapmalıyız," diye konuştu Logan, ardından dizimi güven verici bir şekilde sıktı.
"Gerçekten sensiz ne yapardım bilmiyorum Logan. Gerçekten iyi bir adamsın," diye mırıldandım, elimi onun elinin üzerine koyarak gülümsedim.
"Sadece destekleyici bir erkek arkadaş olmaya çalışıyorum."
Erkek arkadaş? Bu kelime kulağıma çok tuhaf geldi. Tabii, bir kaç haftadır çıkıyorduk ama henüz buna bir isim koymaya çalışmamıştık, bu yüzden kendisine 'erkek arkadaşım' demesi tuhaftı. Kesinlikle midede kelebekler uyandırmadı.
Logan arabayı devasa bir gökdelenin önünde durdurdu. Kapısını açtı ve bana yardım etmek için yanıma koştu, sonra ikimiz de binaya girdik. Resepsiyon alanının içi zarifti ve daha yüksek düzeyde bir profesyonellik havası taşıyordu. Ne de olsa bir hukuk firmasıydı, belki de eyaletteki en iyisiydi.
Resepsiyon görevlisine yaklaştığımızda, yaptığı şeyden başını kaldırdı ve gözlerinden tanıma parladı.
"Bay Hunter, hoş geldiniz," diye mırıldandı, Logan'a kırmızı dudaklarında oluşması 0.015 nanosaniye alan göz kamaştırıcı bir gülümsemeyle baktı. Uzun, takma kirpikleriyle onu değerlendirme şeklinden endişe duymam gerekirdi ama buna gerek duymadım.
Logan başını salladı ve hafifçe gülümsedi. "Merhaba Beatrice. Ryder içeride mi? Onu görmek isterim," dedi kolunu belime dolayarak.
Kadının gülümsemesi kayboldu ve buz gibi deniz mavisi küreleri üzerime düştüğünde yerini hafif bir kaş çatma aldı. "Evet, içeride ama bir müşterisi vardı. Bakalım görüşmesini bitirmiş mi," dedi dişlerini sıkarak sabit hattı alırken.
Üst kata çıkmamız için bize izin vermeden önce, hattın ucundaki kişiyle arasında birkaç saniyelik bir konuşma gerçekleşti. Logan ona teşekkür etti ve beni asansörlere götürdü.
Asansöre bindiğimde, olup bitenlerin ciddiyeti sonunda içime yerleşti. Aslında eski kocamla çocuğumun velayeti için kavga etmek üzereydim ve görünüşe göre tüm ihtimaller bana karşıydı. Kazanır mıydım yoksa kaybeder miydim?
"Yine paniklemeye başladın."
Gözlerimi kapatıp asansörün duvarına yaslandım ve derin bir nefes verdim. "Nasıl yapmayayım? Bryce bu konuda ciddi ve kazanacağımı sanmıyorum. Kötü bir anne olduğumu ve genel olarak kötü bir insan olduğumu biliyorum. Belki de ona tam velayeti vermeyi kabul etmeliydim o zaman şu anda bu boktan durumda olmazdım."
Logan elimi tuttu ve sonra beni sımsıkı kucakladı, ben de reddetmedim. Güzel kokuyordu ama Bryce kadar güzel değildi.
"Daha önce de söylediğim gibi, senin için buradayım ve sonuna kadar seninleyim, " dedi kendinden emin bir şekilde, sonra şakağımı öptü.
Tam o sırada asansörün kapıları açıldı ve aniden önümüzde iki adam belirdi. İlk adam arkadaş canlısı yüz hatlarına sahip saçsız bir adamdı ve ben onun Ryder olduğunu varsaydım. Onu tanımaya çalışmama bile gerek olmayan diğer adamı uzun zamandır tanıyordum.
"Logan!" diye haykırdı Ryder. "Seni görmek güzel adamım. Daha yeni geldiğini duydum ve şanslıyım ki burada Bryce Roberts'la bir görüşmeyi bitiriyordum."
Hemen Logan'ın elinden kurtuldum ve doğruldum. Bryce bizi gördüğüne biraz şaşırmış görünüyordu ama bu çabucak küçümseme çizgisinde bir şeye dönüştü. Hala önceki kıyafeti giyiyordu ama saçları dağınıktı ve tişörtü biraz buruşmuştu.
Logan sıkıca gülümsedi. "Harika. Seni burada görmek ne güzel Bryce," dedi alaycı bir tavırla ama Bryce her zamanki gibi onu görmezden geldi.
Bryce, Ryder'a döndü ve elini sıktı. "Bana yardım etmeye razı olduğunuz için minnettarım. Çok yakında görüşürüz Bay Mitchel."
Ryder ona genişçe gülümsedi. "Böyle ilginç bir vakayı nasıl inkar edebilirim. İş için doğru kişiye geldiğinizi garanti ederim."
Bryce onun elini son bir kez sıktıktan sonra arkasını dönerek yanımdan geçti. Adını seslendim ama bana yan yan kısa bir bakış attı ve asansöre bindi. Hayatımda asla beni görmezden gelen biri beni şu an olduğu kadar incitmedi.
Minimal dekorasyona ve oldukça ticari bir ortama sahip olan ofisine üçümüz girdik. Ryder masasına oturdu ve birkaç evrak işiyle uğraşmaya başladı, biz de onun önündeki iki koltuğa oturduk.
"Pekala," diye başladı. "Neye ihtiyacın var Logan?" Lafı dolandırmadı ve doğrudan konuya girdi. Ondan hoşlanmıştım..
"Roberts'la ne konuşuyordunuz?" Logan, Ryder'ın boş bakışlarını kazanarak gayri resmi bir şekilde bir şekilde çıkıştı.
"Bunun seni ilgilendirmesini anlamıyorum ama bilmen gerekiyorsa, eski karısına karşı açılan bir velayet davasında kendisini temsil etmem için beni işe aldı. Zavallı adam, kaltağın oğlunu ondan beş yıldan uzun süredir sakladığını öğrendi. İnanılmaz!" diye bağırdı, kısa bir süre içinde ikinci kez.
Sözleri üzerine göğsümde bir acı hissettim ve bakışlarımı kaçırdım. Harika, o zaten birinci sınıf bir avukat buldu ve aynı avukat resmi olarak benimle tanışmadan zaten benim hakkımda kötü bir izlenim bıraktı. Buyur, buradan yak!
Logan, "Pekala Ryder, Aubrey Whitlockla tanış; Bryce'ın eski karısıyla," diye tanıştırdı bizi. Ryder bir an dondu ve sonra yüzünü kaplayan özür dileyen bir bakışla gözlerim buluştu.
"B-ben hiçbir fikrim yoktu," diye kekeledi ve elini sıkmam için uzattı. "Tanıştığıma memnun oldum Aubrey Whitlock, ben Ryder Mitchel."
Elini tuttum ve titrek bir şekilde salladım. "Bende tanıştığıma memnun oldum." Sesim çok korkmuş görünmeden ciyaklamayı başardım.
Logan tanışma faslını böldü. "Yani o pisliğe yardım edecek misin?"
Ryder sonunda kağıtları bıraktı ve tüm dikkatini bize verdi. "Elbette, ona ne dediğimi duydun. Bu gerçekten ilginç bir dava ve o adamın teklifine direnmek zor." Eh, muhtemelen bu konuda yanılmadı. Bahse girerim Bryce bu dava için servetinin yarısını kullanmaya razıydı. Ben tek bir kuruş bile ayıramadım.
Logan kendini toplamaya başlamıştı. "Ryder, buraya bu durumda yardımını istemeye geldim. Bana lanet olası Bryce Roberts'ın beni çoktan yendiğini söyleyemezsin."
Ryder gözlerini kırpıştırdı. "Sana tam olarak bunu söylüyorum dostum. Ve görünüşe göre, Aubrey benim harika bir avukat olmamın yanı sıra birçok hafifletici faktör nedeniyle bu davayı kazanamayabilir."
Kibirli ve kendini beğenmiş, Bay Ryder Mitchel değil mi?
"Ama-" Logan bir şey söylemek istedi ama ayağa kalkarak sözünü kestim.
"Logan, yalvarmanın bir anlamı yok. Bay Mitchel çoktan kararını verdi ve görünüşe göre buraya gelmekle zamanımızı boşa harcadık. Hadi gidelim," dedim kısık bir sesle ve yürümeye başladım. "Seninle tanışmak güzeldi Ryder" demeden önce.
Şimdi tamamen hayal kırıklığına uğradım. Bu davayı kazanmak eskisinden çok daha zor olacaktı.
_______________________________________
Logan'ı seviyor musunuz?Sizce Aubrey davayı kazanabilir mi?
Lütfen oy verip bir tane bile olsa yorum yapmadan geçmeyin🥹
Bir sonraki bölümü sizi çok bekletmeden yayınlayacağım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eski kocam & yeni patronum (+18)
RomanceBu hikaye wattpad'de yayınlanan "Ex-husband turned boss"un türkçe çevirisidir. Aubrey Whitlock boşandığında hayatı yüz seksen derece değişti. Şimdi yirmi dokuz yaşında, parasız ve işsiz. Birkaç yıl sonra eski kocasıyla karşılaşana ve kaderleri onla...