Bir şeylerin ters gittiğini bilmeliydim. Mantıksız bir şekilde, olması gerektiği kadar şaşırmadım çünkü bu onun her hareketinden belli oluyor. Kendime daha önce farketmediğim için biraz kızgındım.
Öfkeli gözlerle ona baktım. “Bu bir tür şaka değil mi? Bunu neden yaptın?”
Sırıttı. “Cömert hareketime böyle mi karşılık veriyorsun?”
“Cömertmiş hadi oradan, Bryce. Bunu yaptığına inanamıyorum! Buradan gidiyorum.” Gitmek için topuklarımın üzerinde döndüm ama sesi beni durdurdu.
"Lütfen bekle," dedi ve adımlarımı durdurdum. "En azından söyleyeceklerimi duy."
Kafamı o kadar hızlı çevirdim ki, kütürdediğini duyduğuma yemin edebilirdim. “Ve neden bunu yapayım?”
Sandalyesinden kalktı ve masasının önüne oturmak için yürüdü. “Çünkü öyle dedim. Seni baş asistanım olarak işe aldım ve şimdi işi geri mi çevireceksin? Çok nankörce.” dedi duygusuzca.
Sadece alay edercesine güldüm ve gitmek için arkamı döndüm, ama bu sefer söylediği şey beni durdurdu.
“O kapıdan çıkarsan, bu ülkede asla çalışmayacağını garanti ederim.”
İsteksizce arkamı döndüm ve gri gözlerinin bana meydan okurcasına baktığını gördüm. Ah, yani şimdi beni tehdit mi ediyordu?
“Bu ne cüret!” burnundan soluyordum. "İstediğim yerde iş bulabilirim." Öfkeyle karşılık verdim ama içten içe bunun koca bir yalan olduğunu biliyordum. Allah bilir ne zamandır iş bulmak için uğraşıyorum, kim bilir ne zamandır!
"İkimiz de bunun yanlış olduğunu biliyoruz," diye dürüstçe yanıtladı ve ben de kaşlarımı çatarak karşılık verdim. "Şirketimin bu ülkede büyük bir iş yaptığını biliyorsun ve çok yakında tüm dünyada ismimizden söz ettireceğiz. Burada çalışmak için kaç kişinin can attığını hayal eedebiliyor musun? Ve sadece benim için çalışarak kazanacağın deneyimi? CV'n muhteşem olurdu. İleriyi düşünmüyorsun, çok dar görüşlüsün."
“Az önce söylediklerinden sonra gerçekten senin için çalışmak istediğimi mi sanıyorsun? Kim olduğunu sanıyorsun? Başka birçok insan bu işi istiyorsa, o zaman alabilirler!"
“Bak,” diyerek ayağa kalktı ve bana yaklaştı. “Benden nefret etmeni anlıyorum ve mali durumunun sebebi benim. Bu yüzden seni işe aldım, böylece geçen yıllarda boşa geçen tüm zamanı telafi edebilirim. Sadece yanlışlarımı düzeltmek istiyorum.” içtenlikle itiraf etti.
Bir kez daha alay ettim. “Sanki bu saçmalığa inanacakmışım gibi. Dinle, o kadar cömert iş teklifini kabul edip emrinde olup 7/24 buyruklarını beklemeyeceğim.”
“Daha fazla acı çekmeni istemiyorum. Neden sadece kabul etmiyorsun. Seni tehdit etmek zorunda mıyım?” Yılgınlıkla seslendi. Artık benden sadece bir adım uzaktaydı.
Ona soğuk bir bakış attım. “Manipülatif bir alçaktın ve görüyorum ki hala değişmemişsin. Keşke seninle hiç tanışmasaydım.” Kin dolu bir biçimde tükürürcesine konuştum.
Tok ve korkutucu gülüşü ofiste yankılandı. Ve lanet olsun, kulağa çok seksi geliyordu. “Sadece hakkımdaki fikrini değiştirmeye çalışıyorum ama görüyorum ki sonsuza kadar çok peşin hükümlü olacaksın.”
“Ve beni kelimenin tam anlamıyla senin için çalışmaya zorlamanın her şeyi değiştireceğini mi düşünüyorsun? Kulağa neredeyse seninle evli olmak kadar kötü geliyor.” Of! Hep içimdeki kötüyü ortaya çıkarırdı.
Yüz yüze olmamız için daha da yaklaştı. “Üzerinde seni zevkten kıvrandırırken hiç şikayet etmezdin.”
Yüzüme bir kızarıklık yayıldı ve muhtemelen beni itfaiye aracına benzetti. Bu belden aşağı vurmaktı ve tamamen utanç vericiydi.
“Alçak,” diye mırıldandım alçak sesle.
“Bu sizin Bay Alçak'ınız, Bayan Goldstine.” Zafer kazanmışcasına gülümsedi. Arkasını döndü ve masasına doğru yürümeye başladı. “Kişisel asistanım olmak çok meşakkatli bir iş. Başta sen olmak üzere tüm çalışanlarımdan mükemmellikten başka bir şey beklemiyorum. Boktan şeylerden ve geç kalmaktan içtenlikle nefret ediyorum. Her sabah dakikası dakikasına saat 7’de veya ondan önce burada olacaksınız. Sabah 8’de ofisime girer girmez masamın yanında dumanı tüten bir fincan sade kahve görmeyi bekliyorum ve sen bana günümün nasıl geçeceğini anlatacaksın. Ve 7/24 benim emrimde olmak konusunda haklıydın. Toplantıları planlamaktan, postalarımı düzenlemekten, e-postalarımı yazmaktan vb. sorumlu olacaksınız. Sen sormadan söyleyeyim, haftalık 4 000 dolarlık bir maaş çeki alacaksın.” Çok bilgilendirici konuşmasının sonunda, masasında oturmuş dikkatle bana bakıyordu.
Bunu söylemek zorundaydım ama bu iş çok iyi para kazandırıyor. Gerçekten cezbedici bir teklif, bunu yapmaya zorlanmakla ilgili kısım hariç.
Yenilmiş bir vaziyette iç çektim. “Tamam. Yapacağım.”
Bana gülümsedi. “Harika. Masandaki bilgisayarda bulacağın bugünün ajandasını gözden geçirerek başlayabilirsin. Sana binayı gezdirmesi için birini göndereceğim. Çalışmaya başlayın, Bayan Goldstine.” Kapıyı işaret etti.
Resmiyetine gözlerimi devirdim ve gitmek için arkamı döndüm. Bir adım bile atmadan önce sızlanarak mırıldandığını duydum.
“Bu pantolonun çok dar olduğunu ve poponu çok büyük gösterdiğini biliyor muydun?” diye sordu, sertçe.
Şimdi gülme sırası bendeydi. Kalçalarımı baştan çıkarıcı bir şekilde sallayarak ve kıçımı da geri iterek kapıya doğru yürümeye başladım. Elimi kapı koluna koydum ve ona yandan bir bakış attım.
“Manzaraya alışın efendim.” Mırıldandım ve ona cilveli bir şekilde göz kırptım.
Kolu aşağı iterken kendi kendime kıkırdadım ve ofisinden dışarı çıktım. Bryce’ın neye başladığı hakkında hiçbir fikri yoktu ama bu kesinlikle iki kişilik oynanması gereken bir oyundu.
____________________________________
Lütfen oy vermeyi ve düşüncelerinizi yorumlarda benimle paylaşmayı unutmayın<3
![](https://img.wattpad.com/cover/286113299-288-k953317.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eski kocam & yeni patronum (+18)
Roman d'amourBu hikaye wattpad'de yayınlanan "Ex-husband turned boss"un türkçe çevirisidir. Aubrey Whitlock boşandığında hayatı yüz seksen derece değişti. Şimdi yirmi dokuz yaşında, parasız ve işsiz. Birkaç yıl sonra eski kocasıyla karşılaşana ve kaderleri onla...