8

1.7K 133 24
                                    

Çok seviyorken vazgeçmek zorunda kalmış mıydınız hiç? Aşkınız sizi kül ederken her şeyi geride bırakıp gitmek, yaşamaya çalışmak zordu. Yüreğindeki o koca yangını göz yaşlarınla dindirmek istersin ama o yangını yüreğindekinden başka kimse söndüremez. Bir bakışı.. bir dokunuşu yeter o yangını söndürmeye, tekrar nefes almanı sağlar. Bora da bende şuan birbirimizin yangınını söndürmüştük, biz birbirimizin ilacıydık çünkü. Yıllar sonra doğru düzgün uyuyabilmiştim tekrardan, kalbimdeki yangın biraz olsun azalmış normale dönmüştü. Bora'yı affetmemiştim, belkide hiçbir zaman affedemeyecektim ama onun karşımda canı yanarken ben buna sessiz kalamıyordum. Ona ne kadar kızgın olsamda kıyamıyordum, yıllarca çektiği acı biraz dinsin huzurlu olsun istiyordum.

Gözlerimi yavaşça aralarken kalbimin üzerinde bir ağırlık vardı, ellerim Bora'nın saçlarının arasındayken kafası da göğsümün üzerindeydi, bir eli de hala karnımın üzerindeydi. 779 gün önce uyumuştuk en son nu halde, don huzurlu uykum olacağını nereden bilebilirdim ki? Yıllar sonra tekrar uyuyabilmiştim, onun kolları arasında olmak.. bu anın hiç bitmemesini istemiştim ama kapının önünde sırıtarak bize bakan Sidar abi ve Sahra buna engel olmuştu. Bora hala mışıl mışıl uyuyordu, bir adam uyurken bile yakışıklı olabilir miydi? Kokumuz birbirine karışmıştı yeniden, biraz daha uyuyabilmek için her şeyimi vermeye hazırdım ama kalkmamız gerekiyordu. Yapmamız gereken bir sürü iş vardı ve ben bugün mezun oluyordum. Sahra dayısıyla bize gülücükler saçarken Bora'nın yanağını okşadım yavaşça. Gülümseyerek gözlerini araladığında bu hali gülümsetti beni, gözleri beni bulduğunda gerçekten mutlu görünüyordu. Elini karnımın üzerinden çekip yanağımı okşadığında sanki bu anın bir rüya olup olmadığını kontrol ediyor gibiydi.

"Mela?" dedi sorgularcasına, kıkırdayıp yanağını öptüm.

"Bora?" yüzümü incelerken bu anın bitmemesini istiyor gibi bir hali vardı.

"Gerçeksin değil mi?" bilmem der gibi dudağımı büktüm, kapı açılırken Sidar abi Sahra'yı kucağımıza bıraktı ve kendi de sürücü koltuğuna geçti.

"Bu mükemmel sahneyi bozduğum için özür dilerim ama Zelal kahvaltı için markete gitmemi istedi. Ayrıca küçük hanım da sabahtan beri seni soruyor." Bora şaşkınca Sahra'ya bakarken Sahra da gülerek Bora'ya bakıyordu.

"Boya" Zelal kızına dayısının fotoğrafını göstererek tanıtmıştı, çoğu geceler onu uyuturken Bora'yı anlatıyordu ona. Ama tam Bora diyemediği için boya diyordu, bizim evli olduğumuzu bilmiyordu henüz. Sahra'nın bu haline Sidar abi ile gülerken Bora Sahra'yı inceliyordu.

"Sen kimsin?" dedi kaşlarını hafifçe çatarak, bir çocukla nasıl konuşması gerektiğini bilmiyordu kesinlikle. Çaktırmadan dürttüm onu ve gözlerimle uyardım. Sahra korkuyla bana bakarken kucağıma doğru geldi.

"Mema" yattığım yerde doğrulup Sahra'ya sarıldım ve sakinleşmesi için saçlarını öptüm.

"Sakin ol birtanem, dayı seni tanımıyor henüz. Kendisi bir çocukla nasıl konuşması gerektiğini bilmiyor. Bora rahatlamış bir şekilde derin bir nefes alırken doğruldu ve Sahra'ya elini uzattı.

"Pardon, ben seni bizim ço.." çaktırmadan karnına dirsek attım. "Yani, seni tanımadığım için öyle sordum." Sahra Bora'nın elini sıkarken bileğindeki bileklik çekti dikkatini. Bir saniye.. bu benim bilekliğimdi, o gün kaybetmiştim onu.

"O benim bilekliğim." Bora burukça gülümsedi ve bana baktı.

"Senden bana bu bileklik ve ceketim kaldı geriye." elini tuttum ve gülümsedim. İkimizin de canı yanarken geçmişin hesabını sormayacaktım ona, çünkü ikimizin de buna dayanacak gücü yoktu. Elbet soracaktım hesabını her şeyin ama zamanını bekliyordum. Şuan ikimizin de birbirimize ihtiyacı vardı.

MUCİZE 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin