Rüyalar iletişim kurmak için bir yol muydu sahiden? Allah almamız gereken mesajı rüya yoluyla iletebilir miydi bize?
'Anne?' tanımadığım bir ses annesine sesleniyordu, karanlık bir odadaydım yanımda Bora vardı. Karanlığın içinde Bora ve ben ışık gibi parlıyorduk sanki, Bora karanlıktan korktuğumu bildiği için elimi tutup kendisine çekti beni. 'Baba?' bu küçük kız kimdi ve anne babasını neden çağırıyordu bilmiyorum. Şaşkınca etrafa bakarken önümüzde küçük bir kız çocuğu belirdi, beyaz elbisesi kıvırcık uzun sarı saçları ve yeşil gözleriyle bana benziyordu. Bora yavaşça eğilip kız çocuğunu kucağına aldı ve bana döndü.
'Ölmedin, yaşıyorsun." dedi Bora kız çocuğuna gülümseyerek, minik kız gülümseyerek ikimize birden sarıldı.
'Anne' kalbim hızını arttırırken bize sarılan kızın üzüm olduğunu anlamıştım, Bora da öğrenmişti o kızın bizim kızımız olduğunu.
'İyi misin?' dedim titreyen sesimle, gülümseyip babasına döndü ve yanağını okşadı.
'Annemi ağlatma baba.' Bora kaşlarını çatarak bir bana bir üzüme bakıyordu. Elini üzümün yanağına götürüp okşadı.
'Sen.. bizim kızımız mısın?' üzüm kafasıyla babasını onaylarken ikimize sarıldı tekrar.
'Ben iyiyim anne, ağlama artık.' derin bir iç çekip bebeğimizin kokusunu çektim içime, o kadar güzel kokuyordu ki. Hayatımda duyduğum en güzel kokuydu bu.
'Özür dilerim, seni koruyamadığım için.' etraf aydınlanırken üzüm de yavaş yavaş kayboluyordu, yanaklarımın ıslak olduğunu hissediyordum. Gözlerim ıslanmıştı, yavaşça gözlerimi aralayıp etrafa baktım. Hava çoktan aydınlanmıştı, Eflal anne odasında yoktu. Panikle yatakta doğrulurken Bora beni kolunun altına aldığı için de gemi kaybedip kafamı yatağın başına vurmuştum, acıyla inlerken Bora da açmıştı gözlerini. Elini kafama götürüp kanayıp kanamadığına baktı, bir şey olmadığını anladığında geri yatıp beni göğsüne çekti. Neden bu kadar sıcaktı teni?
"Acıyor mu?" şaşkınca ona bakarken kafamı iki yana salladım. "Sabah sabah ne bu panik?" nefesimi tuttum ve kalkmaya çalıştım ama izin vermedi.
"Kalkmamız gerek." homurdanıp beni tamamen çekti kucağına ve boyun girintimi öptü.
"Uykum var Mela, bırak da uyuyayım." sanırım uyku sersemi olduğu için hiçbir şeyi hatırlamıyordu.
"Bora.. annen yok, etrafa bakmam gerek." o da benim gibi panikle kalkıp Eflal annenin yatağına baktı, beni kucağından indirip ayakkabısını giydi ve kapıya çıktı, bende ayakkabılarımı giyip saate baktım. Çüş.. saat öğlen 3 olmuştu ve biz daha yeni uyanıyorduk, hızla yataktan kalkıp Bora'nın peşinden gittim. Bora adamları azarlıyordu, sanırım Eflal anne konağa gitmişti. Sidar abi de odasında yoktu çünkü, banyoda elimi yüzümü yıkayıp eşyalarımızı toparlarken Bora elinde buz torbasıyla geri geldi. Buz torbasını kafama tutmam için verdi ve elimdeki çantaları alıp odadan çıktık birlikte. Güne hızlı bir başlangıç yapmıştık, Bora'ya baktım göz ucuyla. Halsiz görünüyordu ayrıca yanakları da pembeydi sanki biraz elimi alnına götürdüm. Dün gece ıslak saç ve çıplak vücutla balkona çıkarsa olacağı buydu elbette. "Ateşin var, gitmeden doktora mı görünsen?" ciddi misin der gibi baktı bana ve umursamadan arabaya bindi. Görürsün sen Bora Karahan, annenin yanında ateşinin olduğunu söyleyeyim de asıl o zaman gör beni umursamamak neymiş. Ön koltuğa binip kemerimi taktım, hava bugün fazlasıyla soğuktu. Yıllardır ayak basmadığım topraklara baktım tekrardan, değişen pek bir şey yoktu aslında sadece zaman geçmiş toprak daha çok ölüyü almıştı arasına. Konağa giden yoldan gitmiyorduk, evimizin olduğu yoldaydık.. kalbim heyecanla hızlanırken Bora'ya baktım. "Eve mi gidiyoruz?" bana baktı uzun uzun, sanki bir şey demek istiyordu da söyleyemiyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/309395830-288-k399314.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUCİZE 2
Romance-Bulutların arasında, bu uçurumun başında başlayan bu hikaye yaralı serçenin bulutlara karışmaya çalışıp yere çakılmasıyla son buluyordu belki de. Bana uçmayı öğretmemişti kimse, sadece yaralarımı sarması için konmuştum onun gönlüne. -Hani mutlu bi...