Ben hep özgür bir kuş olmak istemiştim, yaralı kanatlarımı saklayıp kimsenin bana acımasına izin vermemiştim hiçbir zaman. Ama Bora görmüştü o yaralı kanatlarımı, o yaraları bana yapanların cezasını kesip herkesten hesabını sormuştu. Kanatlarımı iyileştirmeye çalışmıştı, kalbindeki kafeste saklamıştı beni, kimsenin bana zarar vermesine izin vermemişti. Ama en büyük darbeyi sevdiklerinden yerdi herkes, ben o kafeste huzurluyken o kalbe aşık olmuştum. Bora da en büyük darbeyi atmıştı bana, tam iyileştim sanarken uçurumdan uçmaya çalışmıştım. Tabi başaramamıştım, yıllarca o sığınıp saklandığım kafesi özlemiştim.. beni yine saklasın yaralarımı sarsın istemiştim. Uçmaya tövbe edecektim ama o kafese geri dönmek istemiştim, her kuş yuvasına geri dönerdi. Bora o kafeste beni zorla tutmuyordu, o kafesin kapıları bana sonuna kadar açıktı. Şimdi ise bambaşka bir ülkede kafesimi kaybetmiş bir halde yaralı kanatlarımın kalbime batarak acıtmasına şahit oluyordum. Eskisinden de kötü bir haldeydim belkide, şimdi ise yaralarımı sarıp kalbimdeki acıyı onarmak için yeniden gelmişti ama ben emin olamıyordum. Kafamdaki kepi çıkarıp havaya fırlatırken gözlerim gökyüzündeydi, uçmak bana göre değildi. Belki de ben ördek olmalıydım, sonuçta onlarında kanatları vardı ama uçamıyorlardı haliyle uçurumdan atladığımda da suya düşüp asıl olmam gereken yere düşmüştüm. Bence kuş olmak daha havalıydı ama ördek olup olmadığımı anlamam için kanatlarımı onarıp tekrar uçmayı denemeliydim. Tabi bunu yapamazdım, söz vermiştim çünkü kendime.. bebeğime kavuşacağım tarihi Allah belirlemeliydi.
Bora hayran gözlerle bana bakarken gülümsüyordu, vicdansız bu kadar güzel gülümseyip beni etkilemek zorunda mıydı? Bir karar verme aşamasındaydım sonuçta ve bu kadar güzel gülümsemesi beni çıldırtıyordu. Birden Harry beni kucağına alıp etrafında döndürmeye başladığında ne olduğunu anlayamamıştım bile, Harry üst sınıflardan arkadaşımdı ve biz birlikte mezun oluyorduk.
"Silva sonunda özgürüz!" o kadar mutlulardı ki, gülümsemeden edememiştim. Beni kucağından indirdiğinde başım dönüyordu, dengemi sağlayamayıp sendelemiştim. Harry düşmemem için beni tutarken Bora bitti dibimizde, Jack.. yani Cem de onunla birlikte gelmişti. Az önce gülümseyen adam şimdi de tam tersi kaşları çatık ölümcül bakışlarla bakıyordu bize. Bora Harry'e doğru atılırken Cem önüne geçip bana sarıldı ve beni kolunun altına alıp yürümeye başladı, Bora'nın kolundan çekiştirip peşimizden gelmesini sağlamıştım. Bir anımız aksiyonsuz geçmiyordu, Bora sinirle Jack'in omzumdaki elini ittirip bükerken acıyla inledi.
"Sikerim ulan seni, karımdan uzak dur." Jack.. yani Cem.. off bu ayrımı nasıl yapacaktım ben? Jack pis pis sırıtırken Bora beni kendine çekecekti ama onu durdurup bize doğru gelen Clara Paul ve Leo'ya sarıldım. Okulun ilk gününden beri yanımda olan arkadaşlarım bugün de beni yalnız bırakmamışlardı.
"Sanırım akşam kutlama yapmalıyız, bu sefer kaçışın yok Silva.. akşam hep birlikte bir şeyler içeceğiz." Leo bunca yıl içki içmem için ısrar etmişti ama bir şekilde Jack'in de yardımlarıyla kurtulmuştum onun ısrarlarından. Jack'in bana neden bu kadar yakın olduğunu anlıyordum artık, o Bora'nın en yakın arkadaşıydı ve en yakın arkadaşının karısına da yakın olup onu korumak istemişti. Benimle sırf Bora için arkadaş olması sinirimi bozuyordu, onunla iyi anlaşıyorduk ve benimle mecburiyetten arkadaş olduğunu düşünüyordum.
"Üzgünüm gençler ama onu akşam büyük bir sürprize götüreceğim, başka zaman kutlayabiliriz." sürpriz falan yoktu, sırf Bora sinirlenmesin diye yapıyordu. Bende gitmek istemiyordum, bu bahaneye sığınabilirdim. Hepsi homurdanırken Clara Bora'yı süzüyordu.
"Seni ilk defa görüyorum, Silva'yı tanıyorsun sanırım.. bütün mezuniyet boyunca onu gülümseyerek ve hayranlıkla izledin." Bora'nın bakışları Clara'yı bulduğunda gayet sakindi, daha sonra bana baktı ve belli belirsiz güldü.
![](https://img.wattpad.com/cover/309395830-288-k399314.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUCİZE 2
Storie d'amore-Bulutların arasında, bu uçurumun başında başlayan bu hikaye yaralı serçenin bulutlara karışmaya çalışıp yere çakılmasıyla son buluyordu belki de. Bana uçmayı öğretmemişti kimse, sadece yaralarımı sarması için konmuştum onun gönlüne. -Hani mutlu bi...