15

1.1K 100 24
                                    

Zaman yavaşlatılıp hızlandırılabilir miydi bilmiyordum ama son üç günüm 2 yılıma bedeldi. 75 saat 16 dakika 21. saniye geçmişti o kapıyı sertçe çarpıp gideli, hala olduğum yerde oturmuş geri dönmesini bekliyordum. Dönmemişti, bunca söylediğin şeyden sonra nasıl dönmesini bekleyebilirdin ki Mela? Kalbini yakıp küle dönüştürdüğün adamın sana nasıl geri dönmesini ve sarılmasını bekleyebilirsin? Zaman geçmiyordu, burada ölmeyi bekliyordum ama lanet saatler bir türlü geçmek bilmiyordu. Birden havalanmamla Sidar abiye baktım, endişeli bir şekilde bana bakıyordu.

"Neden açmıyorsun telefonları?" bir yandan bana kızmak istiyor bir yandan da kıyamıyormuş gibiydi. Öğrenmiş miydi ne kadar iğrenç bir kadın olduğumu? Bu eve Bora ve ben hariç kimse giremezdi, çünkü bu ev gölgenin koruması altındaydı ve benden başka kimsenin girmeye yetkisi yoktu. Tabi gölge bu evin sahibi olduğu için o da buraya istediği gibi girip çıkabilirdi, sahi en son benim yüzümde çıkıp gitmişti. Bora mı göndermişti Sidar abiyi buraya?

"Nasıl girdin abi?" dedim cılız sesimle,  kapıya doğru ilerlerken kapıda bekleyen adamlara kafasıyla işaret verdi.

"Bora abimin sesini montajladık, bir türlü ikna edemedik. Neler oldu bilmiyorum ama onu ilk defa bu kadar öfkeli ve sinirli görüyorum." Üç gündür ağlamaktan göz yaşlarım kurumuştu, derin bir iç çekerken kafamı Sidar abinin omzuna sakladım.

"Her şey bitti abi, gerçekleri öğrenmemesi için benden nefret edeceği yalanlar söyledim ona." sıkıntılı bir nefes verip saçlarımı öptü.

"Arkadaş karı koca bulmuşsunuz birbirinizi, her an patlamaya hazır ateşle barut gibisiniz. Hayır bizim suçumuz ne ben onu anlamıyorum, herif karısına kızmış sinirini bizden çıkarıyor." kaşlarımı çattım sinirle ve kucağından inmeye çalıştım.

"Ya ne yapsaydım, kocamın daha çok üzülmesine izin mi verseydim? Üzümü öğrendiğinde ne hale gelecek hiç düşündün mü?" kucağından inmeme izin vermemişti, daha sıkı tutmuştu. Üzümün konusu açılınca morali daha çok bozulmuştu, onun da kalbinde bir yara vardı. Sidar abi ailesine değer veren bir adamdı, herkesi fazlasıyla düşünürdü.

"Şimdi üzülmeyecek mi sanıyorsun Mela, ne dediysen adama gölgeden beter oldu. Sen onun yanında olunca iyileşmeyecek yarası yoktu onun, şimdi ikiniz de acı çekiyorsunuz." dudağımı büzüp daha çok iç çekmeye başladım. Biz mutluluğu hak etmiyorduk ki, bizim aşkımız bir bebeği öldürmüştü, masum bir cana sebep olmuştu.

"Üzüm annesiz ve babasız kaldı abi, yaşamaya hakkı yok muydu onun? Sence biz mutlu olmayı hak ediyor muyuz?" beni arabaya bindirirken Jack şaşkınca bakıyordu bize, bir yandan da endişeli görünüyordu.

"Üzüm kim oğlum?" Sidar abi ile birbirimize bakarken bir yalan düşünmeye çalıştım ama bulamadım.

"Uzun hikaye geç hadi." Jack yanıma oturacakken Sidar abi ensesinden tutup ön koltuğa yönlendirdi onu.

"Oğlum abim sikecek belanı, uzak dur kızdan." Jack gözlerini devirip diğer kapıdan bindi yanıma ve beni kolunun altına çekip saçlarımı öptü.

"Sikerim ulan abini, kızı ne hale getirmiş. Neye sinirlendiyse sinirlensin kızdan haber alamadık 3 gündür." Sidar abi kafasını iki yana sallayıp sürücü koltuğuna geçti ve arabayı çalıştırdı. Jack saçlarımı okşarken beni sakinleştirmeye çalışıyordu. "Sorun ne Mela?" ona gerçekleri anlatabilir miydim? Bora'yı yakından tanıyanlardan birisi oydu, gölgeyi de yakından tanıyordu. Peki ya söylerse bebeğimizin öldüğünü? Söyleyecek olsa en başından beri yaşadığımı da söylerdi değil mi?

"Trabzon da.. nişanın kurşunlandığı gece..." Jack pür dikkat beni dinliyordu ama Sidar abi aniden dönü bize.

"Mela.. yapma." dedi Sidar abi uyarıcı bir ses tonuyla, anlamayarak ona bakarken Jack son derece ciddi görünüyordu.

"Karışma Sidar." dedi sinirle ve devam etmem için bekledi. Devam etmek istemiyordum, Sidar abi neden anlatmamı istemiyordu bilmiyorum ama Jack'in istemediğimiz bir şey yapmasından şüphelenmiştim. "Devam et Mela, yoksa gidip Bora'ya soracağım." panikle Sidar abiye bakarken sıkıntılı bir nefes verdi ve dikiz aynasından gözüyle onayladı beni.

"Ben.. hamileydim." dedim titreyen sesimle, Jack'in gözlerinde öyle bir ifade vardı ki.. onu ilk defa böyle görüyordum. Afallayarak baktı bana önce, daha sonra o gün olanları düşünüp sinirlenmeye başladı.

"Bora.. seni ve bebeğinizi geride bırakıp gitti.. bebeğinizi ve seni korumak yerine kaçtı." atladığı bir nokta vardı, Bora bebeğimizin olduğunu bilmiyordu. "Çok saçma amınakoyayım, Bora bebeğinin öldüğünü bilse yıkılırdı. Zülal'i kaybettikten sonra travma kaldı onda, nasıl bu kadar sakin kalabildi?" acıyla dudağımı dişlerlen gözlerimi kaçırdım ondan ve ellerime baktım.

"Bebeğimizin olduğunu bilmiyordu, söyleyecektim ama daha sakin ve güzel bir yerde söylemek istedim. Bora bebeğimizin öldüğünü bilmiyor Jack." boşluğa düşmüştü, birkaç saniye öylece bana baktıktan sonra elini saçına geçirdi sinirle.

"Yapmayın oğlum, bu adama bu kadarını yaşatmayın.." elini ön koltuğa geçirdi sinirle. "Nasıl dayanacak amına koyayım, senin ölümün bile fazlaydı bebeğinin öldüğüne nasıl dayanacak?" sözleri kalbime batarken bütün vücudum zangır zangır titriyordu.

"Dayanamayacağı için benden nefret etmesini sağladım, gerçekleri öğrenmesine izin veremem." bana dönüp kolları arasına çekti beni ve sıkıca sarıldı.

"Yapma Mela, bu adama bu kadarını yaşatma. Sensizlik öldürüyor onu, bir şekilde öğrenecek gerçekleri bırak dağılsın bir şekilde toparlarız. Sen onun yanında olursan daha güçlü olur, bırak o da senin üzerini kapatmaya çalıştığın yaralarını sarsın." Sidar abi çaktırmadan elinin tersiyle sildi göz yaşını.

"Ben hak etmiyorum Jack, o yaraların kapanmasına izin veremem. Bora beni bırakıp gitti arkasında, bebeğimizin varlığından haberdar olaydı asla bırakmazdı onu." saçlarımı okşuyordu.

"Böyle olacağını bilemezdin, kimseyi suçlama artık. 2 sene oldu.. ikiniz de birbirinizden uzakta can çekişiyorsunuz, bırakın cezanızı siz değil Allah kessin. Bebeğiniz sizin canınız yanarken mutlu mu sanıyorsun? Anne ve babası ölürken o sevinmiyor, aksine daha çok üzülüyor." düşüncesiz aptalın tekiydim, yaptığım hatayı geç olmadan telafi etmeli ve Bora'ya gerçekleri anlatmalıydım.

"Affetmeyecek beni." Sidar abi burukça gülümsedi ve büyük malikanenin olduğu yola girdi.

"Abimden bahsediyoruz sarışın, seni ne kadar çok sevdiğini herkes biliyor." beni kalbinden çıkardığını söylemişti, sahi o da benim gibi yalan mı söylüyordu yoksa gerçek miydi sözleri? Beni kalbimden çıkarıp atması kolay mıydı? Büyük demir kapıdan içeriye girdiğimizde etraf fazlasıyla kalabalıktı, adamlar eli tetikte bekliyorlardı. Önce Sidar abi indi arabadan, daha sonra Jack elimden tutup indirdi beni arabadan.

"Nerede o?" adamlardan biri Sidar abinin yanına geldi ve kolundaki saate baktı.

"3 saat önce havaalanına gitti, nereye gittiğini bilmiyoruz." Sidar abi sıkıntılı bir nefes verip bana döndü ve teselli edercesine gülümsedi.

"Merak etme abim, bulacağız o keçi inatlıyı." Jack'in telefonu çalarken elimi bıraktı kısa bir süreliğine ve telefonunu çıkardıktan sonra elini belime koyup destek oldu bana. Telefonu kulağına götürdü ve karşı tarafın konuşmasını bekledi. Duydukları hoşuna gitmemişti, çaktırmamaya çalışsa da endişelenmişti. Tabi Sidar abi bunu anlayamıyordu, Jack'i iyi tanıyordum.

"Tamam geliyoruz." telefonu kapatıp cebine koydu ve önce bana daha sonra Sidar abiye baktı. Söyleyecekleri ikimizi de korkutacak endişelendirecekti.. bir saniye.. yoksa.. Bora'ya kötü bir şey mi olmuştu?

"Jack.. uzatmadan direkt söyle, Bora'ya bir şey mi oldu?" dedim korkuyla, belimdeki elini daha çok bastırdı ve kafasını iki yana salladı.

"Eflal anne.. hastaneye kaldırılmış."

(Askolarımmm bölüm kısa oldu özür dilerim hemen diğer bölümü yazmaya çalışacağım merak etmeyin, bölümü burada bitirmem gerekiyordu sadece öpüyorum sizi kocaman. Yorumlarınızı merak ediyorum, sizce neler olmalı bana da fikir verin lütfenn 🙃)

MUCİZE 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin