Aile sadece kan bağıyla oluşmuyordu, evlilikle de aile kuruluyordu ve daha da genişliyordun, tabi bir de insanın arkadaşları ve sevdikleri vardı. İnsan aynı kandan olmadıklarıyla aile de olabiliyordu, kimi aileler çocuklarına değer vermezken o değeri başkaları veriyordu insana ve aile oluyorlardı. Kimse ailesini seçemiyordu ama hayat insana kocaman bir aile veriyordu. Bugün daha iyi anlamıştım bunu, hiç tanımadığım bir adam 2 yıl boyunca koruyup kollamıştı beni, en yakın arkadaşının karısı olmama rağmen söylememişti yerimi. Jack.. yani Cem Sidar abi gibi abilik yapmıştı bana, aslında ikisi birbirlerine o kadar çok benziyorlardı ki.
Eve geldiğimde Bora ile marketten aldıklarımızı yerleştirdik önce mutfağa, daha sonra birlikte yukarıda üzerimi değiştirdikten sonra ben mutfağa Bora da bahçedeki salıncağı kuruyordu, kış bahçesinde oturacaktık. Yemekleri ocağa koyduğumda zil çaldı, sanırım sabah sipariş verdiğimiz ayna gelmişti. Bora'dan önce gidip açtım kapıyı fakat kargocunun elinde sadece bir zarf vardı, acaba bir karışıklık mı olmuştu?
"Mela Karahan?" adamı kafamla onaylarken uzattığı zarfa bakıyordum. "Şuraya bir imza atar mısınız?" uzattığı kağıda imza attıktan sonra adama baktım.
"Ayna için geldiğinizi sanıyordum?" adam anlamayarak baktı bana ve iyi günler dileyip gitti. Zarfı açıp okuyacakken diğer kargocu geldi arkasında da iki tane adam vardı aynayı taşıyan, heyecanla zarfı kenara koyup aynanın koyulmasını istediğim yeri gösterdim. Bora da işini bitirip geldi yanımıza, anlamayarak bakıyordu. Bora adamlara harçlık verip gönderdikten sonra heyecanla elinden tutup aynanın yanına götürdüm, birlikte paketi yırttık.
"Güzelmiş bayağı." kafamı iki yana sallayıp elinden tuttup aynanın karşısına geçtik birlikte.
"Bak.. şimdi daha güzel." gülümseyip elimi belime koydu ve boyun girintimi öptü. İkimizden alamıyordum gözümü, bu ayna bizim yansımamızdı.
"Bu ayna bizim eserimiz olsun, karşısına her geçtiğimizde nasıl göründüğümüze bakalım, üzgünken, mutluyken, kalabalıkken, kızgınken.. ikimizin yansımasını göstersin. Sanki bu bir güncel resim çerçevesiymiş gibi, ama hep mutlu görünelim Bora." gülümseyip eğildi dudağıma ve uzun uzun öptü.
"Güzel düşünmüşsün sevgilim." sarıldım ona ve kokusunu doya doya çektim içime, birlikte yemek yedikten sonra kış bahçesine çıktık çaylarımız ve tatlımızla, gökyüzünde bir sürü yıldız vardı. Bu yıldızlardan birisi üzümü temsil ediyordu, bu gece her şeyin bitmesini istiyordum. Aramızda bir engel bırakmak istemiyordum, Bora'nın dizlerinde uzanıyordum saçlarımı okşuyordu.
"Babanın ölümünden bahsetmedin hiç anlatsana biraz?" Bora burukça gülümsedi, anlaşılan yarası derindi. Elini tuttum ve sarıldım ona.
"17 yaşındaydım, babam ile holdinge gidiyordum o sıralar Berfu ve Berat çok küçüktü o zamanlar gelirken sevdikleri çikolatadan almam için ısrar ettiler. Yolda giderken arabayla marketin önünde durduk, içeride pusu kurmuşlardı. Babamın düşmanlarından birisiydi, başta direndim ama sayı olarak çok fazlalardı. Bacağımdan bıçaklandığım için direnemedim daha fazla, daha sonra kafama silah dayayıp babamın karşısına çıkardılar beni. Kapıda yığınla adam vardı ama hepsinin eli kolu bağlanmıştı. Babama gitmesini söylemiştim, benim yüzümden ihalelerini ve otoritesini kaybetmesini istemiyordum. Eğer babam hayır deseydi benimle birlikte karşı taraftan kimse sağ çıkamazdı, sayı olarak fazla üstündük çünkü. Ama babam benimle kendisini takas etti, başta dirensem de sözüne karşı gelmemem için bağırdı bana. Kendi adamlarımızın tarafına geçtiğim an bizim adamlar silahlarıyla öldürdü karşı tarafı. Babamın en sadık adamı ile planlanan bir şeydi bu, babam kendi hisselerini ve otoritesini kaybetmektense ölmeyi tercih etmişti. Babam da ölmüştü onların arasında, başta ne olduğunu anlayamasam da orada vermişti son nefesini. Sanki sabah öleceğini hissetmiş gibi ondan sonra ailenin başına benim geçeceğimi ve ne olursa olsun kardeşlerimi koruyacağımı söylemişti. Kısaca geride kalan herkesi holdingi ve aşireti bana emanet etmişti. Mirza amcam başta gibi görünüyordu ama bir karar verileceği zaman bana soruyordu her şeyi, o gün sana bu berdeli istiyor musun diye sorduğunda da benim emirlerimi uyguluyordu aslında. Ne olursa olsun kardeşlerim için, aşiretin iyiliği için kendimi bile feda edebilecektim. O da bu karara uymamı istedi sadece." doğrulup elimi yanağına götürdüm ve dudağının kenarını öptüm.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUCİZE 2
Romans-Bulutların arasında, bu uçurumun başında başlayan bu hikaye yaralı serçenin bulutlara karışmaya çalışıp yere çakılmasıyla son buluyordu belki de. Bana uçmayı öğretmemişti kimse, sadece yaralarımı sarması için konmuştum onun gönlüne. -Hani mutlu bi...