İntikam acıları dindirmezdi, zulme zulümle karşılık vermek zevk vermezdi kimseye. Ben Baran'a acıyıp üzüldüğümden dolayı vazgeçmemiştim intikamımı almaktan, kötülük yoktu lügatımda. Allah yarına bırakırdı ama yanına bırakmazdı asla, bunu Ciwan Kozan acılar içinde bağırırken daha iyi anlamıştım aslında. Benim yaşadıklarımı hiç kimsenin yaşamasını istemezdim, çığlıklarımı benden başka kimse atsın istemezdim. Çünkü zordu.. canım öyle çok yanardı ki, belki de Allah bana güç vermeseydi dayanamazdım onca acıya. Ama en beterini yaşamıştım, o çığlıklar 2 sene önce yaşananların yanında devede kulak kalırdı. Düşmanımın bile yaşadığım acıları yaşamasını istemezken nasıl söyleyecektim Bora'ya bebeğimizi kaybettiğimizi? Nasıl yakacaktım yüreğini?
Saatlerdir Tahir'in odasında George'un dosyalarını inceliyorduk, yaptığı kirli işleri bir bir seriyorduk.. yaptırdığı yetimhanelerde çocuklara sattırdığı uyuşturucular, çocukların organlarını satarak para kazanması, hayır işleri başlığı altında bir çok kirli işler yapıyordu ve Bora yani gölge bu işleri teker teker su yüzüne çıkartıyordu. George artık tamamen bitmişti, Alex babasının yaptığı işleri öğrendiğinde annesini ve kız kardeşini alıp İsviçre'ye gitmişti. Onunla son kez vedalaşmak istiyordum aslında ama bana bir mektup bırakıp erkenden gitmişti. Tabi o mektubu okumaya fırsatım olmamıştı çünkü Bora'nın bu mektuptan haberi olmayacaktı. Walton holding tamamen gölgenin çatısı altındaydı ve George'un bütün mal varlığı yaptığı kirli işlerin telafisinde kullanılacaktı. Bora George ve kardeşi Simon'ın yanındaydı, onlara ne yaptığını bilmiyordum ama benim burada kalmamı istemişti. Önümdeki dosyayı da bitirdikten sonra Tahir'e baktım, Jack de Bora ile gitmişti. Odada sadece üçümüz vardık, Sidar abi de önündeki dosyayı bitirince bize baktı.
"Çok yoruldum, çay mı içsek?" burukça gülümsedim, dedemin çaylarından yoktu burada. Dedem ve nenem öldükten sonra Burhan amcam ilgilenmişti işlerle, Tahir her gittiğinde çay getiriyordu ama ben o çaylardan içemiyordum. Bu yüzden çay getirmeyi bırakmıştı, Karahan konağına göndertiyordum.
"Zelal Sahra'yı uyutucaktı, çocuklara söyleyeyim demlesinler." Sidar abi kafasıyla onaylarken moralimin bozulduğunu fark etti. Yanıma gelip elimi tuttu ve sıktı hafifçe.
"Neye canın sıkıldı abim?" ona döndüm ve boşta kalan elimle bende onun elini tuttum.
"Hiç.. eskiler geldi aklıma sadece." o da benim gibi burukça gülümsedi, sıkıntılı bir nefes verdi.
"Belki eskisi gibi olmaz hiçbir şey ama.. tekrar eve dönüp hepimizi neşelendirmeni çok istiyorum. Tabi ne karar verirsen ver sen hep benim küçük kız kardeşim olarak kalıcaksın." Tahir kaşlarını çatarak bakıyordu bize.
"Kızı zan altında bırakma lan, bırak kendi karar versin." titrek bir nefes alıp kapıyı kontrol ettim gözlerimle. Onlarla konuşmak istiyordum.
"Bora'ya bebeğimizin öldüğünü söylemek istiyorum ama.. canının daha fazla yanmasını istemiyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum, sıkıştım kaldım. Söylersem çok üzülücek ama söylemezsem de ona haksızlık etmiş olacağım. Bazen söylemeyeyim zaten benim canım yandı onunki daha fazla yanmasın diyorum ama bazen de bir şekilde öğrenecek nasılsa diyorum." ikisi de düşünüyordu, onlar da benim gibi çıkmaza sürüklenmişlerdi sanki.
"Bunu öğrenmeli Mela, en azından öğrendiğinde yanında sen olduğun için daha kolay toparlanabilir." dedi Sidar abi ciddi bir sesle, Tahir sinirle baktı ona.
"O herif neden daha kolay toparlansın ki? Mela da bebeğini kaybetti ama o herif onun yanında bile olmadı. Öğrenmesin, hak etmiyor çünkü, Bora bir meleğin babası olduğunu öğrenmeyi bile hak etmeyen birisi. Bırak nasıl öğrenirse öğrensin, sana olan sözünü tutmamanın nasıl bir yol açtığını görsün." dedi öfkeyle, hiç sevmiyordu Bora'yı. Benden daha çok nefret ediyordu ondan, aslında en başından beri Bora'ya nefretle ve öfkeyle bakmalıydım ama aşık bir kalp bunu ne kadar başarabilirdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUCİZE 2
Romance-Bulutların arasında, bu uçurumun başında başlayan bu hikaye yaralı serçenin bulutlara karışmaya çalışıp yere çakılmasıyla son buluyordu belki de. Bana uçmayı öğretmemişti kimse, sadece yaralarımı sarması için konmuştum onun gönlüne. -Hani mutlu bi...