Bölüm 41

715 194 12
                                    

Oy vermeyi unutmayın💜

- Marcus! Neredesin sevgilim uyuyakaldın sandım?

Ah sesi nasılda güzel geliyordu ve her şeyden habersiz Marcus ona cevap verirken gözlerinin dolduğunu hissetti.

- Duş...- tekrar boğazını temizledi- duştaydım sevgilim. Hazırlanıyordum. Sen ne yapıyorsun?

- Biz bebeğimle bugün erkenden uyandık. Aslına bakarsan önce o uyandı sonra da beni uyandırdı. Tekmeleri gittikçe güçleniyor.

Brianna öyle güzel konuşuyordu öyle masumdu ki Marcus'un nefesi boğazında tıkandı.

Marcus ölesiye nefret ediyordu kendinden. Brianna'yı hak etmek içim özel olduğunu düşünüyordu fakat Marcus alelade bir adam gibi Brianna'yı basit bir otel odasında herhangi bir kadınla aldatmıştı.

Midesi tekrar bulanarak konuşmaya zorladı kendini.

- Seni yormuyor öyle değil mi? Ah Brianna ne kadar kıymetlisin keşke bunu benim gözlerimden görebilsen. Tek sözünle ateşin içinden yürürüm.

- Sevgilim sen iyi misin? Dur görüntülü arayacağım.

- Hiç gerek yok sevgilim çok iyiyim sadece seni ne kadar seviyorum bil diye söyledim.

- Geçen aylar buna hiç şüphe bırakmayacak şekilde bunu öğrettin bana aşkım bende seni çok seviyorum.

- Şimdi hazırlanmam lazım bebeğim seni ve kızımı görmek için can atıyorum.

- Ben ve.. kızında seni görmeye can atıyor.

Marcus telefonu kapatır kapatmaz duvara fırlattı.

Nasıl aşağılık bir adam ilmek ilmek ördüğü bu güveni tuzla buz ederdi?

Sesini duymak bile onu bu denli mahvetmişken masum güzel yüzüne nasıl bakacaktı?

Yol boyunca başına gelecekleri hesap edip durdu.

Onu kaybedebilirdi fakat aralarında kopmayacak bir bağ olarak bebekleri vardı.

Marcus bu umuda tutunarak evinin yolundan girdi. Brianna onu kapıda bekliyordu yanında da Duncan vardı.

Brianna kendini hızla Marcus'a doğru attı Marcus tereddütle ona sarıldı.

Hafif bir tuhaflık Brianna'nın dikkatini çekti. Kendini geriye çekip Marcus'a dikkatle baktı. Gözlerindeki soruları görünce Marcus onu tekrar kendine çekti.

Hakkı olsun ya da olmasın ona sarılacaktı.

- Ah Brianna, günler hiç geçmeyecekmiş gibiydi. Tanrım seni çok özledim.

- Bende Marcus. Nihayet burada olduğuna inanamıyorum. Aç mısın kahvaltı için seni bekledik.

Duncan'la da kısaca konuşup eve girdiler.

Marcus'un tuhaf halleri Brianna'nın tüylerini diken diken etti.

Bir sorun vardı çok belliydi. Marcus tam olarak gözlerinin içine bakamıyordu.

Oysa telefondayken bile dakikalarca yüzünü izliyordu.

- Keşke siz kahvaltınız etseydiniz ben uçakta atıştırmıştım.

- Sana söyledim değil mi Brianna bak o yemiş hadi gel sen de ye yeğenim çok aç kaldı.

- Bende üzerimi değiştirip bir duş alayım.

- Seninle gelmemi ister misin?- Ah hem de ne çok isterdi ama nasıl dokunacaktı ki artık Brianna'ya-

- Hayır, güzelim sen yemeğimi ye ben hemen inerim.

OYUNCUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin