Ozan elinde zorla tuttuğu kocaman dosyasıyla demir kapının önünde kapının açılmasını bekliyordu heyecanla,yüreği yerinden çıkıp fırlayacakmış gibi heyecan doluydu yüreği.
Normalde onlarca hocası olmuş, aylarca eğitim almıştı resim konusunda.
Ama bu seferki heyecanı hepsinden farklı, hepsinden özel bir heyecandı.
Resim adına daha önce hiç bu kadar heyecanlanmamıştı.
Heyecanlandığı şeyin alacağı dersten çok Deniz olduğunu bilse de bunu kabullenmemek için bahaneler uydurmayı tercih ediyordu.
Çok geçmeden dairenin kapısı açıldığında karşısında salaş ev kıyafetleriyle saçı başı dağılmış birisini gördü.Bu hali onu ilk gördüğü,sergideki şık halinden epey uzak da olsa yine de ona hayran olmaktan kendini alıkoyamamıştı.
Bu haliyle bile adam mükemmel bir tablodan fırlamış gibiydi."Ah Ozan!Ben bugün dersimiz olduğunu tamamen unutmuşum.Dilersen içeri geç, hazırlanmam daha iyi olacak sanırım. "
Ozan hevesle içeriye bir adım attı ve geniş salonun dağınıklığı karşısında hafifçe gülüp bulduğu boş koltuğun köşesine yerleşti.
"Sorun değil,bekleyebilirim.Acele etme lütfen."
Deniz koltuğun kenarında bulduğu gömleği eline geçirip üzerindeki bol kazağı hızla çıkardı.
Bu Ozan'a neden bu kadar tuhaf hissettirmişti,neden kalbi deli gibi atmaya başlamıştı bir anda?Adamın pürüzsüz teni üzerindeki dövmeleri inceledi,hepsini en ince detayına kadar ezberlemek istemişti.
Hepsi birbirinden farklı,birbirinden hoş ama bir o kadar bütün içerisindeydi.
Adam düğmelerini iliklerken kızıl saçlı hoş bir kadın elinde iki kupa ile salona geldi."Günaydın Deniz,kahvesiz ayılamazsın sanırım."
Henüz kendisinin fark edilmediğini anlayan Ozan utana sıkıla parkedeki desenleri incelemeye başlamıştı
Deniz gömleğinin düğmelerini iliklemeyi bırakarak ona kahve getiren kadının elindeki kupayı alıp,kadına ufak bir öpücük bıraktı.
"Teşekkür ederim Şule,bir tanesin."
Adının Şule olduğunu öğrendiği kadın gülerek berjerlerden birine oturdu ve Ozan'a döndü. Yeni fark ettiği şeyle yerinde sabitlenmiş kalmıştı, kadın Debiz'in üstünü giymişti, sevgilisi olabilir miydi?
"Selam,Ozandı değil mi?"
Ozan kafasını sallayıp zoraki bir biçimde gülümsedi pek de sevemediği bu kadına.
"Dün babanın gerçekleştirdiği sergi harikaydı,gurur duyuyor olmalısın. "
Ozan tekrardan umursamaz bir kafa sallamasıyla yalandan onayladı kadını.
Kafasından saniyede binlerce tilki dolanıp duruyordu,bir sürü sorusu vardı fakat hepsi yanıtsız sorular silsilesiydi.
Deniz onun yanına oturduğunda tüm düşüncelerden uzaklaştı."Çıkmak ister misin?"
"Burada çalışmayacak mıyız?"
"Elbette burada da çalışabiliriz, sen nasıl istersen. Ama seni atölyeme götürmek isterdim."
Ozan çocukça bir heyecanla kafasını hevesle salladığında adam ona gülmeden edememişti. Hızla yerinden kalkıp çocuğun kolunu tuttu.
"O zaman gel benimle."
Deniz Şule'ye birkaç şey söyledikten ona kapıyı açtı.
İkisi de evden çıkıp arabaya binene dek konuşmadılar,arabada da Ozan evdekinden farksız bir biçimde utana sıkıla birkaç kelime mırıldanmıştı yalnızca.
"Hayret bugün çok suskun gördüm seni çocuk. Dün gece hiç böyle değildin. "
"Çocuk?"
"Rahatsız mı oldun,bir daha demem.Aramızdaki yaş farkına ve samimiyetimize ver."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bir mucize gerek. | bxb
Teen FictionAkhilleus'u öyle kapkara bir yas bulutu kapladı ki iki eliyle aldı ocağın küllerini, döktü başının üstüne, kirletti güzelim yüzünü. Sonra uzandı boylu boyunca tozun toprağın içine, elleriyle çıkarıp kopardı, kirletti saçlarını.