ozan: selam Deniz:)
sıkıntıyla telefonu yatağa bırakıp açık kalan ekrandan mesajıma göz attım. Gülücük fazla mı olmuştu?
Mesajı sildim.ozan:selam Deniz.
Bu sefer silmemek için direnirken Deniz çoktan çevrimiçi olmuş ve mesajımı görmüştü.
deniz hocam:selam ozancığım,bir problem mi var?
Evet bir problem var telefonda bile hocam olarak kayıtlı olan bir adama gülücüklü mesajlar atacak kadar ergenim.
Utanarak dudaklarımı dişledim ve balkon masasının üzerinde duran paketten bir sigara alıp yaktım. Dumanı ciğerlerime çekerken derin bir nefes aldım.
Sürekli sigara içmiyordum ama gergin olduğum zamanlarda kendimi yatıştırmak için arada bir iki dal yakabiliyordum.
Bu sıralar buna fazla ihtiyacım olmuş olacak ki gidip paket almıştım.ozan:hayır hayır,bir sorun yok ben sadece
Ne yazacağımı bulamayıp tekrardan kafamı ekrandan kaldırdım ve sabır diledim.
ozan:bir dahaki dersin gününü soracaktım.
deniz hocam:ne zaman müsait olursun ki?
İstediğin her zaman müsait olabilirim yazıp çıkmak gibi saçma sapan düşünceleri kafamdan atıp müsait olmadığım bir gün var mı diye düşündüm.
Birkaç arkadaşımla gideceğim sinema dışında hafta içi her günüm boştu neredeyse,pek sosyal bir çocuk değildim evet...ozan:çarşamba dışında hiçbir işim yok.
deniz hocam: o zaman perşembe günü atölyede görüşürüz ozancığım:)
ozan:görüşürüz hocam.
Mesajlardan çıkıp telefonumu rahatlamış bir şekilde masanın üzerine bıraktım.
Sigaradan bir duman soluyup onu da masanın üzerindeki kül tablasına bastırdım.Kafamdaki düşünceleri alt edemediğimi fark ettikçe Deniz'e daha da çok yaklaşıyordum,onun dalgalarına kapılıp boğulacakmış gibi hissetmekten kendimi alıkoyamıyordum bir türlü.
Üşüdüğümü fark edince kendimi odama attım,hızla girdiğim odanın sıcak havası soğuktan donmuş bedenimi sararken odamda gezindi gözlerim.
Üzerinde bana çok da söz hakkı vermedikleri ve tamamen annemin zevkine göre tasarlanmış odam pek de iç açıcı hissettirmiyordu,sahi tüm ev onun istediği gibi dekore edilmişti.
Küçüklüğümden beri alışık olduğum duvarlar üzerime geliyormuş gibi hissetirirken sağ tarafımdaki büyük pencereye doğru döndüm.
Önüne bırakılmış şövale,şövalenin üzerinde henüz dokunulmamış boş bir tuval ve yerlere serilmiş boyalarla bakıştım bir süre.
Odada bana ait olan tek şeyle,bu köşeyle...Resim konusunda hiçbir zaman çok iyi değildim hatta iyi olduğumu bile düşünmezdim.
Büyürken zorla götürüldüğüm milyonlarca uğraştan en yakın hissettiğimdi yalnızca.
Yaptığım sporlar,gittiğim müzik dersleri...
Hiçbirisine ayak uyduramamıştım.
Fakat resim öyle değildi, elim her daim kalem tutmuş,her zaman bir şeyler çizmiştim çocukluğumdan bu yana.
Yaşadığım hayattan uzaklaşıp hayalini kurduğum o soyut dünyaya beni birkaç adım yaklaştırdıkça daha da çok bağlanmıştım.
Tabii her şey gibi bu mutluluk da kısa sürmüş ,hevesimi fark eden ailem özel derslerle,tutulan hocalarla yine basit bir hobi olarak gördüğüm şeyi ciddi bir iş haline getirmişti.
Ve bana iyi gelen tek şeyi de yine ellerimin arasından çekip almışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bir mucize gerek. | bxb
Teen FictionAkhilleus'u öyle kapkara bir yas bulutu kapladı ki iki eliyle aldı ocağın küllerini, döktü başının üstüne, kirletti güzelim yüzünü. Sonra uzandı boylu boyunca tozun toprağın içine, elleriyle çıkarıp kopardı, kirletti saçlarını.