Apar tapar merdivenlerden inip,büyük kapıya ulaştığımda derin bir nefes aldım,bu kadar heyecanlanmam olağan mıydı?Bu hızla atan kalp atışını sebebini kavrayamayacak kadar heyecan doluydu ruhum.
Fark etmeden korkunç ve bol isyanlı geçecek bir gecenin kolları arasından kurtarmıştı Deniz beni.
En ufak tartışmayı dahi günlerce düşünen,her defasında kalbi biraz daha parçalanan ben bu sefer tek bir saniye bile üzülmeden kendimi kapının önünde bulmuştum.Kapıyı açıp bahçeye çıktığımda,genelde sabah erken saatlerde kitap okumak için kurulduğum rahat salıncağa yerleşmiş bir şekilde buldum onu.
Dalgın düşüncelerle bir yere odaklanmış,etrafı tarıyordu. Onu pek tanımamış olsam da bu hali bana oldukça yabancı hissettirmişti. Güzel gözlerinde her zaman gördüğüm parıltı gitmiş,perde çekilmişti önlerine.Neşemi belli etmemeye çalışarak yanına yürüdüm, hâlâ beni fark etmemiş olan adama usulca el salladım.
Bir anda tüm düşüncelerden kopup gözleri beni bulduğunda yüzündeki o soğuk ifade gitmiş yerini sıcak ve huzur dolu bir tebessüme bırakmıştı.
Sanırım bunu saatlerce izleyebilirdim."Hani müsaittin,ne zamandır seni bekliyorum haberin var mı çocuk?"
Dedikleri beni şaşırtmıştı, kendimi açıklamak için hızla lafa başladığımda ayaklandı ve omuzlarımdan tutup gülmeye başladı.
"Dalga geçiyorum Ozan,sakin ol lütfen. "
Derin bir nefes alıp gülümsediğimde konuşurken önüme düşen saç tutamını nazikçe geriye ittiğini fark ettim.
En ufak hareketi bile nasıl bu kadar büyüleyici gelebiliyordu? Dokunduğu en ufak noktam bile nasıl böylesine cayır cayır yanıyormuş gibi hissettiriyordu?İkimiz de arabaya yerleştiğimizde heyecanla ona döndüm o ise arkamda bir yerleri işaret ederek heyecanımı yarıda kesmek zorunda kalmama neden olmuştu.
Anlamayarak ona baktığımda bana yaklaştı ve emniyet kemerini taktı.
Utanarak başımı öne eğmek ve sorumu yutmak zorunda kalmak fazlasıyla can sıkıcı olmuştu."Evet bir şey diyordun sanki?"
"Ha,şey evet. Gecenin bu saatinde nereye gidiyoruz böyle?"
"Hayal kurmanı mümkün kılacak bir yere."
"Her zaman böyle konuşmak zorunda mısın?"
Gülerek başını salladığında pes edip arkama yaşlandım,ona bu kadar yakınken onu izleyemeyecek olmam yeterince can sıkıcıydı.
Kafamı cama yaslayıp yolu izlerken,şehri çoktan geçmiş ağaçlarla sarılı bir yola girmiştik.
Gecenin karanlığı,yolda hiçbir ışığın bulunmaması beni ürpertirken Deniz bana döndü tedirgin bir şekilde."Merak etme gideceğimiz yeri çok seveceğine eminim."
"Ondan şüphem yok yalnızca bu saatte böyle bir yolda bulunmak biraz ürkütücü. "
Deniz dediğimin ardından elini radyoya atıp bir şarkı açtı
Açtığı şarkı ortamın gergin havasını değiştirirken bu şekilde bir yarım saat daha ilerledik.
Ağır ağır kapanan gözlerimi aralamama sebep olan şey onun arabayı durdurup yanımdaki koltuğu boş bırakmasıydı.
Ben de hızla arabadan inip gözlerimi açıp etrafa bakmaya çalıştım.
Uykulu halimden olacak ki ayakta durmakta zorlandığımı anlayan Deniz beni kollarıyla sarmıştı.
Gözlerimi tamamen açabildiğimde bir uçurum kenarında yüzlerce yıldıza ev sahipliği yapan gökyüzüne bakıyorduk.
Şehrin kirli ışıklarından,kalabalık seslerinden uzak yalnızca derin bir sessizliğin ve eşsiz bir manzaranın olduğu bu yer bir anda içimi huzurla doldurmuştu."Beğeneceğini söylemiştim. "
Deniz mutlulukla bagajdan çıkardığı poşeti çimlere bırakıp poşetin yanında kendi yerini aldığında hızla yanına oturmuştum.
Çıkardığı ilk birayı bana uzatırken yüzünde yine o güven veren tebessümü vardı,karşımda böylesine güzel bir manzara varken nasıl gökyüzüne bakacaktım ki ben?
Fazla oyalanmamaya çalışarak şişeyi elime aldım ve gözlerimi yıldızlara çevirdim.
O da kendine bir şişe alıp daha sonra da sigarasını yaktığında derin bir soluk alarak arkasına yaslandı."Sana sergide dediğim şeyi hatırlıyor musun çocuk?"
Gözlerimi kapatıp Deniz'in dediği şeylerin zihnimde dolanmasına izin verdim tekrardan,daha sonra huzurla döküldü dudaklarımdan sözleri.
"Hiçbir şeyi bilmiyorum ama yıldızlara bakmak düş kurmamı sağlıyor, demiş Van Gogh.
Neden yıldızlara bakmayı denemiyorsun? Demiştin,hatırlıyorum tabii ki!""İşte bu gece bu yüzden buradayız Ozan, bugün burada yıldızlara bakıp düş kurmanı sağlamak istiyorum,düşlerin sana yol çizmeden,çizdiğin hiçbir şeye ruhunu katamayacaksın."
O an gecenin karanlığında,tek tük yüzümüzü aydınlatan loş ışığın altında durup, hayallere dalmak için gözlerine bakmam yeterli, diyebilmeyi istedim bir an dahi olsa,bir an dahi olsa neden bunu demek geldi içimden bilmesem de diyebilmeyi dilerdim işte.
Tekrardan gökyüzüne döndüğümde umutsuz bir şekilde şişeden bir yudum daha aldım.
"Sabah olduğunda yıldızlar gibi düşlerim de kaybolup gitmeyecek mi sanki?"
Derin bir sessizlik olduğunda Deniz'e döndüm,o ise sakince gözlerini kapatmış sigarasını içmeye devam ediyordu,daha sonra dudakları aralandığında kafamı eğdim.
"Kaybolup gitmeyecekler Ozan,nasıl gökyüzü yıldızları gece olana dek gizliyorsa,sen de ruhunda gizleyeceksin düşlerini ve ne zaman karanlığına hapsolsan bir yıldıza sarılacaksın hayatına tutunmak için. "
"Belki de ben..."
Dudaklarımın üzerindeki parmak beni susturduğunda utanarak yutkundum.
"Bu gece kötü şeyler dolmasın zihnine."
Dediklerinin ardından susmaya devam ettiğimi görünce yeniden aralandı dudakları.
"Bu gece ruhunda hissettiğin acıyı güzel şeylerle değiştirmek istiyorum."
Sonra duraksayıp dediği şeye gülmeye başladığında sigarayı dudakları arasına alıp ellerini havaya kaldırarak gökyüzüne uzattı.
"...manzaradan bahsediyorum,öyle gergin gergin bakmasana."
Bakışlarımı yeniden ondan çektiğimde bu sefer kahkahası ikiye katlanmıştı.
"Ah çocuk...fazla kafaya takıyorsun." dediği şeyle birlikte dudaklarıma götürdüğüm şişeyi ellerimin arasından almak için bana yaklaştı,şimdiyse elleri gerginlikten sıkıca tuttuğum şişenin üzerindeki elimdeydi.soluklarını yavaş yavaş yüzümde hissetmeye başladığımda nasıl nefes almayı başardığımı bile idrak edemeyecek kadar panik olmuştum.
Ellerini şişeden,daha doğrusu elimin üzerinden çekmiyor, aksine bilerek yapıyormuş gibi daha da çok yaklaşıyordu.
Bu adamın gerçekten canıma kastı vardı anlaşılan!
Bana bakmaya devam eden mavi gözlerin her bakışı ruhuma iğnelerini batırıyor gibiydi,vücudum sanki içten içe harlanıyor, tüm ateş yanaklarıma hücum ediyordu. çoktan kızardığımı düşünürken yüzümü bir şekilde saklamanın bir yolu olsa diye geçirdim içimden.
Aramızdaki mesafeyi neredeyse sıfırladığında konuşmak için dudaklarını ıslattı.
Sonrasında derin bir soluk alıp susmayı tercih etmiş olacak ki yavaş yavaş uzaklaştı benden,elimin üzerinden çekilen ellerle tekrardan havanın keskin soğuğunda hapsolmuş gibiydim.
Neden yaşanmıştı böyle bir şey?"Deniz?"
Uzaklara dalan gözleri tekrardan beni bulduğunda bu sefer gözlerinde umutsuz bir hava vardı,tüm ışık yeniden solmuştu sanki. Saniyeler içinde yaşanan bu duygu durum değişikliğini kavrayabilmiş değildim.
"İyi olduğuna emin misin?İyi gözükmüyorsun,sorun ne?"
Bir şey demeden derin sessizliğin içinde elimdeki şişeyi alıp dudaklarına götürdü.
"Daha fazla içme çocuk, aklımı karıştırıyorsun. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bir mucize gerek. | bxb
Teen FictionAkhilleus'u öyle kapkara bir yas bulutu kapladı ki iki eliyle aldı ocağın küllerini, döktü başının üstüne, kirletti güzelim yüzünü. Sonra uzandı boylu boyunca tozun toprağın içine, elleriyle çıkarıp kopardı, kirletti saçlarını.