Dudaklarının değdiği şişe dudaklarımla buluştuğunda içimde susturamadığım çocuğun sesi avaz avaz bağırıyordu sanki.
Ozan da beni kendisine çeken bir şeyler vardı,bunu aşamıyordum. Onu her gördüğümde yalnızca susup onu izlemek,onun dediklerini can kulağıyla dinlemek geliyordu içimden.
Bir anda,böylesine tutkuyla çekilmiştim ona.Ve şimdi o karşımda böylesine güzel,böylesine saf bir şekilde bana bakarken, soğuktan kızarmış güzel yüzünün her yerine öpücükler kondurmak,tüm sözlerini dudaklarımla bastırmak istiyordum. Fakat bu aşk gibi hissettirmiyordu,bu daha çok hayranlıktı...Aşktan korkan bir adamın hayranlığa sığınırım belki de.
Sonra tüm bu düşünceler zihnimde bir pişmanlık yığını haline geliyor ve kendimden utanıyordum.
Utanma sebebimi bile bilmiyordum.
Ozan benim öğrencim demek istiyordum fakat bu bir bahane olamayacak kadar saçma bir sebep olurdu.
Daha öncesinde de ders verdiğim insanlarla ilişkilerim olmamış mıydı sanki?
Yaşı mıydı sorun? Hayır, bu bir sorun olamayacak kadar büyüktü Ozan.
Cinsiyeti? İşte bu da dünyanın en saçma bahanesi olurdu benim için,bu yolları aşalı,kendimi tanıyalı çok olmuştu.Peki bu aptal kafam neden hâlâ bir şeylerin yanlış olduğuna beni bu kadar çok inandırmıştı da ona her yaklaştığımda beni tutup ondan çekip uzaklaştırıyordu.
Zaman geçtikçe ve ben bu düşüncelerle boğulmaya devam ettikçe saatin ne kadar ilerlediğini fark etmeyecek kadar dalıp gitmiştim manzaraya,beni hepsinden uzaklaştıran şey omzumda hissettiğim ağırlık oldu.
Ozan kendini uykunun kollarına bırakmıştı,ne zamandır omzumda uyuyakaldığını bilmesem de her soluk alış verişinde kafasını biraz daha gömüyordu boynuma,rahat etmek ister gibiydi.
Kollarımı birbirine bağlayıp biraz daha rahat etmesine izin verdiğimde bu sefer kokusunu çok daha yakından hissedebiliyordum.
Gözlerimi kapatıp esen rüzgarla birlikte içime çektim bana huzur veren kokusunu.
Saçları rüzgarla birlikte yüzüme vurmaya başladığında tebessüm ettim.
Dalgalı güzel saçları,karışmış, yüzüne dökülmüştü.Şu halini izleyebiliyor olmak bana saniyeler içinde dünyanın en şanslı adamıymış gibi hissettirdiyse de biraz daha oturamayacağımızın farkındaydım.
Soğumaya başlayan havaya aldırış etmeden oturabilecek bir yapıya sahip değildi Ozan,bir de benim yüzümden hastalanmasını hiç istemezdim.
Usulca kalkıp onun boşta kalan bedenini ağaca yasladım.
Tüm eşyaları toplayıp arabaya yerleştirdiğimde,Ozan'ı da kucaklayıp arka koltuğa yatırdım usulca.
Yatar yatmaz yüzüne düşen bukleleri titreyen ellerimle geriye ittiğimde kalbim yerinden çıkacakmış gibi hızla çırpınıyordu.Buna engel olmaya çalışarak direksiyonun başına geçtim, bu sefer onu evine götürmek gibi bir hata yapmamayı seçerek seçimimi evimden yana kullanmalıydım. çünkü bana yeni bir hayat bahşediyormuş gibi hissettiren bu çocuğun nefes alamadığı her yer benim de ölüm fermanıma atılan imzadan başka bir şey olmayacaktı.
Ozan saf ve masumdu, Ozan bahsettiğimden cokk daha güzel ve duruydu. Onda hissettiğim şey kendimde bulduğum eksikleri tamamlamasıydı sanırım...
Geçmişi acı ve pislik dolu,pek de masum olmayan bir adamın kendinden uzak bu hayata hayranlığıydı ona çekilme sebebim.Ondan uzaklaşabilmeyi,sadece öğrencim olduğunu kabul edebilmeyi dilerdim.
Ona zarar verecek hayatımdan onu uzaklaştırmayı dilerdim.Fakat kimse görmeden, kimse bilmeden onu hayatıma dahil edecek yolu bulabileceğime dair inancım güçlü ve bir o kadar büyüktü.
Nereye kadar sürecekti bu uzaklık bilmem ama hayatıma girmek isterse işte o zaman onun için büyük bir savaş vermeye hazırdım."Eskisi gibi olmayacak Deniz,bu sefer pişman olmayacaksın."
Kendime verdiğim bu telkinleri yola devam ederken bir yandan da dikiz aynasından çocuğu izlemekle geçen uzun bir yol olmuştu.-
Okunmasa da aşığım bu kurguya..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bir mucize gerek. | bxb
Teen FictionAkhilleus'u öyle kapkara bir yas bulutu kapladı ki iki eliyle aldı ocağın küllerini, döktü başının üstüne, kirletti güzelim yüzünü. Sonra uzandı boylu boyunca tozun toprağın içine, elleriyle çıkarıp kopardı, kirletti saçlarını.