14

19 4 2
                                    

@deniz_akay: "Böyle bir güzellik karşısında mağlup olmaktan kim utanırdı ki?"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

@deniz_akay: "Böyle bir güzellik karşısında mağlup olmaktan kim utanırdı ki?"

Kafamı tuvalden kaldırmama sebep olan bildirim sesiyle kendime gelerek geriye doğru sendeledim.
Zaman algımı yitirmiştim, ne zamandır tabloyla uğraştığımın farkında dahi değildim.
Tabloyu yarına kadar yetiştirmek aklımdan geçse de acele etmiyordum hem bunu Deniz'e göstermek fazlasıyla gerici hissettiriyordu.
Fırçayı bir kenara atıp yatağın üzerine bıraktığım telefonu ellerimin arasına aldım ve yere oturdum tekrardan.

Ellerimdeki boyayı eski tişörtümün üzerine silip umursamadan kilidi açtım.
Aysel'den ve arkadas grubumuzdan gelen bildirimlere göz atıp yeni gelen bildirime baktım.
Deniz'i attığı postu görmemle tebessüm etmem bir olmuştu.
Her şeyde olduğu gibi bunu da üzerime alınmıyordum ama sevdiğim kitabı okuduğunu görünce mutlu olmadan edememiştim.
Gönderiyi beğenip bir süre hesabına bakındım.
Acaba kim için yazmıştı bunu?..

Düşünmemeye çalışarak geçen de lafını ettiği gibi isteği kabul etmiştim,bu sefer cidden aklımdan çıkmıştı.
Günlerdir babamla uğraşmaktan pek de bir şey düşünemiyordum.
Ayaklanıp balkona çıktım,dudaklarımın arasına bir dal yerleştirip bedenimi demirlere yasladım.

Bir şeyler paylaşmak istemiştim,galeride gezindim.
Fazla fotoğraf çekmeyi sevmezdim,daha doğrusu kendimi çekmeyi sevmiyordum.
Ama bu sefer sebepsizce böyle bir istekle dolmuştu içim.
Düzgün bir fotoğrafım var mıydı ki?
Galeriyi talan etmekle meşgulken derin bir nefes aldım.
Aysel'den bunun dersini almam gerekiyordu sanırım.
En sonunda bir fotoğraf seçebilmenin verdiği sevinçle gülmeden edemedim.Peki ne yazmalıyım?
Biraz düşünüp kararlılıkla parmaklarım
gezindi klavyede.

Peki ne yazmalıyım?Biraz düşünüp kararlılıkla parmaklarımgezindi klavyede

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


ozan_yigits: "...göğsümde tam olarak açıklayamadığım bir heyecan vardı.
Kurtuluş, tehlike ve umut, içimde üçü bir aradaydı."

Daha fazla düşünürsem utanacağımı bilerek ekranı kilitleyip bedenimi tamamen yerle buluşturdum.
Yarın onu görecektim ve saatlerdir zihnimde dolaşan tek şey Deniz olmuştu.
Aynı kitaptan alıntı yaparak aptallık mı etmiştim?
Derin bir nefes alıp sigarayı kültablasının içine bastırdım,balkondan çıkar çıkmaz kendimi yatağa atmıştım.
Ve derin bir uykunun düşüncelerimi biraz olsun susturacağından emindim.

◇◇◇◇

Adam bedenini biraz daha yasladı geniş çınar ağacına ,dizlerinin üzerine koyduğu defteri kenara çekip kahvesinden bir yudum aldı.
Parkta koşuşturan çocuklar,onların peşinden koşan ebeveynlere baktı.

Bir ailede yetişmemiş olmanın buruk tebessümü vardı suratında,hiçbir zaman bir yere ait olamamanın...

Düştüğünde sağ köşede gördüğü, annesinin bedenine sarmalanan o çocuk gibi olmamıştı hiçbir zaman ya da babasının eve gelişini dört gözle bekleyen o heyecanlı çocuk olamamıştı.
Deniz çocuk olamamıştı.

Tek başına baktığı ruhunu bedenine sığmayacak kadar çok büyütmüşü ve şimdi de yaşlanıyordu erkenden.
Ve şimdi de tükeniyordu umutları birer birer.
Genç bedeninin yaşlı ruhu tarafından ele geçirilmesini izliyordu bir köşede.
Çiziyor,çiziyor, çiziyordu.
Durmadan karalıyor,kendine bir çıkış yolu arıyordu.

Çocuk olmak istiyordu,koşup eğlenmek,düşmek ve annesine sarılmak.
Babasına şımarmak istiyordu Deniz.
Büyümek istememişti ki hiç fakat çocuk olmayı da bilmiyordu o.
Hayatı biliyor, acıyı biliyor ama çocuk olmanın masumluğunu bir türlü kavrayamıyordu.

Kanayan dizini annesine kocaman bir yarayı gösterir gibi gösteren,acıyla ağlayan çocuğu izledi bir süre.
Güldü çocuğun bu haline.
Ufacık bir taş batmıştı dizine yalnızca.
Ama ilgi bekliyordu çocuk,her çocuğun beklediği gibi.

Hayal meyal hatırlıyordu böyle bir anısını.
Çok küçüktü henüz beş altı yaşlarında ya var ya yoktu küçük adam.
Yetimhanenin bahçesinde bir o yana bir bu yana koşup duruyordu yaşadıklarından bi'haber.

Öyle özgür öyle mutluydu ki olduğu yerin acımasızlığından,dünyanın çirkinliğinden habersizken.

Sonra sendeledi Deniz, bir anda bedenini yerde buldu,yere büyük bir şiddetle çarpmış olduğu dizinin kanadığını gördü, küçücük avuçları yara bere içinde kalmıştı.
Bağırdı,deliler gibi ağlamaya başladı.
Sesinin yettiği kadar yardım istedi.
Annesini istedi.
Babasını istedi.

Soğuk binadan çıkan görevli onu revire götürene kadar ağlayıp durdu. Kadının kucağında bir o yana bir bu yana durmadan çırpınıyordu acısını unutmuş bir şekilde.
En sonunda bir sedyeyle buluştu bedeni.
Onu buraya getiren kadın gitti ve revirdeki hemşire dizini incelemeye başladı.

"Ah Deniz,neden hiç dikkat etmiyorsun oğlum?"

"Oğlum..."ne güzeldi bunu duymak,çocuk aklıyla hemen seviniverdi Deniz. Acısını unuttu,gülümsemeye devam etti.
Hemşire kavanozun içinden küçük bir şeker uzattı çocuğa.

"Şimdi güzelce bir pansuman yapalım sana delikanlı,sonra da hiçbir şeyin kalmayacak,tamam mı?"

Usulca başını salladı Deniz, hemşire eğilip ona pansuman yaparken bir yandan da masum masum onu izleyen çocukla konuşuyordu.

Deniz bu ilgiden oldukça hoşlanmış,her zaman bu ilgiye maruz kalmak istemişti.
Bu ilginin merakı ilerleyen yaşlarda dizlerindeki,kollarındaki yaralara neden
olmuş. O beş dakikalık ilgiye maruz kalabilmek için yapmadığı şey kalmamıştı çocuk yaşında.

Anıların buruk hüznü gözlerine doldu adamın.
Kendine gelip silkelendi.
Defterinden bir sayfa kopardı ve kalemlerini çantasına atıp ayağa kalktı.
Annesine sarılıp ağlayan çocuğun yanına doğru yürümeye başladı.

"Selam delikanlı."

Çocuk kafasını kaldırıp ağlamaktan kızarmış gözleriyle adama bakmaya başladı.
Annesi ise tebessümle adamı izliyordu.

"Aslında gayet güçlü gözüküyorsun,buna ihtiyacın olmadığına eminim ama sana bir şey vermek istiyorum."

Diyerek defterinden kopardığım sayfayı çocuğun annesine uzattı.
Kadın kağıdı incelerken yüzündeki tebessüm olabildiğince büyümüştü.

"Deniz bak abi bizi çizmiş oğlum,ne kadar da güzel olmuş değil mi?"

Deniz gözlerindeki yaşları elinin tersiyle usulca silip merakla kağıda odaklandı.
Bu sefer ağlayan yüzü bir anda aydınlanmıştı.
Annesine sarılırken çizilmiş olan ufak karalama çocuğu öylesine mutlu etmişti ki bu sefer gülücüklere boğulmuştı güzel yüzü.

Adının Deniz olduğunu öğrendiği çocuğun hizasına eğilip saçlarını okşadı adam.

"Adaşız demek Deniz?"

Kadın çocuğu kucağından indirir indirmek minicik elleri adamın boynuna dolanmıştı hızla.

"Çok teşekkür ederiz Deniz Bey."

Kadının teşekkürünü kafa sallayarak geçiştirdi ve ona sarılan minik kollara karşılık verdi Deniz.
Çocukluğuna sarıldığını hissettiğinde düşünceleri gözlerine hücum etmiş ve dolan gözlerini onlardan gizleyerek kendine gelmeye çalışmıştı.

Kadının elini sıkıp tekrardan gülümsedi ve küçük çocuğa el salladı.

İçindeki buruk hüzne rağmen gülümsüyordu.
Kendini büyüten bir çocuk olmanın güçlü yanı onu tekrar ele geçirdiğinde arabasına atladı ve kendini bildiği tek yere sürdü arabayı.









bir mucize gerek. | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin