24

13 1 0
                                    

"Yüz çevirdiğin ailenin evine mi döndün şimdi de? Ukala..."

Annesi tiksinerek Ozan'ın suratına bakarken o ise sadece derin bir soluk aldı bu sitemler karşısında.

Kadın büyük bir öfkeyle ellerini baş ağrısını dindirmek adına şakaklarında gezdirdi.

"Sana inanamıyorum Ozan,tüm bu yaptıkların o kadar çocukça ki!"

"Beyefendi gitmiş,bizim tuttuğumuz, bizim seçtiğimiz,resim konusunda destek olmasını beklediğimiz adama aşık olmuş,inanılır iş değil!"

Ozan susarak halının desenlerini izlemeye devam etti,diyecek hiçbir şeyi yoktu,alışmıştı.
Alışmıştı bu kavgalara.
Alışmıştı ailesinin bu bomboş,düşüncesizce öfkesine.

"Kaç hafta oldu haberiniz var mı Ozan Bey?Kaç haftadır bu evde olmadığının, yalnızca Deniz Hocanın seni kovmasıyla bir evin olduğunu hatırladığından haberin var mı?"

Ozan öfkeyle kafasını kaldırdı, sabrı kalmamıştı.

"Ev mi? Bu dört duvar arasındaki cehenneme ev mi diyorsun sen?"

Adam hızla bir tokat indirdi çocuğun suratına, Ozan'ın kafası yana savrulurken tutamamıştı artık gözyaşlarını.
Gözleri tekrardan babasını bulduğunda zorla toparladı kelimeleri.

"Böyle ev olmaz olsun baba."

Hızla merdivenleri indi,portmantodan ceketini alıp yağmurlu havaya aldırmadan çıktı dışarı,kaçarcasına.

Bahçeden adımını attığı ilk an derin bir nefes aldı.

'Sevgilim beni görmedi,sevgilimi terk ettim,ailem bambaşka bir dünyaya ait,yitirdiğim bambaşka bir ailem var ve savaşmam gereken gözyaşlarım...'

'Savaşmak gereken gözyaşlarım. '

'Gözyaşlarım. '

'Savaşmam gereken.'

Gözlerinden akan yaşları sakin olmaya çalışarak sildi ve akşamın karanlığında bisikletini atlayıp bunları yaşadığı her an gittiği yere doğru sürdü bisikletini.

Gelmek istediği yere ulaşınca rastgele bir sokak lambası altına kilitledi bisikleti.
Demir kapıdan içeri girerken gözleri barın etrafındaki sandalyelerde gezindi.
Boş bir sandalyeyi gözüne kestirip çekti.
Elleri masanın üzerinde sakinlesmeye çalışıyordu.

Başı deli gibi ağrıyor, yanaginin acısı dinse de yüreğinin sızısı bir an dahi olsa geçmiyordu.

"Ne istersiniz?"

Her zaman rastladığı barmene döndü Ozan,o çok sarhoş olduğu geceki barmen sanırım artık yoktu.

"Bir bira alacaktım."

Adam kafasını hızla sallayıp birayı hazırlarken telefonunu çıkardı cebinden, hızla sessize aldı.

"Buyrun."

Gelen birayı birkaç dikişte içip tazelemesi için adama doğru uzattı.

Zaman geçti,içkiler geldi gitti,ama Ozan'ın acısı dinmek bilmedi.
Ozan'ın yüreğindeki sızı bir türlü geçmedi.

"Merhaba,oturabilir miyim?"

Ozan kafasını kaldırıp başında dikilen esmer adama göz gezdirdi.
Esmer tenine yakışan kahve gözlerine baktı bir süre.
Tebessümüne karşılık verip o da gülümsedi.

"Tabii buyrun."

Cümlesini söyler söylemez dönüp ickisinden bir yudum daha aldı.

"Size karışmak değil niyetim fakat...Bu kadar hızlı içmeyin dilerseniz."

Ozan histerik bir kahkaha attı.

"Bir bu kalmıştı kısıtlanmadığım!"

Birkaç saniye sonra dediği şeyin ne kadar kaba olduğunu fark ettim sarhoş olmasına rağmen zorla da olsa adama doğru döndü.

"Kusura bakmayın benim canım...benim biraz canım sıkkın."

Adam anlayışla başını sallayıp bardağını Ozan'a doğrulttu.
Ozan karşılık vererek içkisini tokuşturdu ve bir yudum daha alıp masaya bıraktı.

"Ben Ozan bu arada."

Adamın sıcak elleri Ozan'ın buz tutmuş elleriyle buluştuğunda içi ürperdi genç adamın.

"Kıvanç. Memnun oldum Ozan."

Yeni yeni fark ettiği detaylara takıldı Ozan.
Mesela tüm bu salaş mekanın içinde adamın takım elbiseyle durması absürttü.
Üstelik tek bakışta anlaşılacağı üzere adam oldukça zengindi.
Giyimi,takıları...
Tüm bunların yanında tek delik kulağına taktığı zarifce parlayan küpesi.

"Küpen güzelmiş. "

Adamın eli kulağına gitti,bir süre durup daha sonra gülümsedi.

"Beğenmenize sevindim."

"Lütfen bana Ozan de,tercihim siz olmayacak kadar çocuğum. "

Tekrar yaşadıklarını düşündü Ozan.
Çocuk...
Ailesi,arkadaşları hepsi bir yandan ona bu sıfatı yakıştırırken hayatını açtığı,ruhunu önüne sevdiği sevgilisi de ona bundan farklı bir söylemde bulunmamıştı.

İşte o yüzden bir yabancının da sahte sözcüklerine ihtiyacı yoktu.

""Alışkanlık, kusura bakma lütfen. "

Anlayışla kafasını salladı kisacaonune dönüp içkisini içmeye devam etti.

"İşten dolayı mı?"

"..."

"Bakma öyle, üstün ortama göre biraz absürt..yani farklı olduğu için izlenimde bulundum."

Sarhoş bir kafayla ancak bu kadar düzeltebilmişti kendini.
Kıvanç çocuğun bu tatlı hallerine gülümsedi.
Geldiğinden beri ilgisini çeken çocuğun yanına gelmekle hata yapmadığını bir kez daha anladı.

"Doğru diyorsun aslında, ister istemez resmiyete odaklanıyorum."

"Salaş yaşamak da gerekiyor Kıvanç,her zaman öyle resmi resmi,duvar gibi durulmuyor,ruhumuz da buz tutmasın değil mi?diğerleri gibi..."

Çocuğun aklından şu ana kadar tanıştığı tüm insanlar bir bir geçtiğinde yerinde duramayarak ayağa kalktı gerginlikle.

Ama otururken yerinde duramayan Ozan,şimdi de ayakta duramıyordu.

Adam onu hızla kollarıyla sardı.

"Yavaş ol,düşeceksin. "

Ozan'ın nefesini adamın yüzüne çarparken ikisi de bu yakınlıkla bir süre şoka uğrayarak birbirlerine baktılar.
Yeniden tanışır gibiydiler.

Ozan'ın yeşil gözleri adamın en kötü kahveye bürünmüş güzel gözleriyle buluştu.
Kokusu burnuna dolduğunda derin bir soluk aldı.

İkisinin bu anını bölen duydukları ses olmuştu.
Ozan'ın kulağına gelen tanıdık ses.

"Başka bir arzunuz var mı beyler?"

bir mucize gerek. | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin