Jungkook... O bana sarılmıştı!!
Anında hıçkırıklarım artarken sıkıca tutunmuştum ona, kurtarıcıma. Onun kolları arasında bağıra bağıra ağlamıştım.
Ne kadar süre öyle kaldığımızı bilmiyordum ama Jungkook, ben sakinleşene kadar bana sarılmaya devam etmişti. Tabi sakinleştikten sonra Jungkookla sarılıyor olma gerçeği beni ikinci bir şoka sokarken, anlık gerginlikle kollarımı çekmiştim hemen. Kenardaki banklardan birinde oturmuş öylece duruyorduk şimdi.
"Daha iyi misin?"
Sessizliği bozan Jungkook olmuştu. Bana kalsa ölene kadar orda gergince otururdum zaten. "E-evet iyiyim...teşekkür ederim" içimden kekelememe söverken zor da olsa cevaplayabilmiştim sorusunu. "Buraya birlikte geldiğin biri var mı? Haber vereli-"
"TAEHYUNG!!" Sıçramıştım olduğum yerde. Ben Taehyung'u unutmuştum tamamen!!
Jungkook'un şaşırmış bakışlarıyla karşılaşınca kendimi toparlamaya çalışmıştım. Rezil olmalara doyamıyordum resmen. "Ah ben ü-üzgünüm şe-" "İsmi Taehyung heralde arkadaşının" diye kıkırdamıştı. Ben gülüşüne düşmekle meşgulken konuşmaya devam etmişti o. "Telefonun yanında mı? Benden arayabiliriz istersen?" "Yo-yok gerek yok telefonum burda çok teşekkürler"
Telefon ekranını açmamla Taehyung'tan gelen 14 cevapsız arama bildirimiyle yüz yüze gelmiştim. Ben fena sıçmıştım... Hemen geri aramıştım Taehyung'u.
"Tae-" "NERDESİN SEN?!" "Be-" "SENİ KAÇ KERE ARADIĞIMDAN HABERİN VAR MI?" "Ben üzgü-" "NERDESİN ÇABUK SÖYLE" "Dışarda" "NERDE DIŞARDA"
Nerde olduğumu bilmiyordum ki. Jungkook'u takip etmiştim sadece. Etrafıma şöyle bi bakarken Jungkook anlamış olsa gerek "Arka çıkış, tuvaletlerin ordan sağa doğru ilerlesin" demişti. Taehyung'a söylememle yanımıza gelmesi 1 dakika falan sürmüştü sanırım. Işınlanmıştı adeta.
"JİMİN! NERELERDESİN SEN?!" "Taehyung be-" "Seni ne kadar merak ettim biliyor musun? Her yere baktım yoktun. Neden giderken haber vermedin bana?"
Taehyung'un ne kadar telaşlandığı yüzünden de sesinden de belli oluyordu. Korku dolu elleri kollarımı sarsmıştı. Çok üzmüştü beni onu böyle görmek. Hele de buna benim sebep olmam, yeni kurumuş sayılan gözlerimin tekrar ıslanmaya başlamasını sağlamıştı.
"Taehyung ben... ben çok özür dilerim" demiştim ağlamaklı çıkan sesimle. "Bebeğim noldu neden ağlıyorsun" ağlamaklı sesimi duyar duymaz hemen yumuşayan sesi beni daha da suçlu hissettiriyordu. Dünyanın en iyi arkadaşı falan olmalıydı. Ve ben onu hiç hak etmiyordum.
"Canım benim tamam sakin ol."
Aklıma o iğrenç pisliklerin sakin ol deyişleri gelmişti "HAYIR SAKİN FALAN OLMİCAM" diye bağırmıştım bir anda. Taehyung ani çıkışımla bana bakakalmıştı şaşkınca. Bakışlarını görmemle anında kendime gelirken artık bir açıklama yapmam gerektiğinin farkına varmıştım. "Ben özür dilerim sadece-"
"Arkadaşın çok yorulmuş olmalı o biraz dinlenirken biz konuşalım istersen" diye araya girmişti Jungkook.
Taehyung bu zamana kadar bana odaklanmaktan Jungkook'u fark etmemiş olsa ki yüzüne öylece bakakalmıştı. Şok üstüne şok yaşayan Taehyung kısa süreli bir afallamadan sonra kafasını sallamıştı.
Demin Jungkookla oturduğumuz banka tekrar oturmuş, karşımda benden uzakta konuşan iki ciddi bedeni izliyordum. Jungkook yine ve yine beni kurtarmıştı aslında. Taehyung'tan bir şey saklamak değildi amacım, yeri gelince tabiki de söyleyecektim ama şu an her şey çok tazeydi. Anlatabilecek güçte hissetmiyordum kendimi. Kafamı boşaltmaya çalışıp önümdeki bedenlere odaklanmıştım. Kabusla başlayan bir rüya gibiydi aslında şu an her şey. İnanılacak gibi değildi. Hele de Jungkook'un beni ikinci kez kurtarması. Kahramanımdı gerçekten. Ben onu sevmekten nasıl vazgeçebilirdim ki.
Sarıldığımız anlar gözümün önüne gelince yanaklarım git gide ısınmaya başlamıştı. Doğru biz sarılmıştık. Biz... Jungkook ile ben! Hala inanamıyordum buna. Uzun uzun sarılmıştı bana. Ne kadar iyi geldiğini bir bilseydi keşke, beni nasıl da rahatlattığını.
Banktan sarkan ayaklarıma bakıyordum. Boyum her zaman her şeyde olduğu gibi bu banka göre de kısaydı. Arkama iyice yaslandığımda ayaklarım yere değmiyordu. Kafamı, salladığım ayaklarıma eğmişken, bir yandan da önüme düşen saçlarımla kızaran yanaklarımı kapatmaya çalışıyordum. O sırada önümde yere doğru çöken Taehyung görüş alanıma girmişti. Bana en huzur verici gülümsemelerinden birini sunarken ellerimi tutmuş ve "Hadi eve gidelim chimchim" demişti. Ona doğru eğilip dolamıştım kollarımı boynuna. Bir süre sarıldıktan sonra "peki" demiştim yorgun bir gülümsemeyle.
"Ben bırakayım sizi"
Ah doğru ya hala burdaydı prensim. Gerçekliği sorgulamama sebep oluyordu. "Gerek yok t-teşekkür ederiz" "Lütfen ısrar ediyorum saat de geç oldu hem" "Sorun değil gerçekt-"
"Olur peki teşekkür ederiz" sözümü kesip araya girmişti Taehyung birden.
(260522/0021)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love U Playboy
FanfictionPlatonik bir jimin ve playboy jungkook (düz yazı + texting)