____________________
Jimoli: nerdesin
Taetae: müh fakültesinin kapısına gel
Jimoli: geldim
Taetae: içeri gir görcen benii
____________________
Taehyung'a sarılmak için yeltenmiştim ki, yüzümü gördüğü gibi kollarıma yapışıp "Ne bu halin Jimin?" diye sormuştu endişe dolu sesi ile. "Kahretsin o kadar belli oluyor mu?" "Soruma cevap ver önce, ne oldu ağladın mı sen?" "Yok bi şey anlatırım sonra" "Jiminn!" "Ya valla yok bi şey, anlatırım sonra" "Jungkookla mı ilgili?" "Hayır Tae, dün babamı andık annemle, ben de duygusallaştım işte biraz"
"Kuzum benim" diyerek anında sarılmıştı bana titreyen sesiyle Taehyung. Tekrar duygulanırken "Dur bak yine ağlicam şimdi" demiştim. Yaşaran gözlerime inat, göz damlalarımı geri yollamaya çalışıyordum.
"Tamam tamam" diyip sarılmayı bırakan Taehyung sulanmış gözlerini gizlemeye çalışıyordu ama çok geçti, görmüştüm. "Bi de bana sulu göz diyosun şapşal seni" demiştim alaylı bir sesle. "Aramızda en sulu gözlü duran sensin ama şu an" diyip sırıtmıştı Taehyung yaşaran gözlerini koluna silerken. "Off yaa çok mu belli oluyo cidden?" "Yok yok şaka yapıyorum, iyisin gayet" "Geçiştirdiğini daha da belli etseydin keşke Tae ya" "Yok be oğlum cidden belli olmuyo" "Tamam tamam inandım hadi" "Sana da ne desek yaramıyo hee" "Neyse artık, elimden bir şey gelmez zaten şu an"
"Gerçekten belli olmuyor ama şimdi gitmemiz lazım artık, ayıp olcak Jungkooklara" "Jungkooklar mı?!" "Evet, niye mühendislik binasına çağırdım seni sanıyosun" "Ne bilim değişiklik olsun istedin sandım" "Safım benimm" diyerek saçımı karıştıran Tae'ye üflemiştim.
"Kötü gözükmeyen tek şey saçım zaten şu an, onu da bozma lütfen" sonra üflemeye devam ederken söylenmiştim tekrardan "Jungkookta ordadır kesin beni böyle görücek şimdi of, ben gelmiyim Taehyung yaa hım?" "Jimin dalga mı geçiyosun? Seni almaya gideceğimi söyledim, bizi bekliyolar" "Bi de beni almaya geleceğini mi söyledin?!" "Evet ne deseydim ki?" "Of zaten çocukmuşum gibi davranıyor, şimdi cidden çocuk olduğumu sanar artık" "Masada sana hiçte çocukmuşsun gibi bakmıyordu ama" "Cidden öyle mi düşünüyorsunn?" diye şakımıştım sevinçle.
"Bak ya nasıl gülüyo yüzü hemen, ben gerilir tek başına masaya gelmeye diye kalkıp almaya geliyim beyfendiyi, bana hiç gülücük yok, Jungkook nefes alsa yetiyo ama" diye yalancıktan somurtan Taehyung'a dönüp sarılmıştım hemen. "Oy benim taetaem kıskanmış mıııı?" "Tamam tamam gidelim artık ayıp olucak" "Ama böyle de tuhaf olucak" "Aman jimin her hareketimizi sorgulayacaklarını sanmıyorum. Yeni yeni arkadaş oluyoruz şurda sal biraz" "Jungkookla ilgili her hangi bir şeyi salabileceğime inanıyor musun cidden?" "O da doğru, o zaman keyfini çıkar sen de Jungkook ve arkadaşlarıyla takılıyoruz resmennn" "O da doğru" "Evet çünkü ben heep haklıyımdır. Şimdi cidden gitmemiz lazım hadii" Derin bir nefes alıp, vermiştim önce, sonra da "Peki" diyip Taehyung'u takip etmeye başlamıştım.
*****
Sonunda masaya geçtiğimizde Hoseok hyung yüzümü görünce "Ne bu halin Jimin, hasta mısın yoksa?" diye sormuştu. "Yok dün uykumu alamadım da p-pek" demiştim yüzümü yere gömmek isterken, belli oluyordu işte! Jungkook'un duymamasını diledim içimden. "Göz altların kıpkırmızı olmuş yav" diye devam ettiren Hoseok hyungu, Yoongi hyung dürtmüştü. İçimden ona teşekkür ederken, Hoseok hyung için dürttüğünü görmemiş gibi yapıp "E-evet öyle oldu biraz" demiştim zorlama bir tebessümle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love U Playboy
FanfictionPlatonik bir jimin ve playboy jungkook (düz yazı + texting)