Bir yandan üstümdeki bana göre oldukça ağır olan bedeni düşürmemeye çalışırken, bir yandan da içeri girip kapıyı kapatmaya çalışmak oldukça güçtü. Daha fazla tutamamıştım da zaten, kapıyı kapatır kapatmaz dengemi kaybetmemle Jungkookla birlikte yeri boylamıştık.
Yüzlerimiz şu an o kadar yakındı ki Jungkook'un nefesini hissedebiliyordum. Beni yeni fark etmiş olmalıydı, "Aaa jimin sen mi geldin?" diye sormuştu yüzündeki sarhoş gülümsemeyle. Sakin kalmaya çalışırken "E-evet" demiştim. Ancak üstündeyken ve suratlarımız arasında santimler varken ne kadar sakin kalabilirdim ki...
"Hoş geldin~" demişti bana gülerek bakmaya devam ederken. Bu kadar yakınında olmak başımı döndürse de kendime gelmeliydim bir an önce. Yüzüme görünmez tokatlarımdan birini sallayıp çekilmiştim Jungkook'un üstünden. Hala yerde yatan bedenin yanında yerde otururken "Hoş bulmadım ama" demiştim sesimi ciddi tutmaya çalışırken. "Niye?" diyip astığı suratına götürmüştüm elimi istemsiz. "Bu halin ne Jungkook?" diye sormuştum yanağını okşarken. Anında gözlerini kapatan beden o kadar yorgun gözüküyordu ki yüreğim burkulmuştu.
Kim kırmıştı seni bu kadar Jungkook? Ne dertlerin vardı ki hasta halinle bu kadar içmiştin? Canımı acıtmıştı onu böyle görmek ama üzülme zamanı değildi şimdi. Önümde yerde uzanan bu koca sarhoş tavşanı yatağına kadar taşımam gerekiyordu.
Sesi ciddi ve tükenmiş bir hal alırken hala kapalı olan gözleriyle "İçtim" demişti, hala yüzünde olan elimi tutarken. "Orası belli canım hem de hastayken içmişsin bravo" dediğimde, canım dediğim sırada aralanan gözlerinin bir raslantı olduğunu düşünürken, öylece bana bakmaya devam ediyordu Jungkook.
Zorda olsa gözlerimi gözlerinden ayırmış ve "Hadi seni yatıralım, yorgun olmalısın" demiştim. Elimi tutuşu sıkılaşırken "Evet... yoruldum Jimin..." demişti Jungkook.
Şu andan bahsetmediği o kadar belliydi ki. Tam o an ortak olmak istemiştim tüm yorgunluklarına, acılarına. Elimden gelebildiğince taşımaya hazırdım. Bir bilseydim onu bu denli üzen şeyin ne olduğunu...
Zor da olsa yatağına taşımayı başarmıştım Jungkook'u. Başarmıştım başarmasına ama yatağa bırakırken boynumdaki kolu yüzünden dengemi kaybedip tekrar üstüne düşmüştüm. Jungkook'un üstüne düşmelere doyamıyordum bugün cidden. "P-pardon" diye kekelerken kalkmak için hamle yapmıştım ki kollarıyla belimi sarmıştı jungkook. "Yakaladım!" demişti sonrasında da suratıma gülümserken.
Göğsü üstünde deli gibi çarpan kalbimi hissetmemesini umarken "J-jungkook bı-bırakır mısın?" demiştim kekeleyerek ama Jungkook beni dinliyor gibi gözükmüyordu. "Gerçekten de çok incesin jiminshii kemiklerini hissedebiliyorumm" demişti iri elleriyle iyice vücudumu sararken. "Jungkook! t-tamam b-bırak artık" demiştim sesimi sert ve ciddi tutmaya çalışırken -kekelemem sayesinde sesim ne kadar ciddi çıkabildiyse artık tabi-
Anında ellerini gevşetirken "Üzgünüm" demişti Jungkook. Rahat bir nefes verirken üstünden kalkıp yan tarafına oturmuştum. Terslemiş gibi gözükmek istemiyordum ama belime öyle sarılırken kalp atışlarımı ondan saklamam imkansızdı. Soluklanıp dağılan üstümü düzelttiğim sırada "Ama jiminshi..." demiş ve elini yanağıma çıkarmıştı Jungkook, sonra da "yanakların niye bu kadar kırmızı?" diye devam etmişti. Şok üstüne şok geçirirken afallayan beynimle ağzıma ilk gelen bahaneyi söylemiş ve tabiki saçmalamayı başarmıştım.
"S-sıcak bu-burası da ondan" Kim inanırdı ki buna... Bu kadar açık olmama söverken, Jungkook'un sarhoş olmasına şükretmiştim doğrusu. "Öyle mi ben üşüyorum aslında" diyerek boş bakışlarla bana bakmaya devam eden Jungkook'un alnına götürmüştüm elimi anında. "Jungkook sen yanıyorsun!" Yanağıma dokunduğunda normalden sıcak olduğunu düşünmüştüm zaten elinin ama heyecandan olsa ateşi olduğu basmamıştı aptal kafama.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love U Playboy
FanfictionPlatonik bir jimin ve playboy jungkook (düz yazı + texting)