"Bi-biraz önce sen..."
"Seni öptüm Jimin"
Yaşadığı şok devam ederken parmakları bilinçsizce dudaklarına gitmişti Jimin'in. Gözlerini Jungkook'dan bir an olsun ayırmazken 'Dudaklarım biraz önce Jungkook'un dudaklarına dokundu...' diye içinden geçirmişti ve geçirdiği anda yaşadığı farkındalıkla gözleri dolmuştu.
Kendisine bakan koca gözlerin ıslandığını görmesiyle gülümsemesi yüzünde donmuştu Jungkook'un. O an, Jimin öyleyken, duygularını ona anlatmanın ve bu saçma yanlışlığı durdurmanın en iyi yolunun onu öpmek olduğunu düşünmüştü Jungkook. Kendisi pembe dudaklarla huzuru tekrar bulurken, Jimin karşısında yaş döküyordu.
Yoksa! Yoksa yanlış mı anlamıştı?!
Sarışının deminki çırpınışları duygularının karşılıklı olduğunu düşündürmüştü. Ama öyle değildi belki de... Belki sadece korktuğundan dolayıydı...
Yaşananlara bakıldığında Jimin'in kendisinden korkması ihtimali hiçte absürt gelmemişti Jungkook'a.Aklına gelenlerle ellerini kafasına götürmüş ve saçlarını sıkmıştı Jungkook. Şu an kendisini yatırıp dövmek istiyordu. Taehyung onu engellemeye çalışmakta haklıydı. Yine hata yapmıştı.
Sessizliğini koruyan Jimin, akan göz yaşlarını silmekle meşgul olduğundan Jungkook'a bakamamıştı o an. Kolunu gözlerinden çektiğinde ise Jungkook'u elleri saçlarında, karşısında titrerken bulmuştu.
"Jungkook?!"
"Ben, ben çok üzgünüm Jimin! Ben seni yine... yine zorladım! Çok üzgünüm! İğrenç herifin tekiyim! Özür dilerim... özür dileri-"
Bu sefer lafı kesilen Jungkook olmuştu. Hem de Jimin'in dudakları tarafından.
"Jimin sen..." "Seni öptüm" kızarmış yanaklarının gölgelediği kendinden emin bakışlarıyla konuşmuştu Jimin. "Ama senin gözlerin dolmuştu demin" dediğinde Jungkook, "Mutluluktandı o şapşal" diye cevaplamıştı Jimin, al al olmuş yanakları ve hala ıslak olan gözlerinin yanında otuz iki diş gülümsemesiyle.
Sarışının ona gülen yüzüne bakarken demin kaybettiğini hissettiği yaşam sevinci geri gelmişti Jungkook'un. Minik bedenin göz yaşlarını silerken "Nasıl başarıyorsun bunu?" diye sormuştu Jungkook. Jimin, demin Jungkook'u öpmüş olmasına rağmen -ki bunu yaptığına hala inanamıyordu- şu an göz yaşlarını silen parmaklar nedeniyle kekeleyerek konuşmuştu. "N-neyi?" Gözlerinde gezdirdiği ellerini sarışının etli yanaklarına indirmişken "Bu kadar iyi olabilmeyi" demişti Jungkook. Yanaklarındaki koca ellerin baskısı yüzünden büzüşmüş dudakları arasından "Nasıl yani?" diye sormuştu Jimin. Özellikle yaptığı bir şey yoktu ki şu an. Anlamaz bakışlarla Jungkook'a baktığında, iri bedenin ona gülümsediğini görmüştü. Bir daha göremeyeceğini sandığı bu sıcacık gülümseme kalbini ısıtıyordu Jimin'in.
"Kızaran yanaklarını izlemek inan çok güzel ama artık otursak iyi olucak, sana söylemem gereken şeyler var" dediğinde Jungkook, iri bedenin gözlerine bakarken girdiği transtan çıkan Jimin "T-tabi gel oturalım şöyle" demişti, yanaklarını elleriyle gizlemeye çalışırken.
Yatakta yan yana oturuyorlardı şimdi ikisi. Jungkook sesli bir nefes almış ve Jimin'in ellerini tutmuştu. Ellerinin temasıyla tekrar hızlanan kalbini hissettiğinde, 'Demin olanlardan sonra nasıl oldu da bayılmadım' diye düşünmüştü Jimin.
Minik bedenin kızarmış gözlerine bakmış ve buruk bir tebessümle konuşmaya başlamıştı Jungkook. "Göz altların... kızarmış hep, benim yüzümden olmalı... ben çok özür dilerim Jimin, her şey için" "Sorun de-" "Bitirmeme izin ver lütfen" "P-peki" "Sen ne kadar sorun değil desen de orta da büyük bir sorun var. O günkü davranışlarım affedilemez, sense benden iğrenmek yerine özür diliyorsun... seni gerçekten de hak etmiyorum..."
Sonlara doğru düşen sesiyle kafasını eğmişti Jungkook. Jiminle kenetli ellerine bakarken düşündüğü tek şey bu elleri tutmayı hak etmediğiydi.
"Jungkook bana bak lütfen" diyen yumuşak ve bir o kadar ciddi sesle kafasını kaldırmıştı Jungkook. Ona bakan şefkat dolu bakışlar kendini daha da suçlu hissetmesine sebep oluyordu. Bir yanı Jiminle birlikte olmak isterken, bir yanı o gün aklına geldikçe suçluluk duygusuyla dolup taşıyordu ve kendisini affedemiyordu iri beden.
"Senden iğrenmiyorum Jungkook" diye tane tane ve her kelimesini bastırarak söyleyen Jimin devam etmişti konuşmasına. "Evet o gün biraz korktum ama bunun sebebi bana dokunman değildi, sen o sırada kendinde değildin ve ben sadece alkolün etkisiyle bana yaklaştığını düşündüm... sanki başkası olsa da olur gibiyd-" "Hayır asla! Sen olduğun içindi Jimin" diyerek panikle kesmişti Jimin'in lafını Jungkook.
Belki de kendisinin gözleri artık Jimin'den başkasını görmediğinden, Jimin'in böyle bir düşünceye kapılacağı aklına gelmemişti hiç. Ona ne kadar değersiz hissettirmiş olabileceğini yeni idrak ediyordu Jungkook. Yaşadığı pişmanlık daha da artarken, panik içinde sözlerine devam etti.
"Bir yandan yaramı saran yumuşak ellerin, bir yandan beni rahatlatmaya çalışan melek senin ve kokun..." "K-kokum mu?" yanaklarının bilmem kaçıncı kez kızarmasına engel olamazken sormuştu Jimin. "Evet kokun Jimin, karamsarlık içinde boğulurken bir anda çıkageldin ve varlığın o kadar iyi geldi ki bana, tutunmak ve bırakmamak istedim... çok üzgünüm kontrolümü tamamen kaybettim bir an... ve kendime geldiğimde ise sen çoktan-" "Kaçmıştım..."
Jimin'in tamamladığı cümle ile ikili tekrar sessizliğe bürünmüştü. İkisi de, hala birbirlerine kenetli olan ellerini seyrederken, Jungkook'un tutuşu sıkılaşmıştı. Jimin ellerinde hissettiği küçük baskıyla bakışlarını tekrar Jungkook'a doğrulturken, omuzlarını dikleştiren iri beden "Benim yüzümden akıttığın her bir damla adına senden özür dilerim Jimin. Seni hak etmediğimi biliyorum ve beni affetmezsen anlarım ama lütfen, lütfen bir şans ver bana" demişti tek nefeste ve belki de en çaresiz sesiyle.
Bir süre kendisine baktıktan sonra kafasını eğen sarışınla, Jungkook'un gerginliği artarken ümidi azalıyordu.
Ta ki duyduğu kıkırtıya kadar.
Minik bedenin sarsılan omuzlarıyla birlikte hareket eden sarı tanelerine bakarken Jungkook, duyduğu küçük kıkırtı tüm odaya renkleri geri getirmişti sanki. Kalbi istemsiz ısınmaya başlamışken hala ne olduğunu anlamayan Jungkook'a bakmıştı, gülmeye devam ederken Jimin.
"Deminki öpücükle cevabımı verdiğimi düşünmüştüm ben oysa ki"
Duyduğu cümle ile gözleri ışıldayan Jungkook -Jimin ışıldadığını gördüğüne kesinlikle emindi- Jimin'e sarılmıştı sıkıca. Hemen ardından onu geri saran minik ellerle tamamlanmış hissetmişti Jungkook. Sonsuza kadar kaybettiğini düşündüğü bahar kokan bu huzuru tekrar hissettiğinde rahat bir nefes vermişti Jungkook. İkili adeta birbirlerine vuran kalp atışlarıyla yaşadıkları anın tadını çıkarırken, duydukları ses onları durdurmuştu.
"Jiminn"
_______________
Selamlar herkese seçimden hemen sonra başlayan finallerim combo etkisi yarattı ben de ve bundan ötürü moralim yerlerde sürünmekte bu aralar ama yine de arayı çok açmamak için bölümü bir koşu bitirdim ve attım umarım seversiniz. Gerçi içime sindiğinden pek emin değilim ama sizin içinize siner umarım fygythıfry
Bu arada küçük bir not: 28. bölümde Jungkook ile Jimin arasında olan temas büyütülecek bir olay değildi ancak 'hayır' hayırdır ve Jimin "hayır" dediğinde Jungkook durmadığı için suçluluğunu iyice yansıtmak istedim, umarım duyguları güzel verebilmişimdir. 'Büyütülecek bir olay değilden' kastım da detay çok vermediğimden -bi de tam ne yazdığımı da şu an pek hatırlamıyorum ehe- aklınıza belki daha fazlası gelir diye, yoksa kimisi için küçük olan kimisi için büyüktür bu tarz şeyleri ficte okumakla gerçek hayatta yaşamak çok farklı, kendim bile bölümü yazdıktan sonra bi an tuhaf oldum dtfvgytfrd
Hepiniz saygı ve sevgi dolu ilişkiler yaşarsınız umarımmm
İyi okumalarr
(23523/2020)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love U Playboy
Hayran KurguPlatonik bir jimin ve playboy jungkook (düz yazı + texting)